Kamu bankalarının yılbaşından bu yana cömertce dağıttığı krediler ve hükümetin çeşitli bakanlıklar yordamıyla girişimciden istihdam teşvikine kadar bir çok başlıkta verdiği geniş teşvik ve sübvansiyonlar Türkiye’nin can damarı KOBİ sektöründe rahatlama yaratmadı.
Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç’a demeç veren Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Avcı, uzun süredir yaşanan krizi özel sektör olarak en yoğun şekilde hissettiklerini ifade ederken, “Ekonomik krizin likidite sıkıntısına dönüşmesiyle özellikle Anadolu’da büyük oranda aile işletmesi olarak devam eden KOBİ’ler konkordato sarmalına yakalandı” diye ilave etti.
Söyleşideki kritik başlıklar şu şekilde:
Bugün özel sektörün en büyük sorunları neler?
Ekonomimizin lokomotifi KOBİ’lerin, tahsilat başta olmak üzere ödeme sorunlarının ekonomiyi kilitlediğini gördük. Aralık, ocak, şubat ayı verileri KOBİ’lerde istihdamın azaldığını ve takipteki kredi oranının arttığını da gösteriyor. Özel sektörün ilk 7 ayda ödemesi gereken borç tutarı 240 milyar TL. Kırılganlıktan öncelikle KOBİ’ler etkileniyor.
Finansmanın pahalandığı ve azaldığı dönemlerde işler KOBİ’ler için daha da zorlaşıyor. Belirsizlikler giderilmeli. KOBİ’lerimiz ödeme ve tahsilat sorunlarının yanı sıra banka teminatlarındaki yüksek faizden KDV’ye kadar bir dizi sorunla boğuşuyor. Alacak sigortası gibi olumlu bir adımın yanı sıra finansmana erişimdeki ve uygun maliyetli kredilere ulaşmadaki sıkıntıların da ivedilikle giderilmesi gerekli.
Bakan Berat Albayrak’ın açıkladığı yapısal dönüşüm paketi, krizi aşmak için ne kadar yeterli?
“Yapısal Dönüşüm” adı verilen çalışma, Yeni Ekonomi Programı kapsamında 2019’da ortaya konan hedeflere ulaşılmasına yönelik atılacak düzenlemelerden oluşuyor. Kısa vadede can suyu etkisi yaratacak adımlar elbette önemli ama sorunların kalıcı çözümü için daha fazlasına ihtiyacımız olduğu da bir gerçek.
Ekonomimizin yaşam destek ünitesine bağlı kalmadan nefes alması, “yapısal ve ekonomik reformlar” ile bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine bağlı. Ekonomik reformların başarısı, yapısal reformlarla sağlanacak güven ve şeffaflıktan geçiyor.
Hukukun üstünlüğü ve eğitim, çağdaş ve katılımcı demokrasi, fikir ve ifade özgürlüğü, kurumların bağımsızlığı ve özerkliği ile liyakati esas alan bir sistemin inşası ekonomik reformların temelini sağlamlaştıracaktır.
Ülkemizin yeni bir hikâye yazacak potansiyeli var. Yeter ki enerjimizi kısır tartışmalarla harcamayalım. Katılımcı ve kapsayıcı bir anlayışla topyekün bir reform başlatalım.
“FİRMALARI İFLAS ETME KORKUSU SARDI”
Binlerce firma konkordato ilan etti. Türkiye’de iflasların olmaması için neler yapılmalı?
Ekonomik krizin likidite sıkıntısına dönüşmesiyle, özellikle Anadolu’da büyük oranda aile işletmesi olarak devam eden KOBİ’ler konkordato sarmalına yakalandı. Konkordatonun zorlaştırılmasıyla 2019’un ilk 3 ayında sayı azalsa da bu sefer de firmaları iflas etme korkusu sardı.
Teşvikler ve kredi yapılandırmalarıyla şimdilik bu sürecin kontrol edildiği görülüyor. Ancak finansal dalgalanmalarda en çok kırılgan yapıları nedeniyle küçük ve orta ölçekli işletmelerimiz etkileniyor.
İş dünyasının satıştan ziyade risk yönetimine yoğunlaşması gerekiyor. Tahsilat sorunu çözülmeli. Alacak sigortası iyi bir başlangıç ve devamının da kural bazlı öngörülebilir politikalarla atılması lazım.
2019 için öngörüleriniz neler, krizden çıkış ne zaman olur?
Ekonomi 2018’in son çeyreğinde yüzde 3 daraldı. Yılı yüzde 2.6 büyümeyle kapattık. Geçen ağustostaki finansal dalgalanmanın reel sektör üzerindeki baskısını yakından yaşadık. Son 20 yılda hizmetler ve inşaat odaklı büyüdük. Ülkemizin sürdürülebilir büyümesi için katma değerli üretim ve ihracatı teşvik edecek sanayi, kalkınma odaklı bir ekonomik modele geçmesi gerekiyor.
Yüksek enflasyon ve yüksek dış borç ekonomimizde kırılganlıkları artırıyor. 2019’un ikinci yarısında bir bahar havası yaşanmasını istiyorsak yapılacak şey basit. Bu krizin de ilacı. Reform… Reform… Reform… Tarım ve sanayi başta olmak üzere yüksek verimlilikte üretim ve yüksek katma değer.