20. yüzyıl Türk Halk şiirinin en önemli isimlerinden olan Aşık Mahzuni Şerif geride unutulmaz türküler, deyişler ve onurlu bir duruş bırakarak 18 yıl önce bugün aramızdan ayrıldı.
BOLD– “Çeşmi Siyahım”, “Yuh Yuh”, “Mevlam Gül Diyerek”, “Dom Dom Kurşunu” gibi unutulmaz türkülerle halk müziği ve şiiri içinde sağlam bir yer edinen Aşık Mahzuni Şerif’in 1940’ta başlayan dünya öyküsü 17 Mayıs 2002’de Almanya’da nihayetlendi.
ASKERİ EĞİTİMİNİ YARIDA BIRAKTI
Ardında 453 plak, 58 kaset bırakan ve şiirlerini topladığı “Dolunaya Tül Düştü” isimli bir de kitap bırakan Aşık Mahzuni Şerif, 17 Kasım 1939’da adı sonradan Tarlacık olarak değiştirilen ve ozanın “Oy Göresim Geldi” türküsünde de zikrettiği Berçenek köyünde dünyaya geldi.
İlkokul eğitiminin ardından önce astsubay hazırlama okuluna sonra Kuleli Askeri Lisesi’ne giden ozan 1960’ta eğitimini yarıda bırakarak askeriyeden ayrıldı. Saz çalmayı amcası Aşık Fezali’den öğrendi, Mahzuni mahlası ise tasavvuf dersleri aldığı Cırık Baba tarafından mahcup ve hüzünlü tavrı sebebiyle verildi.
YASAKLAR, BOMBALAR VE İŞKENCE
İlk plağını 1964’te çıkaran sanatçı kısa süre içinde sevildi ve tanındı. Yıllar içinde “Dom Dom Kurşunu”, “Yedin Beni”, “Yuh Yuh”, “Fadimem”, “Gül Yüzlüm”, “Ciğerparem”, “Merdo”, “Dostum Dostum”, “Han Sarhoş Hancı Sarhoş”, “Çeşmi Siyahım”, “Yalan Dünya”, “Ağlasam mı?” gibi hepsi klasikleşmiş birçok esere imza atan ozanın, 12 Mart 1971 Muhtırası sonrasında siyasi içerikli deyişleri sebebiyle tam sekiz yıl hem sahneye çıkması yasaklandı hem de yurt dışına çıkışı engellendi. Mahzuni Şerif hem geçimini sağlamak hem de müzikten uzak kalmamak için küçük bir dükkanda kaset ve plak satışı yaptığı bu yılları daha sonra şöyle ifade edecekti : “Türkü söyleyememek beni çok üzüyordu. Canlı bir balığı tutun ve kumun üzerine atın o balık o denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum.”
Yasaklı bulunduğu yıllarda evi birçok kez basılarak sözde aramalar yapılır, dövülür. Arabasına bomba konur, evi kundaklanır. Kendisi ve ailesi canlarını zor kurtarırlar. Bu süreçte 1974’te hapse giren Mahzuni işkenceyle de burada tanışır. Onun için yaşam 1980 sonrasında da kolay değildir. Hala yasaklı olduğu için, stüdyolarda gizlice kayıt yapar ama bu kayıtları yayınlamaya kimse cesaret edemez. 1980-1986 arasında yaptığı türküler ancak 1986’da yasağı kalktıktan sonra sevenlerine ulaşabilir. Neredeyse herkesin çalıp söylediği türkülerinden ise ancak son yıllarında para kazanmaya başlar.
ÖLDÜĞÜNDE BİLE YARGILANIYORDU
Vefatından sadece aylar önce 2001 yılının Kasım ayında “Elhamdülillah Kızılbaş’ım ve laikim. Ben değil, yedi sülalem Kızılbaştır. Bir suç varsa o da dedemdedir.” sözleri gerekçe gösterilerek DGM’de kendisine dava açılır. 17 Mayıs 2002’de Köln’de tedavi görmekteyken vefat ettiğinde hakkındaki dava henüz devam etmekteydi.
Cenazesi Türkiye’ye getirilen Aşık Mahzuni Şerif’in, Hacıbektaş Külliyesi yakınındaki Çilehane isimli mekana defnedilmesi ise yaşamına yapılmış hazin bir gönderme gibidir. Devri daim olsun…