Ergenekon davasında örgüt üyeliğinden tüm sanıklara beraat veren mahkeme, gerekçeli kararını açıkladı. Ergenekon’un varlığına hükmedilemeyeceğini savunan mahkeme, davanın kumpas olduğu iddialarını da kabul etmedi.
BOLD – 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının ardından mahkemesi dağıtılan ve Yargıtayın bozma kararının ardından yeniden görülen, bir döneme damga vuran Ergenekon davasında gerekçeli karar açıklandı.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 739 sayfalık gerekçeli kararında “Ergenekon adı altında bir terör örgütünün varlığına hükmedilemedi” denildi. Tüm sanıklar hakkında örgüt üyeliğinde ‘beraat’ kararı veren mahkeme heyeti, gerekçeli kararda “Ergenekon davasının kumpas olmadığı şeklinde görüş bildirir” ifadelere yer vermesi dikkat çekti. Kararda, “Soruşturmaların tamamının ortada hiçbir şey yokken ortaya atılmış tamamen uydurulmuş delillere dayandığına dair de elde somut deliller yoktur” denildi.
DELİL UYDURULDUĞU İSPATLANMADI
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararında, “Örgütün; nerede, ne zaman, kim ya da kimler tarafından ne amaçla kurulduğunun somut olarak ortaya konulamadığı, dosyadaki dokümanların örgütün varlığını açıklamak için yeterli olmadığı, örgüt faaliyeti kapsamında daha önce işlenmiş suçların ortaya konulamadığı” belirtildi. Ayrıca kararda, Yargıtay tarafından bozulan hükümde örgüt gerekçesinde kullanılan bazı delillerin CMK 134. maddesine aykırı olarak toplandıklarından hükme esas alınamayacağı ifade edildi.
Mahkeme heyeti kurduğu hükümde Ergenekon davası sanıkları hakkında “delil yetersizliğinden” beraat kararı verilmesine ilişkin gösterilen tepkilere de gerekçeli kararda yanıt verdi. Mahkeme verdiği hükümde bazı delillerin yasal olmadığını belirtmesine karşın, soruşturmanın tamamının ortaya atılmış, uydurulmuş delillere dayandığına dair de elde somut deliller olmadığını öne sürdü.
DELİL VAR KANAAT YOK
Kararda özetle şu ifadeler yer aldı:
“‘Ordu göreve’ pankartının açıldığı Cumhuriyet mitingleri düzenlenmesi, Cumhuriyet çalışma grubu adı altında TSK’nın görevi kapsamında olmayan idarenin alanına müdahale eden işlemlerin yapılması, irtica.org internet sitesinde yayınlananlar, bunlardan bazı haberlerin Ak Partinin kapatılması davasında delil olarak sunulması, Ümraniye’de el bombalarının bulunması, aramalarda Yargıtay binasının krokisinin bulunması, NATO tesislerinin fotoğraf ve komutan isim listesinin ele geçirilmesi ve bunlara yönelik saldırı hazırlığı iddiaları, sanık İbrahim Şahin’in ilgili adreslerinden bulunan patlayıcı madde, silah ve mühimmatlar, mahkememizce uyma kararı verilen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bozma ilamında yasal delil olmadığı belirtildiğinden hükme esas alınmayan sanıklar Fikret Emek ve Mustafa Dönmez’in ilgili oldukları adreslerde yapılan aramalarda ele geçen silah ve patlayıcı maddeler bulunduğu gerçekleri, sanık Mustafa Dönmez’in ajandasından ele geçen krokiyle ilgili Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin kanaat belirtememesi, aynı ajandanın 8. sayfasındaki krokiyle ilgili kanaat verici bir raporun bulunmaması, bu sanığın mahkememize sunduğu aramalardaki kolluk görevlilerinin konuşma ve görüntüleri içeren videonun sanığa Emniyet Genel Müdürlüğünce verildiğinin teyit edilememesi, yasal delil elde olmaması sebebiyle delil olarak kabul edilmese de iddialara konu teşkil eden bazı vakıaların dosyaya yansıması (Kuvayı Milliye Derneğinde silah üzerine yemin edilmesi, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği hareketi, Türk İntikam Tugayı adı altında faaliyetlere dair iddialar), sanık Doğu Perinçek ve arkadaşlarına yönelik yapılan soruşturmalarda elde edilen deliller yasal kabul edilmeyerek hükme esas alınmamış ise de bunlarla ilgili yapılan iddiaların şüphe düzeyinde kalması bu iddiaların kesinlikle yalan olduğuna dair de kesin delillerin bulunmaması, irtica ile mücadele eylem planı belgesindeki imzanın sanık Dursun Çiçek’in eli mahsulü olduğu ya da olmadığına dair kesin bir delile ulaşılamaması, keza internet andıcı olayında olduğu gibi TSK’nın görev tanımında olmayan hükümetin yetki ve görevinde bulunan konularla ilgili propaganda çalışmalarının yapıldığının anlaşılması hususları bir arada değerlendirildiğinde gerek Ergenekon adı altında bir örgütün kurulduğu gerekse bu örgüte üye sanıkların olduğu ve bu örgüt faaliyeti çerçevesinde başta anayasayı ihlal ve hükümete karşı suç olmak üzere birçok suçun işlendiği iddialarıyla ilgili delil yetersizliğinden beraat kararı verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.”
TÜM SANIKLARA BERAAT
Veli Küçük’ün de aralarında olduğu 235 sanıklı Ergenekon davasında mahkeme 1 Temmuz’da açıkladığı kararında, tüm sanıklara beraat kararı vermişti. Mahkeme, Danıştay saldırısına karıştığı gerekçesiyle Osman Yıldırım ve Erhan Timuroğlu’na müebbet hapis, tetikçi Alparslan Arslan’a ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.
ERGENEKON DAVASI
Ergenekon soruşturması, Hrant Dink suikastı ile Danıştaya yapılan silahlı saldırının ardından 12 Temmuz 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda bulunan 27 el bombasıyla başladı. El bombalarının Emekli Astsubay Oktay Yıldırım’a ait olduğu belirtildi. 27 Temmuz 2007’de, daha sonra gelen gözaltı ve tutuklama dalgaları nedeniyle birinci dalga olarak adlandırılan bir operasyonla Oktay Yıldırım’ın yanı sıra Türk Ortodoks Kilisesi sözcüsü Sevgi Erenerol, Avukat Kemal Kerinçsiz, Sedat Peker, Taner Ünal, Fuat Turgut, Sami Hoştan ve daha pek çok kişi gözaltına alındı. Ergenekon davasının sonraki dalgalarında Hrant Dink Suikastı’nda ve Güneydoğu’da Kürtlere yönelik fail-i meçhul suikastlerde ismi geçen general Veli Küçük tutuklandı. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, eski Orgeneral Hurşit Tolon, Albay Dursun Çiçek gibi isimler de gözaltına alınıp tutuklanan ünlü kişilerdendi.
Danıştay Saldırısı, İrticayla Mücadele Eylem Planı, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz darbe planları, Poyrazköy, Amirallere Suikast gibi davalar Ergenekon davasıyla birleştirildi. Yasayla kapatılan dönemin özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 5 Ağustos 2013’te Ergenekon örgütünün varlığına işaret edilerek, sanıklara cezalar verildi. Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı üzerine Alparslan Arslan dışındaki sanıkların tamamı tahliye edildi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 21 Nisan 2016’da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını İlker Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması gerektiği, Danıştay saldırısı ile Ergenekon arasında hukuki ve fiili irtibat kurulamadığı, delillerin hukuka aykırı şekilde toplandığı gibi gerekçelerle yerel mahkemenin kararını bozmuştu.