Kültür
Şarlo’suz 42 Yıl
Yedinci sanatın ilk dehası Charlie Chaplin aramızdan ayrılalı 42 yıl oldu. Melon şapkası, büyük ayakkabıları, penguen yürüyüşüyle Şarlo’yu kim sevmez ki… Ama bu hikayenin bir de arka yüzü var. “Şarlo” olarak ünlenene kadar geçtiği yollar acı ve yoklukla örüldü Chaplin’in.
ZOR ÇOCUKLUK VE İLK GENÇLİK YILLARI
16 Nisan 1889’da Londra’da doğduğunda ailesinin ona verdiği isim, Charlie Spencer Chaplin’di. Başkentin alt tabakalarındaki East Lane, Wolwart’da sefalet ve yoksulluğun ortasına doğmuştu ve burada büyüyecekti. Üstelik ciğerlerini oksijenle yaktıktan sonra tek acısı bu olmayacaktı.
Charlie’yi zor bir hayat bekliyordu. Charlie, annesi Hannah Harriet Pedlingham Hill ve babası Charles Chaplin’in ilk ve tek çocuklarıydı. Anne ve babası müzikhollerde ve tiyatrolarda çalışan profesyonel sanatçılardı. Ancak bu sanatçı çiftin evlilikleri çok uzun süremedi. Ayrıldıklarında Charlie henüz çok küçüktü.
Bu ayrılıktan sonra Charlie, annesi ve üvey abisi Sydney ile Londra’nın nefesi kokan semtlerinde büyüdü. O bir çocuktu ve o zaman her şeyi ayırt edemiyordu. Onun için hayat öğrenmek ve oyundan ibaretti. Sahne adı Lily Harley olan annesiyle birlikte ilk kez sahnede dans edip şarkı söylediğinde henüz 5 yaşındaydı ve hayatın eğlenceli yanını o gün bulmuştu.
Charlie eğlenmeye yeni başlamıştı ki o dönemlerde annesi sesini kaybetti. Aile için artık zor dönemler başlamıştı. Maddi durumları artık fakirliğin de alt seviyelerine kadar düşüyordu. Lily’nin psikolojisi bu duruma daha fazla dayanamadı ve onu bir kliniğe yatırdılar.Annesinin kliniğe yatırılmasından sonra Charlie babasının yanına gönderilmişti. Ancak bir sorun vardı. Babası Charles, hiçbir zaman onunla ilgilenmedi. Sürekli alkol tüketiyor, metresiyle yaşıyor ve babalığın sorumluluğundan çok uzakta kalıyordu.
Bu hal ve gidişat haliyle çok uzun sürmedi ve Charles, 1901’de alkol komasına girerek hayatını kaybetti. Belki babalık yapmıyordu ama varlığı olan bir insandı nihayetinde ama Charles’in ölümü ile Charlie ve Sydney bakım evlerinde ve nihayetinde sokaklarda yaşamaya başladı.
YETENEĞİN ÇAĞRISI
Okula gidemeyen Charlie ve Sydney de anne ve babalarının izinden giderek tiyatro ve müzikhollerde çalışmaya başladılar. Çünkü açlık tüm gerçekliğiyle onların hayatında kol geziyordu.
Charlie ilk sahne deneyimini yaşadığında 9 yaşında bir çocuktu. “The Eight Lancashire Lads” dans topluluğuyla sahnedeydi. 14 yaşına geldiğinde de “Jim: A Romance of Cockayne” isimli oyunda rol almıştı ancak başarılı olmadı ve gösterimi sadece 2 hafta sürdü. Charlie aynı yıl Sherlock Holmes adlı topluluğa katıldı ve kumpanyayla turnelere çıkmaya başladı.Charlie birkaç yıl turnelere çıktıktan sonra, abisinin ünlü gezici kumpanya Fred Karno’ya katıldığını duydu. Ani bir kararla onun yanına gitti. Belki farkında değildi ama bir ailenin özlemini çekiyordu ve kan bağı olan tek kişi de Sydney’di. Abisinin yanına gitme kararı hayatının dönüm noktası olacaktı. Çünkü bu kumpanya ile Amerika’da yaptığı turneler sırasında Amerikalı ünlü yönetmen Mack Sennett tarafından fark edildi ve 1913’te Keystone Stüdyoları ile anlaşma yaptı. 1914’te Henry Lehrman yönetmenliğinde ”Making a Living” adlı tek makaralık filmle sinemaya ilk adımını attı. Mack Sennett sık sık doğaçlama yapan Charlie’nin yeteneğine artık tam anlamıyla ikna olmuştu. Charlie kamera önünde göz dolduruyordu. Charlie, Keystone ile çalıştığı bir sene içinde oynadığı 35 filmle şöhret basamaklarını hızla tırmandı.
ŞARLO’NUN DOĞUŞU
Charlie ne kadar çok filmde oynamış olsa da en özeli “Kid Auto Races at Venice” olmuştur. Çünkü Charlie 11 dakikalık bu kısa filmde melon şapkasını takmış, bastonunu eline almış, dar ceketi, bol pantolonu ve büyük ayakkabılarıyla gerçekleştirdiği penguen yürüyüşüyle ilk kez Şarlo (Chorlat) olarak görünmüştü. Bundan sonra da artık bu karakterle anılmaya başladı.2 sene sonra Mutual Film Corporation şirketi ile bir seri komedi için anlaştı ve bir buçuk sene içinde 12 film çekti.
1918’de kendi yapım şirketini kurdu ve böylece Charlie Chaplin efsanesi yükselmeye başladı. Aynı yıl çektiği A Dog’s Life filmi ile uzun metrajlı filmlere de başlayan Chaplin, United Artists film şirketinin ortağı olduktan sonra Altına Hücum, Şehir Işıkları, Büyük Diktatör, Asri Zamanlar, Sirk ve Sahne Işıkları gibi başyapıtlara imza attı.
Filmlerinde dönem koşulları için imkânsız görülebilen mizansenlere, koreografilere ve akrobatik hareketlere yer veren Chaplin, komedi sinemasının bütün örneklerini sonuna kadar korumakla birlikte, heyecanın ve hareketin asgari düzeye çekildiği sahnelerinde ise dramatik yapısını sergileyebilmiştir. Popülist yaklaşımlara, hiçbir zaman benimsemediği bazı yönetim biçimlerine ve teknolojiye yönelik ağır eleştirilerini ise yine bu komedi tarzının içinde eritmiş ve sessizce seyirciye ulaştırmayı bilmiştir.
BAŞARININ BEDELİ
İlkeleri olan her sanatçı gibi Chaplin de zorluklarla karşılaştı. The Immigrant filminde bir ABD memurunu tekmelediği sahne ve son olarak Altına Hücum filmindeki bazı sahnelerin komünizm propagandası olarak yorumlanması gibi olayların etkisiyle Chaplin’in ABD’ye girmesi yasaklandı. Hakkında karalama kampanyası bile başlatıldı. Genç kadınlarla yaptığı evlilikler, hakkında açılan bir babalık davası gibi konular gündem yapılarak yıpratılmaya çalışıldı. Bunun üzerine karısı ve çocuklarıyla birlikte hayatının sonuna kadar yaşayacağı İsviçre’ye yerleşen Chaplin, ancak 1972 yılında Oscar Özel Ödülü’nü almak için yıllar sonra ABD’ye geri döndü. Takip eden yılda Sahne Işıkları adlı filmle bir kez daha Oscar ödülünü kazanmıştır. 1975 yılında 86 yaşında iken İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth tarafından şövalye unvanına layık görüldü.
Ona yasak koyanları ya da onunla ilgili karalama haberleri yapanları bu gün kimse hatırlamıyor ama Chaplin bir asır önce çektiği filmlerle bile hala hatırlanıyor. Sinemanın bu büyük ustasını unutulmaz filmi The Great Dictator’un final konuşması eşliğinde saygıyla anıyoruz.
Bunlar da ilgini çekebilir
-
Ünlü yönetmen ve oyunculardan İngiliz hükümetine ‘sinema’ çağrısı
-
UNESCO: Sinema sektöründe 10 milyon kişi işsiz kalabilir
-
Mansur Yavaş’tan Ümmiye Koçak’a yanıt: ‘Filminizi yayımlamayı çok isteriz’
-
39. İstanbul Film Festivali aralık ayı seçkisi 4 Aralık’ta başlıyor
-
Adalet tiyatrosu: Sahnede yakalayıp cezaevine attılar!
-
Dünyada Netflix Türkiye’de Blu TV


78. Altın Küre Ödülleri, bu gece sahiplerini buldu. En İyi Film seçilen Nomadland ve yönetmeni Chloe Zhao geceye damga vurdu.
BOLD– Nomadland’in drama kategorisinde en iyi film seçildiği gecede sinemaya önemli katkılarda bulunan oyuncu, yönetmen, senarist ve yapımcılara verilen Cecil B. DeMille Ödülü ise iki Oscar, yedi de Altın Küre sahibi usta isim Jane Fonda’nın oldu.
CHLOE ZHAO’DAN BÜYÜK BAŞARI
Geçtiğimiz yıl hiçbir kadın yönetmene yer vermediği için eleştirilen En İyi Yönetmen kategorisinde bu yıl üç kadın yönetmen (Chloé Zhao, Regina King ve Emerald Fennell) yer alıyordu. Kazanan ise, bu dalda Altın Küre kazanan ikinci kadın yönetmen, Chloé Zhao oldu. Zhao, aynı zamanda ödülü kazanan ilk Asyalı kadın yönetmen de olarak unutulmaz bir başarıya imza attı.
İşte adaylar ve gecenin kazananları…
EN İYİ FİLM DRAMA
Chloé Zhao – Nomadland
Emerald Fennell – Promising Young Woman
David Fincher – Mank
Regina King – One Night in Miami
Aaron Sorkin – The Trial of the Chicago 7
EN İYİ FİLM KOMEDİ-MÜZİKAL
Borat Subsequent Moviefilm
Hamilton
Music
Palm Springs
The Prom
EN İYİ ERKEK OYUNCU DRAMA
Chadwick Boseman – Ma Rainey’s Black Bottom
Riz Ahmed – Sound of Metal
Anthony Hopkins – The Father
Gary Oldman – Mank
Tahar Rahim – The Mauritanian
EN İYİ KADIN OYUNCU-DRAMA
Viola Davis -Ma Rainey’s Black Bottom
Andra Day – The United States vs Billie Holiday
Frances McDormand – Nomadland
Carey Mulligan – Promising Young Woman
Vanessa Kirby – Pieces of a Woman
EN İYİ ERKEK OYUNCU KOMEDİ-MÜZİKAL
Sacha Baron Cohen – Borat Subsequent Moviefilm
James Corden – The Prom
Lin-Manuel Miranda – Hamilton
Dev Patel – The Personal History of David Copperfield
Andy Samberg – Palm Springs
EN İYİ KADIN OYUNCU KOMEDİ MÜZİKAL
Maria Bakalova – Borat Subsequent Moviefilm
Kate Hudson – Music
Michelle Pfeiffer – French Exit
Rosamund Pike – I Care A Lot
Anya Taylor-Joy – Emma.
EN İYİ YÖNETMEN
Emerald Fennell – Promising Young Woman
David Fincher – Mank
Regina King – One Night in Miami
Aaron Sorkin – The Trial of the Chicago 7
Chloé Zhao – Nomadland
EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU
Sacha Baron Cohen – The Trial of the Chicago 7
Daniel Kaluuya – Judas and the Black Messiah
Jared Leto – The Little Things
Bill Murray – On the Rocks
Leslie Odom Jr. – One Night in Miami
EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
Glenn Close – Hillbilly Elegy
Olivia Colman – The Father
Jodie Foster – The Mauritanian
Amanda Seyfried – Mank
Helena Zengel – News of the World
EN İYİ SENARYO
The Trial of the Chicago 7
Promising Young Woman
Mank
The Father
Nomadland
YABANCI DİLDE EY İYİ FİLM
Another Round (Danimarka);
La Llorona (Guatemala)
The Life Ahead (İtalya)
Minari (ABD)
Two of Us (Fransa)
EN İYİ ANİMASYOIN FİLM
The Croods: A New Age
Onward
Over the Moon
Soul
Wolfwalkers


Ümit Nağmeleri, “Arabeskin Babası” ve “Müslüm Baba” olarak sanat tarihine adını yazdıran Müslüm Gürses’in ‘Benim Meselem’ parçasını günümüze uyarladı. Genç sanatçıların okuduğu parça Ümit Nağmeleri’nin Youtube kanalında yayınlandı.
BOLD – Ümit Nağmeleri, “Arabeskin Babası” ve “Müslüm Baba” olarak sanat tarihine adını yazdıran Müslüm Gürses’in ‘Benim Meselem’ parçasını günümüze uyarladı. Yeni yayınlanan projede Türkiye’de son yıllarda yaşanan zulümlere dikkat çekildi. Genç sanatçıların okuduğu parçada “Bir sevda türküsüdür, her şey O’nu anlatır Beton duvarlar ardında ne çiçekler açtırır Cemrenin kardelenle, buluştuğu o an gibi Üflemekle sönmez bu aşk, ne çerağlar yandırır”ifadelerine yer verildi. İşte yeniden uyarlanan Benim Meselem’in sözleri…
“Bir sevda türküsüdür, her şey O’nu anlatır
Beton duvarlar ardında ne çiçekler açtırır
Cemrenin kardelenle, buluştuğu o an gibi
Üflemekle sönmez bu aşk, ne çerağlar yandırır
Kilitlendi gönüllerimiz, sonsuzluğun yoluna
Heyecanla koşar iken, el at geride kalana
Eza, cefa gördük diye küsemeyiz biz kadere
Naz edecek değiliz biz, yolun sahibi olana
Yılmak yok davamızda, gelecekten ümitvarız
Başımız dik yaşarız biz, karıncaya kıyamayız
İncinsek de incitmeyiz, yaşatmak için varız
Aldanırız aldatmayız, Hakk olandan yanayız
Bir sevdamız var bizim, hizmet için yaşarız
Düşseler de ardımıza, deniz derya aşarız
Böyle bir aşk harcanamaz, mala, mülke, dünyaya
Mecnun yaşamadı böyle bir aşk, nasip olmadı Ferhata
Zaman zaman karşımıza, gulyabaniler çıksa da
Taşlı, dikenli yollarda, bin dönemeç olsada
Vefasızlar hançeriyle, sırtımızdan vursa da
söz vardık biz Allah’a, dönmeyeceğiz asla.
Celalinden gelse cefa, yahut cemalinden vefa
Kefen hırka senden ise, ikisi de cana safa.
Hicran senden, visal senden, ayandır her şey sana
Sebepleri halk edensin, KÜN FEYEKÜN, olur bir anda
Her karanlıktan sonra, bir aydınlık var elbet
Doğacaktır yine güneş, sen yeter ki sabret
Cehaletle, tefrikayla, mücadelemiz bitmeyecek
Alın yazımız, her şeyimiz aşkımız bizim hizmet.”
Özlem Zengin’e hakaret yetmedi yalana sarıldı: Kadınlar Pembe Oda’yı kullanarak hamile kalıyor


Dawn of Justice Zack Snyder Cut merakla beklenirken 21 Mayıs’ta izleyiciyle buluşacak yeni filmi Army of the Dead’den de ilk fragman yayınlandı.
BOLD– 21 Mayıs’ta Netflix’te izleyiciye sunulacak olan Army of Dead; 300, Man of Steel ve Watchmen gibi filmlerle tanınan Zack Snyder’ın bu yıl seyirciye sunacağı ikinci filmi. Yönetmenin bu yıl izleyeceğimiz diğer filmi ise uğruna kampanyalar düzenlenen Dawn of Justice Zack Snyder Cut.
ZOMBİ İSTİLASINDA SOYGUN
Las Vegas’da gerçekleşen zombi istilası sırasında kaostan faydalanarak karantina alanında büyük bir soygun yapmayı planlayan ve eski askerlerden oluşan bir grubu konu alan filmin oyuncu kadrosunda; Dave Bautista, Ella Purnell, Ana De La Reguera, Theo Rossi, Huma Qureshi, Omari Hardwick, Tig Notaro, Hiroyuki Sanada, Garret Dillahunt, Matthias Schweighöfer, Raúl Castillo, Nora Arnezeder ve Samantha Win gibi isimler yer alıyor.
Army of The Dead’in ardından anime bir spin-off dizisi ve filmdeki asker grubunun geçmişine ışık tutacak bir prequel filminin de yapılması bekleniyor. Bu açıdan bakıldığında bir franchise başlatmaya hazırlanan yapımın Prequel filminin başrolünü aynı zamanda yönetmenliğini de yapacak olan Matthias Schweighöfer üstlenecek.


ABD’nin 180 kongre üyesi Erdoğan’ın insan hakları ihlalerine karşı harekete geçti


Müge Anlı’nın eskort gafı ve ‘Madde 438’


Selahattin Demirtaş: Daha cesur olmanın vakti çoktan geldi de geçiyor
Popular
-
Genel2 gün önce
Ağzından kan gelen verem hastası Tenzile Acar hücrede tutuluyor
-
Gündem2 gün önce
İşte Uşak’taki çıplak aramanın belgesi
-
BOLD ÖZEL1 gün önce
En fazla aşı yapılan şehirlerde hasta çok, en az aşı yapılanlarda ise az
-
Dünya15 saat önce
Türkiye’nin Kuzey Irak operasyonları Tahran ve Ankara’yı karşı karşıya getirdi
-
BOLD ÖZEL15 saat önce
Tutuklu Emniyet Amiri Ömer Köse’ye pandemi döneminde su yok
-
Dünya1 gün önce
Libya’da ele geçirilen Rus hava savunma sistemi ABD iş birliğiyle Türkiye’ye getirildi
-
BOLD ÖZEL17 saat önce
Anne ve babası tutuklu Serdar’ın feryadı: Mal da mülk de sizin olsun, yeter ki bizi rahat bırakın!
-
Analiz1 gün önce
Pandemi AKP’nin 18 yıllık kibrini yerle bir etti: Bir bakan daha özür diledi