“İhanet edenin vay haline! O hiç doğmamış olsaydı kendisi için daha iyiydi.” (Matta 23:24)
Matrix üçlemesinin Hristiyanlık figürlerine ve tarihine göndermelerde bulunduğu malum. Bu konuda çokça yazıldı çizildi. “Neo” ile Mesih’in işaret edildiği oldukça açık. Serinin önemli karakteri Trinity’de ise teslis akidesine atıfta bulunulduğunu görmek zor değil. Morpheus’un gemisi Nabukadnezar, unuttuğu rüyasının hatırlamaya çalışırken aklında olan Babil kralıdır. Son insan şehri olan Zion(Sion) Kudüs’ün eski ismidir. İlh…
Ama hikâyenin en hazin karakteri bambaşka biridir: Cypher… Şifreci… Bilgisayarın başında oturup sürekli olarak Matrix’i izleyen adam. Dostlarını sistemin ajanlarına ihbar eder. Morpheus yakalanırken diğer arkadaşlardan bazıları ise bizzat Cypher tarafından öldürülür. Hristiyan teolojisine biraz aşina olanlar için Cypher’ın kimin izdüşümü olduğu gayet barizdir: Yahuda İskaryot… Havarilerin kasası kendisine emanet edilen ve otuz gümüş karşılığında Hz. İsa’yı ele veren havari.
Yahuda’nın Hz. İsa’ya, otuz gümüş gibi o zamanlar ancak bir kölenin azatlık parası olan küçük bir miktar için ihanet etmediği açıktır. Yahuda’nın Hz. İsa’nın tarzını beğenmediği için ihanet etmiş olması daha kuvvetli bir olasılıktır. Yahudi topluluğu içinde yetişen Yahuda onlar gibi elinde kılıç taşıyan sert bir peygamber bekliyordu. Oysa Mesih bambaşka bir mesajla gelmişti. Muhtemeldir ki bu durum onun Mesih’i bir peygamber olarak değil sıradan bir kâhin olarak görmesine yol açtı. Bir diğer olasılık ise Yahuda’nın ümitsizlik ve korkuya yenik düşmüş olmasıdır. Her iki durumda da Yahuda peygamberine olan inancını kaybetmiştir.
BİR İHANET ÖYKÜSÜ
Yahuda’nın Matrix versiyonu Cypher da önemli bir görev yapmaktadır. Gün boyu ekranlardan Matrix’i izleyip makinelerin neler yaptığını gözlemek. Bütün grubun güvenliği ona emanettir bir bakıma. O yüzden ihanetinin etkisi yıkıcıdır. Darbe en beklenmedik yerden gelmiştir…
Peki, Cypher’ı hainliğe sürükleyen saikler nelerdir? Bunun için onun yer aldığı sahnelerdeki repliklere bakmak bile yeterlidir. Cypher’ın sözlerini incelemek bir yazının boyutlarını fazlasıyla aşar. İki sahneye değinip geçelim.
Filmin daha ilk sahnesinde karşımıza çıkar Cypher, Trinity’nin telefonda konuştuğu ses (operatör) olarak.
Trinity: Morpheus onun seçilmiş kişi olduğuna inanıyor.
Cypher: Ya sen?
Trinity: Benim neye inandığım fark etmez.
Cypher da Yahuda gibi aslında baştan beri inanmamıştır. Koşulların yönlendirmesi ile bir süre inanmış görünse ve hatta kendisi bile öyle hissetse de davasının doğruluğuna olan inancı kalbinde yer edinememiştir. Trinity ise sorgulamaksızın inanan kişidir. Çünkü o Neo’yu sevmektedir. Cypher’ın bunca zaman ekibin içinde yer almasının sebebi ise Trinity’yi sevdiğini “sanması”dır. Bunu, birlikte savaştığı arkadaşlarını tek tek öldürürken itiraf eder.
Ne demişti Sait Faik “Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.” Sevgisiz ve inancını kaybetmiş bir adamın bütün bağları koparıp atması kaçınılmazdır.
Cypher’ın belki de sinema tarihinde yer edinecek kadar önemli sahnesi ise ajan Smith ile konuştuğu o harika yemek sahnesidir.
Cypher: Bu bifteğin var olmadığını biliyorum. Onu ağzıma koyduğumda Matrix bana onun sulu ve lezzetli olduğunu söyleyecek. (Bifteği yedikten sonra) Dokuz yıldan sonra ne öğrendim biliyor musun? Cehalet mutluluktur.
Cypher’ı bu noktaya getiren sürekli olarak Matrix’i izliyor olmasıdır. Dokuz yıl boyunca savaştı ve Matrix’i gözledi. O sürekli yıpranırken Matrix hep aynı ve güçlüydü. Cypher’ın kalbinde bir korku ve ümitsizlik filizlendi. Cypher”in umutsuzluğu artık öyle bir noktaya varmıştı ki bundan kurtulmak için her şeyi yapmaya razıydı. Yahuda’nın yaptığı gibi dostlarını ihbar etmek bile olsa.
Çünkü hakikat bazılarına ağır gelir. Çünkü hakikat onun uğruna mücadele etmeyi gerektirir. Hepsi bir seçim yapmıştı. Morpheus onlara sadece gerçeği önermişti. Ama mücadeleden yorulan Cypher Matrix’i tercih etme noktasına gelmiştir.
Hep böyledir. Özgürlük mücadelesi bazılarına sevimli gelir. Büyük bir enerji ve motivasyonla girerler savaşa. Kahramanlık, aksiyon şöhret ve alkış beklerler. Oysa buldukları sıkıntı, yokluk ve hep ardına bakmak zorunda kalmaktır. Ve yılgınlık bir fasit daire gibi gelir. İhanet de bu daireyi kırmanın ve arzu ettiklerini elde etmenin tek yolu olarak onları beklemektedir. Cypher’ın arkadaşlarını satarken Matrix’te zengin ve şöhretli bir hayat istemesini hatırlayın.
Ülkesine, halkına inancına yol arkadaşlarına sırt çevirenlere acıyın. Onlar hazin öykülerin, hayalleri büyük çapları küçük zavallı figüranlarıdır.