Müebbet hapis cezası alan Harbiyeli gencin annesi Melek Çetinkaya, 15 Temmuz sonrası neler yaşadığını BOLD’un canlı yayınına anlattı.
15 Temmuz’da kaldıkları Yalova’daki kurstan otobüslere doldurularak İstanbul’un farklı noktalarına götürülen Hava Harp Okulu öğrencilerinin büyük kısmı yaklaşık üç yıldır tutuklu. Özellikle Boğaz Köprüsü’ne götürülen askeri öğrenciler, yaşadıkları lincin dışında müebbet hapis cezası aldılar.
Melek Çetinkaya, müebbet hapis cezası verilen Hava Harpokulu öğrencisi Furkan Çetinkaya’nın annesi. Çetinkaya kendi çocuğu ve diğer çocukların sesi olmaya çalışıyor. Çetinkaya tüm süreci ve yaşadıklarını BOLD’a anlattı.
Çetinkaya şöyle konuştu:
“Çocuklarımızı o gece tatbikat var diye yahut terör saldırısı var diye karışık bilgilerle dışarı çıkardılar. Çocuklarımızı alet ettiler böyle kötü bir olaya ve faturasını kestiler öğrencilere. Ve müebbbet verildi. 7 kişilik koğuşta 45 kişi alıyorlar. Çocuklara kitap veremiyoruz, eğitim hakları engelleniyor. Çocuklar YDS sınavına girdiler ve 81 ile 95 arasında puan aldılar. Biz bunları paylaşmıştık. Bunun üzerine çocuklara kitap yasağı geldi. Hiçbir şekilde artık hiçbir kitap veremiyoruz.
Oğlunun Sultanbeyli’de olduğunu söyledi. Çocuklarımız o gece halkla beraber İstiklal Marşı okuyorlar görüntülerde. Biz bu görüntüler ortaya çıkınca çocuklarımızın tahliye olacağını düşündük ama müebbet aldılar.
Ben FOX TV’ye A Haber’e her yere ulaşmaya çalışıyorum. Lütfen bizi çıkartın çocuklarımızın masumiyetini ispat fırsatı verin diyorum ama çıkarmıyorlar. Bu nedenle ben kimden teklif gelirse kabul ediyorum. Çocuklarımızın masumiyetini dile getirmek için her teklifi kabul ediyorum.
“RAGIP VE MURAT’IN BOĞAZI KESİLDİ”
Çocuklarımız üç yıldır içerideler. 15 Temmuz’da 19 yaşındaydılar askeri öğrencilerdi. Bunlardan üçü kız çocuğu biri şehit kızı. Üç yaşındayken üsteğmen babası şehit olmuş. İki çocuğumuzun Boğaziçi köprüsünde şehit ettiler. Yalanlıyorlar köprüde boğazı kesilme olmadı deniyor. Boğaz kesmeden kasıt kurbanlık koyun gibi kafası kesilip attı demiyoruz zaten. Şehit olan çocuğumuzun boynu kesilmişti.
Murat ve Ragıp’ın boğazlarında çok yerinde kesikler vardı. Boğazdan aşağı bütün kemikleri kırıktı zaten. Aileleri 12 gün sonra morgda bulabildiler. Selaları okutulmadı bu çocukların. Namazları kıldırılmadı. Kesinlikle tören yaptırılmadan anneleri babaları bile görmeden ablaları abileri defnetti. Murat’ı ablası, Ragıb’ın da iki abisi aldı ve anneye babaya göstermeden defnettiler çocukları.
Ben bu gece hiç uyumadım, sabaha kadar twitter çalışması yaptım. A Haber çocuklarımızı haber yapmıştı kahraman askerler diye, oradaki halkın çocuklarımızı alkışlamalarını A Haber kullandı ve kahraman askerler diye haber yaptı. Ama A Haber kendi yaptıkları yayını A Habere attım ve beni canlı yayına çıkarın diye yazdım, ama olumlu ya da olumsuz yanıt vermediler. Sonra bu kadın PKK’lılara mı destek veriyor FETÖ’cülere mi destek veriyor nereye çıktı diyorlar. Kimse kusura bakmasın, ben 260 çocuğun artı 26 tane Kara’cı kursiyerin sesini duyurmak zorundayım.
OĞLUMU BİR DAHA GÖRMEYECEĞİM DİYE KONUŞMAYAYIM MI?
Bana diyorlar ki sen çok konuşuyorsun tutuklanabilirsin, çocuğunu bir daha göremeyebilirsin. Ben oğlum beni görsün diye ben yüzlerce çocuğun hakkını savunmayım mı? Yüzlerce çocuğun yaşadığı mağduriyeti anlatmayayım mı? Bi kendi çocuğumu düşünerek diğerlerine sırtımı mı döneyim? Benim anladığım tutsaklık konuşamamaktır. Özgürlüğün ne anlamı olur ki çocuklarımın hakkını savunamazsam? Benim nereye kime konuştuğuma değil ne söylediğime baksınlar. Beni istedikleri kanala çıkarsınlar.
Hava Harp Okulu’nun bu çocukların askeri öğrenci olduğu, her yıl bu kampı yaptıkları, kesinlikle emri sorgulayamayacaklarını belirttikleri tahkikat raporu var. Çocuklarımız her mahkemeye çıktıklarında Murat ve Ragıp’ı rahmetle andılar. Hiçbir hakim demiyor ki, ya bu Murat ve Ragıp kim.
Yurtta Sulh Konseyi’nde ismi olan koskoca rütbeli biri tahliye edildi. Tahliye gerekçesi o kadar komik ki. Kaçınılmaz hataya düştü diye tahliye ediliyor. Koca komutan kaçınılmaz hataya düşüyor da, askeri öğrenciler, erler mi hataya düşemiyor. Kaldı ki çocuklara sizi okulunuza götürüyoruz diyerek Yalova Kampı’ndan çıkartıyorlar.
Ayrıca Yalova Valisi’nin vicdanı rahat mı? Bizim çocuklarımızın Yalova Kampı’ndan çıkış kayıtları 12:07. Bu saatte bu çocuklar nasıl çıkartıldı. Yolova valisi ve kampın önündeki polisler. 12’den sonra çıkan çocuklara polisler neden engel olmadılar. Osmangazi Köprüsü’nden geçerken neden gişelerden geçmelerine izin verildi gece yarısından sonra? Murat ve Ragıp’ın kanında bunların hepsinin parmağı var. Bu dünyada bunun karşılığı olmayabilir ama biz inançlı insanlarız ahirette hakları sorulur.
Bakın İzmir’deki Karacı kampındaki çocukları da tatbikat var diye dışarı çıkarmışlar. Ama İzmir’deki çocukları polisler “darbe oluyor” diye geri döndürmüşler. Bizim çocuklarımızı niye geri döndürmemişler. Hava Harp Okulu çocuklarına ayriyeten bir kininin nefretiniz vardı da bizim çocuklarımız üzerinden mi atıyorsunuz.
NASA’DA İKİNCİ OLAN ÇOCUĞU AÇIKÖĞRETİME KAYDETTİRMİYORLAR
Bakın, NASA’da ülkemizi temsil eden Oğuzhan Kızıltaş var. Bu çocuk okul birincisi. Bu çocuk Türkiye’ye birincilik kazandıran çocuk. Tahsin Elmas var radyasyon geçirmeyen kumaşı icat ederek ülkeye derece getirdi.
Tahsin Elmas NASA’dan ikincilik ödülü aldığı için istediği üniversiteye kayıt yaptırma hakkı var. Şu an bu çocuğa bu hakkı verilmiyor. Bırakın istediği üniversiteyi Açıköğretim’e bile kaydı yaptırılmıyor. Benim çocuğum da öyle.
Bizim çocuklarımız 9 otobüs çıktılar. İki otobüs FSM köprüsüne gitmişti. Oraya giden çocuklar 8 ayda tahliye edildiler. Şimdi çevremiz diyo ki onlar çıktı sizin çocuklarınız niye çıkmadı diye ima ediyorlar. Bakın o iki otobüslük grubun içinde bir tane Bakan yeğeni olan çocuk var 10 gün yattı 10 gün. Benim çocuğumla aynı gün aynı yerde çıkan çocuk 10 günde tahliye oluyor. Beni oradan çıkan her çocuk mutlu eder. O çocuk da masum ama benim çocuğumun diğer çocukların suçu ne? FSM’deki çocuklardan birinin babası da hakimdi. İlk önce FSM’deki çocukların iddianamesi yazıldı. Neden?
İnsanlar bu çocuklar 8 ayda çıktılar sizinkiler neden çıkmıyor bu nasıl adalet demiyorlar. Kimin ne dediği de önemli değil biz çocuklarımızdan eminiz.
Benim çocuğumun adı 755 sayfalık iddianamede sadece ev adresinin olduğu yerde geçiyor ve bununla müebbet aldı düşünebiliyor musunuz?
ÇOCUĞUM KEŞKE ÖLSEYDİM DİYOR
Bizim çocuklarımız teröristse bütün çocuklar terörist. Benim çocuğum dedi ki, ‘Anne keşke ben de ölseydim o gece bunları yaşayacağıma’. Çocuklarımız o kadar kötü şeyler yaşadılar ki, dövüldüler, linç edildiler, aç susuz bırakıldılar, karakollarda, Silivri’de işkenceye hakarete küfre maruz kaldılar. 1.5 yılda mahkemeye çıktık, mahkemelere gelerek küfür ve hakaret ettiler. Vatan haini annesi ilan ettiler. Hatta camiye namaz kılmaya gitmiştik, müşteki olan kadınlar da namaz kılmaya gelmiştiler. Bizi camiden kovdular. Siz varken namaz kılmayız dediler.
HULUSİ AKAR NEREDEYDİ
Hulusi Akar’ın “TSK’dan 16 bin 540 terörist ihraç ettik” açıklamasına değinen Melek Çetinkaya şöyle dedi:
“16 bin 540 terörist varmış da askeriyenin içinde peki kendi nerdeymiş. Niye tespit etmemiş. O güne kadar Hulusi Akar sorumlu değil miydi bu ordudan. Çocuklarımız o gece sağduyulu davranmasaydı daha kötü şeyler de olabilirdi. Çocukarımız tuzağa düştüklerini anlamasalardı ne olacaktı? O silahları kullansalardı, karşı taraf da kullansaydı, çocuklarımız ölseydi, onlar birilerini öldürseydi ne olacaktı? Bizim çocuklarımıza teşekkür etmesi gerekirken Hulusi Akar o çocuklara terörist damgası vurdu. O çocukları siz yetiştirdiniz. Ben çocuğumu 14 yaşında verdim Işıklar Askeri Hava Lisesi’ne. Benim çocuğum senede 1 aylığına geliyordu eve. Çocuklarımıza hasret kaldık, hasret büyüdüler gittiler.
Çocuğum bir yıl oldu müebbet alalı kuru yaprak kıpırdamıyor. Üçüncü Ceza Dairesi’ne düştü bizim dosyamız. Ben sesleniyorum üçüncü ceza dairesine, 28. Ağır ceza mahkemesinin yaptığı haksızlığı lütfen yapmayın. Elinizi vicdanınıza koyun. Dosyalara bir an önce bakın, çocukların masumluğunu göreceksiniz.
CUMHURBAŞKANI DAVAYA DİLEKÇE GÖNDERDİ
Başbakanın Cumhurbaşkanı’nın avukatı davalarımıza katıldılar müebbet istediler. Necip Kibar’dı avukatın adı. Duruşmada ara verildiğinde dedik ki, “Elinizi vicdanınıza koyun Necip bey nasıl müebbet istiyorsunuz” dedik. “Biliyorum çocuklarınız masum çıkarlar” dedi. Ama duruşmaya girdi müebbet istedi. Niye böyle yaptığını sorduğumuzda, “Ben bu iş için para veriyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı’nın avukatı Ahmet Özcan bizim davamızdan çekildi, dedi ki bu çocuklar masum, bu çocukları ülkeye küstürmeyin, gelin tahliye edin eğitim hayatlarına devam etsinler dedi.
Bizim son mahkememize Cumhurbaşkanı dilekçe gönderdi, müebbet istediğine dair ve çocuklarımıza müebbet istedi. Cumhurbaşkanına kim bilgi verdi kim yönlendirdi de müebbet istedi bilmiyorum. FSM köprüsü davasında Cumhurbaşkanı müebbet istemedi. Sonradan tüm davalara müdahil olmaya başladı. Bizim davamız geciktiği için bizim davamıza da denk geldi. Hakimin kendisi bize okudu, Cumhurbaşkanı’ndan dilekçe var şikayetçi müebbet istiyor diye. Cumhurbaşkanı’nın davacı olduğu çocukları hangi hakim bırakabilir? Yürek yemiş olması lazım. Gerçekten kul hakkından korkan, elini vicdanına koyan mahkeme-i kübra inancı olan bir hakim olması lazımdı. Hakim de çocuklarımızın masum olduğunu biliyordu, tek bir soru bile sormadı. Biz de hakim iddianameyi okudu, çocukların masumiyetini gördü, soru sorma gereği duymuyor ilk mahkemede tahliye edecek diye beklerken üç ya da dördüncü mahkemede müebbeti verdi. Kararını baştan vermişti, emir baştan gelmişti.
BBC’den Çağıl Kasapoğlu geldi, ben evde tutuklu üç kızımızı ve oğlumu anlatarak çok iyi bir çekim yaptık, onlar bile bu yayını yapmaktan çekindiler. Onlar bile çekiniyorsa, biz nerede derdimizi anlatacağız.”