Erdoğan rejimi sadece yolsuzluk tapelerini sıfırlamakla kalmayacak, Cumhuriyetin ne kadar kazanımı varsa, onları da gitmeden önce sıfırlayacak…
FATİH YURTSEVER-ANALİZ
BOLD-Diplomasi tarihi yazarları 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra Erdoğan Rejimi ’nin dış politikasını yazarken, yeni bir kavram kullanmak zorunda kalacaklar. İçerisinde şantaj, ilkesizlik ve mafyatik yöntemleri barındıran “Kasımpaşalı Diplomasisi” günümüz koşullarını en iyi resmedebilecek kavram olmaya aday. Anlaşılan Erdoğan rejimi sadece yolsuzluk tapelerini sıfırlamakla kalmayacak, Cumhuriyetin ne kadar kazanımı varsa, onları da gitmeden önce sıfırlayacak.
Rusya ve “Dostum Putin” ile İdlib konusunda uzlaşmaya varamayan Erdoğan, bugünlerde yeni bir kartı oyuna sürmekle meşgul. Habertürk Gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya pazar günü kaleme aldığı köşe yazısında krizin gidişatına göre, Türkiye’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesinin kendisine verdiği hakları kullanarak Boğazları Rus gemilerine kapatabileceğini ifade ediyor. Peki, gerçekten Türkiye şu an içerisinde bulunduğumuz koşullar altında Montrö Boğazlar Sözleşmesine göre, Boğazları Rus gemilerine kapatabilir mi?
Montrö Boğazlar Sözleşmesi savaş gemilerinin geçişini üç durum altına düzenliyor. Bunlar barış durumu, savaş durumu ve Türkiye’nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidine maruz görmesi durumu.
TÜRKİYE’NİN TARAFIZ OLDUĞU SAVAŞ DURUMU
Türkiye herhangi bir savaşın tarafı değilse savaşan herhangi bir ülkeye ait olmayan bir ülkenin savaş gemileri, boğazlardan barış koşullarında düzenlenen şartlar doğrultusunda geçebilir. Türkiye çok zorlama bir yorumla şu anda Rusya’nın Suriye’de bir savaş içerisinde bulunduğunu öne sürerek Rus gemilerinin geçişini engellemeye çalışabilir. Ancak, Rusların 2015 yılından itibaren Suriye rejiminin davetiyle bir askerî harekât icra ettiği göz önünde bulundurulursa, olmaz denilen şeyleri olduran Erdoğan Rejiminin bile, böyle bir zorlama yorumu tercih etmeyeceği söylenebilir.
TÜRKİYE’NİN MUHARİP OLDUĞU SAVAŞ DURUMU
Türkiye herhangi bir savaşın tarafı ise, Boğazlardan geçecek savaş gemileri konusunda tam yetkiye sahip. Türk Hükumeti istediği ülkenin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişini engelleyebilir. Erdoğan daha önce yaptığı bir açıklamada ifade ettiği gibi, Suriye ile yaşanan çatışmalarının bir savaş olduğunu öne sürerek Boğazları Rus gemilerine kapatabilir. Ancak bu karar da kendi içerisinde zorlama yorumlar ve uluslararası hukuk açısından sakat durumlar içeriyor. Türk askeri şu anda Suriye’de Meclise sunulan tezkereye göre terörle mücadele harekâtı için bulunuyor. Bir ülkenin topraklarında terörle mücadele harekâtı icra etmek hukuksal olarak o ülke ile savaş durumda bulunmak değil. Ayrıca, Anayasamıza göre de savaş ilanı TBMM yetkisinde. Bu koşullar altında Erdoğan ancak TBMM’de Suriye savaş ilan edildikten sonra Boğazları Rus savaş gemilerine kapatabilir.
TÜRKİYE’NİN KENDİSİNİ PEK YAKIN BİR SAVAŞ TEHLİKESİ TEHDİDİNE MARUZ GÖRMESİ DURUMU
Türkiye kendisinin pek yakın bir savaş tehdidi altında olduğunu öne sürerek, savaş gemilerinin boğazlardan geçişi konusunda kendisinin tarafı olduğu bir savaş zamanı geçiş düzeninin uygulanmasını talep edebilir. Ancak Sözleşme bu hakkın kullanılmasından önce Türk Hükumetinin sözleşmeyi imzalayan ülkeleri ve Milletler Cemiyeti Genel Sekreterliğini bilgilendirmesini düzenliyor. Sözleşmeye göre bu kararın uygulamaya konulması için, Milletler Cemiyeti Genel Kurulu’nun üçte iki çoğunlukla Türkiye’nin yakın bir savaş tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu kabul etmesi ve imzacı devletlerinin çoğunluğunun da aynı görüşü paylaşması gerekiyor. Milletler Cemiyeti’nin yerine Birleşmiş Milletler kuruldu. Birleşmiş Milletler ile Milletler Cemiyeti arasında fonksiyonel bir bağ yok. Oluşan fiili boşluk nedeniyle imzacı devletlerin Türkiye’nin yakın bir savaş tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu kabul etmeleri durumunda Türkiye savaş zamanı rejimini uygulayabilir.
Erdoğan Rejimi Suriye ile yakın bir savaş tehlikesinin bulunduğunu, Rus askeri gemilerinin Suriye’ye hem fiili hem de lojistik destek sağladığını öne sürerek imzacı devletlerini onayını isteyebilir. SSCB’nin dağılmasından sonra Ukrayna ve Rusya halefiyet yoluyla Montrö Boğazlar Sözleşmesine taraf oldu. Gürcistan ve Yugoslavya’nın yıkılmasından sonra ortaya çıkan devletler sözleşmeye taraf olmak için herhangi bir talepte bulunmadı. Güncel durumda imzacı devletler; Rusya, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Fransa ve İngiltere. Çoğunluğunu Batı bloğu ülkelerinin oluşturduğu, AB ve ABD’nin İdlib’de Türkiye’ye destek açıkladığı dikkate alınırsa Erdoğan rejiminin imzacı devletleri bu konuda ikna edebileceğini söyleyebiliriz.
Erdoğan rejimini kendi bekası adına her şeyi yapabilecek faydacı bir bakış açısına sahip. Daha düne kadar stratejik ortak olan Rusya ile bugün savaş ihtimali gündemde. Türkiye II. Dünya savaşı koşullarında bile Montrö Boğazlar Sözleşmesini tartışmaya açmadan başarıyla uygulamış bir ülke. Ancak bugün sadece Rusya’yı bir şeylere zorlamak için, neden müdahil olduğu konusunda kendi kamuoyunu bile ikna edemediği Suriye konusunda Karadeniz güvenliğini tehlikeye atacak şekilde Montrö Boğazlar Sözleşmesi aşındırmaya yönelik zorlama yorumlara girilmesi, tek adamın ömrünü uzatsa da Türkiye’ye zarar verir.
https://boldmedya.com/2020/02/24/bahcesarayda-41-kisiyi-cig-degil-yolsuzluk-oldurdu-tuneli-caldilar/