Tutuklu avukat Aytaç Ünsal, İçişleri Bakanı’nın kendisine zorla müdahale edilmesi yönünde talimat verdiğini ve kapısında 10 jandarmanın beklediğini söyledi.
BOLD – 187 gündür ölüm orucunda olan Aytaç Ünsal, 30 Temmuz 2020’de tutuklu bulunduğu Burhaniye T Tipi Cezaevinden İstanbul’daki Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’ne kaldırıldı.
Yanında annesi Nermin Ünsal’ın bulunduğu tutuklu avukat, yaklaşık 10 gündür kaldığı hastanenin mahkum odasında yaşadıklarını yazdı. Kapısında 10 jandarmanın beklediğini söyleyen Ünsal, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisine zorla müdahale edilmesi yönünde talimatı olduğunu belirtti.
60 kilonun altına düşen Ünsal’ın Bianet’e gönderdiği mektubu şöyle:
“İÇERİ JANDARMALAR DOLUYOR”
“Yerlerde sürüklenerek karga tulumba taşınarak hastaneye kaçırıldım. Şimdi bir sedyenin üzerinde acildeyim. Tepemde beyaz ışıklar, sağ tarafımda iğnesiyle bir serum. İçeri jandarmalar doluyor. Aklıma Mustafa geliyor, Koçak Mustafa… Bir dağ keçisi gibi dayanmıştı bütün işkencelere. Bizden de aynı cevabı alacaklar…
Ben bunları düşünürken dışarıdan bağırışlar geliyor. Göremiyorum ama çok net duyuyorum. Çok yakındalar çünkü, hemen tanıyorum. Annemin sesi bu. ‘Hayır, hayır!’ diyor. Sonra daha ayrıntılı dinlemeye başladım.
Karşısındaki erkek sesi ‘İçişleri Bakanımızın talimatı var, müdahale edilecek’ diyor. ‘Asla kabul etmiyorum, çocuğuma işkence yapmanıza izin vermeyeceğim’ diye cevap veriyor annem. Polis olduğunu anladığım kişi ‘Devlete güvenmiyor musunuz?’ diye soruyor. ‘Bu kadar yaşadığım şeyden sonra güvenmiyorum. Ne polisine ne askerine ne mahkemesine güveniyorum’ cevabını alıyor.”
“ZORLA MÜDAHALE ETMEYECEKSİNİZ”
“Ve annem bir solukta konuşmaya başlıyor, ‘Tek oğlum. Ben onu sokakta bulmadım. Zorla müdahale etmeyeceksiniz. Onun iradesine saygı duyacaksınız. Ölümse ölüm. İradesi dışında hiçbir şeye izin vermeyeceğim.’ Hararetleniyor, heyecanlanıyor. Karşısında kalabalık olan ‘küçük adamlar’ daha da küçülüyor.”
Tartışma devam ediyor, bir yandan da beni görmek istiyorlar. Soğuk bir ‘olmaz’ cevabıyla karşılaşıyorlar. Konuşmalar sürerken bir anda gök gürlüyor sanki, ‘Lanet olsun, hepinize lanet olsun’ haykırışı inletiyor ortalığı. Babam bu ve o da çok öfkeli.
“BAYRAMI ZEHİR ETTİLER”
Adli Tıp Kurumunun ‘hapishanede kalamazlar’ raporundan sonra doğal olarak tahliye olacağımı düşünmüşlerdi. Hayaller kurdular, bayramı yanımda geçireceklerini düşündüler. Hayalleri karartıldı. Bayramı zehir ettiler onlara.
Bundandır ki taşıyor öfkeleri. Kapının önünde yavruları için çarpışıyorlar. İkisi de benim kahramanım. Çocuklarını sevdiklerini gösteriyorlar, onurlarına sahip çıkıyorlar. Koşulsuz mücadele ediyorlar. Öyle lafta kalmaz, evladını Emniyet Müdürünün karşısında çatır çatır savunur bu sevgi.
BENİ MERAK ETMEYİN”
Tartışmalar devam ederken sedyemi hareket ettiriyorlar, annemin babamın önünden jet hızıyla kaçırılıyorum. Onlara sesleniyorum, ‘Sizi çok seviyorum, beni merak etmeyin. Ben bağırdıkça sedye hızlanıyor. O kadar korkaklar ki panikliyorlar, sedye sağa sola çarpıyor.
Sonunda geldik. Yine bir demir kapı açılıyor. Ve beni bembeyaz duvarları olan, içinde sadece yatak bulunan bir odaya koyuyorlar.
“10 JANDARMA KAPIDA”
Üç tarafı duvarlarla çevrili. Sadece köşesinde iç koridora bakan dikdörtgen iki küçük pencere var. Bu pencerelerden jandarmalar beni izliyor. Koridorda kapımın önünde 10 jandarma bekliyor. Pencereden bakıyorlar. Telefonla konuşan üstüne bilgi veriyor, ‘Ayağa kalkabiliyor komutanım, kötü görünmüyor.’ Onların gözleri 5 kilo kalmış birini görüyor. Bu küçük adamlar yanılıyorlar, çok iyiyim, azimle doluyum…
İHD VE TİHV’DEN AÇIKLAMA: MAHKUM KOĞUŞLARINDA TUTMAYA ZORLAMAK İŞKENCEDİR
Öte yandan Öte yandan ölüm orucunun 218. gününde olan avukat Ebru Timtik de Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’nde tutuluyor. Adil yargılanmadıklarını düşündükleri dosya ise Yargıtay 16. Ceza Dairesinde bekletiliyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), her iki avukat için bir açıklama yaparak, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bir an önce karar vermesini istedi. Açıklamada “Mahkûm koğuşlarında tutmaya zorlamak, bu ortamın sağlığı daha da bozacak niteliği ve zorun hem fiziksel hem de ruhsal etkileri işkence uygulamasıdır” denildi.