AKP’nin yıldızı Tayfun Acarer’in eşi Ülker Acarer’in, World Wide Navigation Warning System toplantısında Ege ve Akdeniz’de Navtex yetkisini Yunanistan’a verdiği anlaşıldı.
FATİH YURTSEVER – BOLD ANALİZ
Son günlerde Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler tartışılırken kamuoyu “Navtex” kelimesini çok sık duymaya başladı. Peki, aşırı misyon yüklenen bu kelime ne anlama geliyor? Türkiye, 2006 yılında Navtex konusunda nasıl bir hata yaptı, daha sonra bu hatayı düzeltmek için neler yapıldı? Son olarak yayımlanan Navtex mesajlarını Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeleri anlamlandırmak için nasıl okumalıyız?
NAVTEX NEDİR?
Navtex (Navigational Telex), uluslararası orta frekansta gemilere olası tehlikeli durumları, hava raporlarını ve seyir duyurularını otomatik olarak yazılı bir şekilde ileten haberleşme sisteminin adı. Tüm dünya deniz ve okyanusları Navtex duyurularının yayımlanabilmesi için 23 ana bölgeye ayrılmış durumda. Bu ana bölgeler Navarea olarak adlandırılıyor. Cebelitarık Tarık Boğazı da dahil Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’i kapsayan ve NAVAREA III olarak adlandırılan sahanın genel koordinatörlüğünü İspanya yapıyor. Bu sahada bulunan toplam 23 istasyonun 4’ü Türkiye’de yer alıyor. (Samsun, İstanbul, İzmir, Antalya)
TÜRKİYE 2006’DA NASIL BİR HATA YAPTI?
Türkiye’nin de üyesi olduğu ve faaliyetlerine iştirak ettiği Uluslararası Hidrografi Örgütü (İHO) tarafından 18-19 Ocak 2006 tarihinde World Wide Navigation Warning System (WWNWS) toplantısı yapıldı. Bu toplantının ana gündem maddelerinden bir Navtex istasyonlarının sorumluluk sahalarının belirlenmesiydi. Toplantıya o tarihte Türkiye’yi temsilen kamuoyunun yakından tanıdığı Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) eski Başkanı Tayfun Acarer’in eşi Ülker Acarer katıldı. Ülker Acarer, o dönemde Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü personeliydi.
Toplantıda Navtex sorumluluk sahası olarak Ege ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın üzerinde egemenlik iddiasında bulunduğu, Türk-Yunan sorunlarından da bir tanesine konu olan Flight Information Region (FIR) sahalarını esas alan bir harita yayımlandı. Bu haritaya göre; Atina Fır’ı içerisinde kalan, Ege’nin büyük bir bölümü ile Doğu Akdeniz’de Kaş’ın batısında kalan sahada Navtex mesajlarını yayımlama sorumluluğu Yunanistan’a verildi. Toplantıya katılan Türkiye temsilcisi de bu konuda bir itirazda bulunmadığı için gündeme getirilen harita zımni olarak kabul edilmiş addedildi. Türkiye temsilcisi olan Ülker Acarer’in neden itirazda bulunmadığı muamma. Toplantıda konuşulanları teknik olarak ve yabancı dil yönünden yeterince anlamadığı iddialar arasında.
[TOPLANTIDA ALINAN KARARLAR]
TÜRKİYE DAHA SONRA NE YAPTI?
Söz konusu hatanın Genelkurmay Başkanlığı tarafından fark edilmesi üzerine yeni bir harita hazırlanarak konu hem International Maritime Organization (IMO) ve hem de IHO nezdinde gündeme getirildi. Politik mülahazalar ile hazırlanan ve Yunanistan’ın amaçlarına hizmet eden haritanın Türkiye tarafından kabulünün mümkün olmadığı ifade edildi. Denizcilerinin emniyetinin esas olduğu bir konuda politik hususların esas alınmasının amaçlanan seyir emniyetine hizmet etmeyeceği, söz konusu haritanın Türkiye tarafından kabul edilmeyeceği IHO nezdinde deklare edildi. Ege ve Doğu Akdeniz’de yayımlanacak Navtex mesajlarının Türkiye tarafından belirlenen sorumluluk sahalarını gösteren haritaya göre yapılacağı belirtilerek konu uzlaşılamaz hale getirildi.
TÜRKİYE-YUNANİSTAN NAVTEX MÜCADELESİ
Doğu Akdeniz’de Oruç Reis gemisi tarafından yapılacak sismik araştırma faaliyetleri Antalya Navtex istasyonu tarafından yayımlanan mesajlar ile ilan ediliyor. Yunanistan duyurular yayımlanır yayımlanmaz hemen Girit’te bulunan Irakleio Navtex istasyonu üzerinden yeni bir Navtex mesajı yayımlatarak, bu bölgede sorumluluğun kendisinde olduğunu, Antalya Navtex istasyonunun mesajlarının dikkate alınmamasını gerektiğini ilan ediyor. Bu tartışmanın da temelinde yukarıda bahsedilen ve uzlaşılamaz hale getirilen Navtex istasyonları sorumluluk sahaları konusu yatıyor.
RUSYA NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?
Daha önce yaşanan Türk-Yunan krizlerinin aksine, şu anda Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler Fransa’nın doğrudan olaya müdahil olması ile farklı bir boyut kazanmışken, dün yayımlanan iki Naxtex duyurusu da dolaylı olarak Rusya’yı da olaya dahil etti. Antalya istasyonu tarafından yayımlanan duyurulara göre; Ruslar hem Kıbrıs’ın doğusunda Barbaros Hayreddin Paşa tarafından sismik araştırma yapılan sahasın doğusunda (kısmen araştırma sahası ile kesişiyor) hem de Oruç Reis tarafından şu an sismik araştırma yapılan sahanın bitişiğinde fiili atış eğitimleri yapacak.
Ruslar daha önce yapacakları bu tür faaliyetleri duyurmak için taleplerini Limasol ve Iraklei istasyonlarına yaparken, en son yayımlanan duyular için Antalya istasyonunu tercih etmeleri, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler ile doğrudan iniltili.
Zira, ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’ne uyguladığı silah ambargosunu kaldırmak için öne sürdüğü şartlardan bir tanesi, limanların Rus savaş gemilerinin ikmal için kullandırılmamasıydı. Ambargo kalktığına göre, GKRY’nin bu şartı kabul ettiği ve bundan sonra Rus savaş gemilerine ikmal için limanlarını kapatacağı söylenebilir. Rusya’nın da karşı tepki olarak rahatsızlığını Naxtex duyurusu için talebi Türkiye’ye yaparak gösterdiği düşünülebilir.
Öte yandan ABD’nin hem Yunanistan’a hem de Türkiye’ye tansiyonu düşürün çağrısından sonra Rusya’nın, Fransız Uçak Gemisi görev grubunun NAVTEX sahasına girmesine mâni olacak şekilde Oruç Reis’in araştırma yaptığı sahanın batısında Türkiye üzerinden NAXTEX ilanı, Rusya’nın krizde doğrudan Türkiye’ye destek olarak değerlendirilebilir.
Konu NATO üyeleri arasında bir krize dönüşmüşken, Rusya’nın bu krizde şu ana kadar takındığı sessizliğine rağmen, tansiyonu yükseltecek bir tavır takınması Rusya açısından mantığa uygun iken, burada esas mesele krizde tamamen yalnızlaşan Erdoğan rejimin Rusya’nın desteği için neler vazgeçtiği.
Türkiye, Doğu Akdeniz’de destek bulmak için Rusya’yı alana çekiyor, Rusya bu fırsatı sıcak denizlerdeki varlık göstergesi yaparken, diğer yandan Türk-Yunan gerilimini ve Akdeniz’deki gerilimi NATO içindeki çatlağı büyütmek için kullanıyor. ABD’nin Kıbrıs Rum Yönetime’ne uyguladığı silah ambargosunu kaldırmasıyla Rusya önemli bir partneri olan Rum Yönetimi’ni kaybetmişti. Rusya şimdi bu kayba rağmen Akdeniz’de farklı biçimde var olma yolu arıyor. Ama tekrar edersek; asıl mesele Türkiye’nin Rusya’yı alana çekmek için hangi tavizi verdiği ve bunun yol açacakları.
Maalesef Erdoğan rejimi ne zaman iç politik amaçlar uğruna dış politikada bir maceraya girişse, sonuç ya Rusya ya da Amerika’ya verilen büyük bir taviz ile sonuçlanıyor. Erdoğan rejiminin kendisi her geçen gün Türkiye için daha fazla ulusal güvenlik sorunu olmaya devam ediyor, yıllarca “Yurtta sulh dünyada sulh” diyen bir ülke amacı sadece seyir güvenliğini sağlamak olan bir ilana dayanarak uluslararası hava sahasında seyrü sefer serbestisine rağmen bir başka ülkenin savaş uçaklarına önleme yapıyor, it dalaşına giriyor, üstelik bunun görüntüleri de Savunma Bakanlığın sosyal medya hesaplarından paylaşıyor. Türkiye Erdoğan rejimi elinde Kuzey Kore olmaya doğru koşar adım ilerliyor.