Anayasa Mahkemesi, Gezi olaylarında polis gaz fişeğinin başına isabeti sonucu yaralanan Melih Dalbudak’a yaşam hakkının ihlali gerekçesiyle 10 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti.
BOLD – Gezi olayları sırasında polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesiyle yaralanan Melih Dalbudak, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararıyla 10 bin lira tazminat kazandı.
HASTANEDEN RAPOR ALARAK ŞİKAYETTE BULUNDU
Yüksek Makeme’nin incelediği olay, 10 Eylül 2013’te Beyoğlu Büyükparmakkapı Sokak’ta meydana geldi. Melih Dalbudak, polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucunda yaralandı. Dalbudak hastaneden rapor alarak savcılığa şikayet etti. Bölgedeki iş yerlerinin kamera kayıtlarının izlenerek olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
POLİSLERİN O SOKAKTA BULUNMADIKLARI İDDİA EDİLDİ
Kamera kayıtlarında tespit edilen polis memurları E.D. ve F.D. hakkında soruşturma izni istendi. İncelemeler sonrası iki polisin Büyükparmakkapı’da bulunmadığı, eylemcilerin barikatlar kurduğu ve kolluk kuvvetlerine taşlı sopalı saldırılarda bulunduğu, zor kullanmanın kaçınılmaz olduğu gerekçesiyle müdahalenin hukuk çerçevesinde yapıldığı belirtildi.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA VE EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’E DAVA AÇTI
İncelemede iddianın ötesine geçilemediği ve herhangi bir personel tespit edilemediği için polisler hakkında soruşturmaya izin verilmedi.
Dalbudak, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Müdürlüğü’ne maddi ve manevi tazminat davası açtı. İdare mahkemesince maddi zararın tespit edilmediği gerekçesiyle tazminat istemi reddedildi. AYM’ye başvuran dosya incelemeye alındı.
SİLAHI KİM, NEREDE, NASIL VE NEDEN KULLANDI BELLİ DEĞİL
İncelemesini tamamlayan Yüksek Mahkeme şu tespitlerde bulundu:
– Kolluk görevlilerince düzenlenen tutanaklarda gaz fişeklerini atan silahların kim tarafından, nerede, nasıl, neden kullanıldığına ve başvurucunun nasıl yaralandığına dair açıklama yer almamıştır. Ayrıca olay hakkında yürütülen soruşturma da bahse konu silahların mutlak zorunlu bir durumda kullanıldığını ortaya koyamamıştır. Bu nedenle başvurucunun ciddi biçimde yaralanmasına neden olan güç kullanımı mutlak zorunlu bir durumda gerçekleşmemiştir.
KOLLUK GÖREVLİLERİNİN EĞİTİM ALIP ALMADIĞI İNCELENMEMİŞ
– İncelenmesi gereken ikinci husus, gaz silahı kullanan kolluk görevlilerinin bu konuda eğitim almış olup olmadığı ile operasyonun planlama ve kontrolü kapsamında yürütülen işlemlerin ve alınan tedbirlerin neler olduğu, kolluk görevlilerinin zor kullanma yetkisini düzenleyen mevzuatın bu silahların keyfî ve aşırı kullanımına engel olacak ve kişiyi istenmeyen kazalara karşı koruyacak güvenceleri içerip içermediğidir. Ancak Başsavcılığın yürüttüğü soruşturmadaki eksiklikler bu hususta bir değerlendirme yapılmasına imkân vermemiştir.
GEREKLİ TEDBİRLER ALINMAMIŞ
– Sonuç olarak, müdahaleyi gerektiren bir duruma sebep kişilerden olduğu ortaya konulamayan başvurucunun bu müdahaleden etkilenmemesi için kolluk görevlilerinin gerekli tedbirleri almadıkları ve olaya müdahaleleri sırasında kontrolsüz bir şekilde gaz fişeği kullanarak başvurucunun yaralanmasına sebep oldukları kanaatine varılmıştır. Bu nedenle olayda yaşam hakkının maddi boyutu ihlal edilmiştir.
DELİL TOPLANMASINDA ÖZEN GÖSTERİLMEMİŞ
– Diğer yandan olayı aydınlatabilecek ve başvurucunun yaralanmasının sorumlusunun belirlenmesini sağlayabilecek delillerin toplanmasında; kamera kayıtlarının elde edilmesinde özen gösterilmemesi, olay anında hangi kolluk görevlilerinin nerede ve nasıl gaz silahı kullandığı, görevlendirilenler ve gaz silahı kullanma konusunda eğitim almış kişiler dışında gaz silahı kullanan kolluk görevlisi olup olmadığının tespit edilmesi konusunda gerekli çabanın gösterilmemesi gibi önemli eksiklikler vardır. Ayrıca daimi arama kararı soruşturmanın başlamasından ancak 3 yıl 1 ay sonra verilmiştir. Bu bakımdan yürütülen soruşturma Anayasa’nın 17’nci maddesinin gerektirdiği özen ve süratten yoksundur.
Emin Çölaşan’a cezaevinden gönderilen mektup: Bir ankesör hepimizi öldürebilir