Anayasa Mahkemesi, Ankara’da “İşimi geri istiyorum” eylemlerine katıldığı için tutuklanan KHK’lı Nazan Bozkurt’a 2017 yılında verilen ev hapsinin hak ihlali olduğuna hükmetti.
BOLD – Anayasa Mahkemesi, defalarca gözaltına alınan ve ev hapsi verilen Yüksel Direnişçisi Nazan Bozkurt’un bireysel başvurusunu karara bağladı. KHK ile işine son verildiği için Ankara Yüksel Caddesinde “İşimi Geri İstiyorum” eylemlerine katılan Bozkurt’un Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi 19/10/2017 tarihli duruşmada verdiği ev hapsi kararı, Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali olarak değerlendirildi. AYM’nin ihlal kararı oy çokluğu ile alınırken üyelerden Kadir Özkaya, karşı oy kullandı.
“TÜM DİRENİŞÇİLER İÇİN EMSAL KARAR”
Anayasa Mahkemesinin 13 Ocak 2021’de verdiği karara göre, “Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği” belirtilerek, Bozkurt’a 20 bin TL tazminat ödenmesine hükmetti. Gözaltı sürecinde gördüğü işkenceler nedeniyle kalp pili takılan Yüksel Direnişçilerinden KHK’lı Acun Karadağ, bu kararın tüm direnişçiler için emsal olduğunu söyledi. Eylemler sırasında Nazan Bozkurt’un da bir polis tarafından göz kemiği kırılmıştı.
6 AYDIR GEBZE’DE TUTUKLU
Altı aydır Gebze Kadın Kapalı Cezaevinde tutuklu olan Nazan Bozkurt’un AYM başvurusunun kabul edilmesine ve ev hapsinin hukuka aykırı olarak görülmesine rağmen yerel mahkemenin direnişçilerin tutukluluk haline devam kararı vermesi dikkat çekti.
Yüksel Direnişçileri Nuriye Gülmen, Mehmet Dersulu, Mahmut Konuk, Alev Şahin, Acun Karadağ ve Nazan Bozkurt örgüt üyesi oldukları iddiasıyla ve “eylemlerini durdurmayacaklarına kanaat getirildi” gerekesiyle tutuklanmış ve her biri farklı illerde cezaevine gönderilmişti. KHK’lı Acun Karadağ ve Mahmut Bozkurt tahliye edilirken, diğerlerinin tutukluluk haline devam kararı verildi.
AYM KARARININ GEREKÇESİ
39. Anayasa’nın “Kişi hürriyeti ve güvenliği” kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. … Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.”
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun iddialarının Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
41. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
“Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
42. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa’nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme, Anayasa’nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
43. Anayasa Mahkemesi Esra Özkan Özakça kararında olağanüstü hâl döneminde DHKP/C terör örgütüyle bağlantılı bir suç dolayısıyla uygulanan konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin hukukiliğinin incelenmesinde Anayasa’nın 15. maddesini dikkate almıştır. Buna göre inceleme sırasında öncelikle tedbirin Anayasa’nın başta 13. ve
19. maddeleri olmak üzere ilgili maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek ve aykırılık saptanması hâlinde Anayasa’nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Esra Özkan Özakça, §§ 64-66). Eldeki başvuruda da anılan karardaki değerlendirmeden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
44. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
Esas Yönünden Müdahalenin Varlığı
45. Anayasa Mahkemesi Esra Özkan Özakça kararında; konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin kişilerin fiziksel özgürlük alanını yalnızca ikamet ettiği konutun içiyle sınırlandırması, elektronik kelepçe takılmak suretiyle infazının söz konusu olması, gün boyunca kesintisiz olarak devam etmesi ve tedbir şartlarının ihlali hâlinde kişi hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasına karar verilebilmesi nedeniyle anılan tedbirin -niteliği, uygulanış şekli ve özellikleri itibarıyla- hareket serbestisi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat hürriyetine nazaran oldukça ileri bir boyutta olduğu ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna ulaşmıştır (Esra Özkan Özakça, §§ 68-76). Eldeki başvuruda da anılan karardaki değerlendirmeden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
46. Genelil keler için bkz. EsraÖzkanÖzakça, §§78-84. ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
47. Başvurucu, terör örgütü üyesi olma ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesi uyarınca adli kontrol tedbirine tabi tutulmuştur. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
48. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan adli kontrol tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce ön koşul olan “suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti” bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
49. Başvurucu hakkındaki soruşturma belgeleri incelendiğinde başvuruya konu tedbirin dayanağını oluşturan suçlamaların temelinde, olağanüstü hâl döneminde alınan tedbirler kapsamında- devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK’ca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği, mensubiyeti veya iltisaklı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle KHK ile kamu görevinden çıkarılması üzerine Yüksel Caddesi’nde gerçekleştirilen oturma eylemlerinin olduğu görülmektedir. Soruşturma mercileri; başvurucunun da dâhil olduğu bazı kişiler tarafından gerçekleştirilen bu eylemlerin esasen DHKP/C terör örgütünün emir ve talimatları doğrultusunda örgütün amacına hizmet etmek ve propagandasını yapmak maksadıyla gerçekleştirildiğini ileri sürmüş ve başvurucuya da ifadesi sırasında bu yönde sorular yöneltmiştir (bkz. § 18).
50. Bu bağlamda yöneltilen suçlamalara ilişkin olarak soruşturma mercilerince DHKP/C ile bağlantılı olduğu değerlendirilen oluşumların faaliyetlerine, başvurucunun S.Ö. ve N.G. tarafından -kamu görevinden çıkarılmaları sonrasında- başlatılan oturma eyleminin ve sonrasındaki açlık grevinin bir hak arama yolu olmaktan çıkarak terör örgütünün amaçlarına hizmet eden bir faaliyete dönüşmesine, başvurucunun da sonradan dâhil olduğu bu eylemlerin DHKP/C terör örgütünün yayın organları tarafından sahiplenilmesine, bu kapsamda bir dergide, internet üzerinden yayın yapan bir televizyon kanalında ve sosyal
51. Belirli koşullarda ifade özgürlüğünün görünümlerinden biri olarak kabul edilebilecek olan oturma veya açlık grevinde bulunma eylemlerinin başlı başına bir suç konusu edilmemesi gerektiği açıktır. Bununla birlikte bu eylemlerin icra edilmesinin terörle bağlantılı bir faaliyet olduğuna ilişkin olguların bulunması ya da eylemler sırasında terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerine yönelik övgü, meşrulaştırma ya da teşvik etme niteliğinde davranışlar sergilenmesi durumunda bu tür faaliyetlerin suç olarak değerlendirilmesi söz konusu olabilir (Esra Özkan Özakça, § 89).
52. Bu bağlamda başvurucunun suça konu edilen ve dolayısıyla hakkındaki konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin dayanağını oluşturan oturma ve açlık grevi eylemlerinin DHKP/C terör örgütünün talimatlarıyla ve bu örgütün amaçları doğrultusunda gerçekleştiğine dair soruşturma mercilerince dayanılan olgular genel olarak bu örgüt ile bağlantılı olduğu değerlendirilen bazı platformlarda söz konusu eylemlerin savunulması ve desteklenmesidir. Buna karşılık başvurucunun bu eylemleri örgütsel bir ilişki içinde gerçekleştirdiğine veya bunun başvurucu bakımından örgütsel bir tavır olarak sergilendiğine yönelik olarak soruşturma belgelerinde somut bir olguya veya tespite yer verilmemiştir. Yine suçlamaya dayanak olarak gösterilen yayın ve açıklamaların yapılmasına başvurucunun ne şekilde bir katılımının olduğu da belirtilmemiştir (benzer yönde bkz. Esra Özkan Özakça, § 90).
53. Başvurucu; Yüksel Caddesi’ndeki oturma eylemine katılmasının kamu görevinden çıkarılması dolayısıyla gerçekleştiğini, bu eylemlere temel olarak işten çıkarılmasını protesto etmek, ihraç edilen ve işini isteyen diğer insanlara destek olmak amacıyla katıldığını, bunu bir hak arama yolu olarak seçtiğini ifade etmektedir. Somut olayın koşullarında başvurucunun eylemleri değerlendirilirken olayların gelişiminin gözardı edilmemesi gerekmektedir. Bu bağlamda soruşturma mercilerince yapılan tespitlere göre kamu görevinden çıkarılan kişilerden N.G. 9/11/2016 tarihinde anılan yerde oturma eylemi yapmaya başlamış, S.Ö. de 23/11/2016 tarihinden itibaren bu oturma eylemine katılmıştır. Bu süreçte kendisi de kamu görevinden çıkarılan başvurucunun bu eylemlere katıldığı yönünde bir tespit ve iddia bulunmamaktadır. Başvurucu kendisinin de meslekten ihraç edilmesi üzerine şubat ayında oturma eylemlerine iştirak etmiştir.
54. Başvurucuda ele geçirilen kitap ve dergilerin içerikleri hakkında bir değerlendirme yapılmamış, dergi içeriğinde yer alan açıklamaların ve yazıların hangi sebeplerle terörizmi, terörü ve şiddeti meşrulaştırdığı, övdüğü ya da bunları teşvik ettiği ortaya konulmamıştır. Öte yandan bir kısmı hakkında yasaklama ve toplatma kararı bulunduğu ileri sürülen yayınların savunulması ya da propagandası amaçlanmadıkça salt bu yayınların bulundurulmasının kuvvetli suç şüphesi oluşturmadığını belirtmek gerekir. Somut olayda da başvurucunun bu yayınları savunduğu ya da terör örgütünün propagandası amacıyla kullandığı gösterilememiştir.
55. Bu itibarla eldeki belgelere göre somut olayda başvurucu yönünden suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin soruşturma makamlarınca yeterince ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.
56. Anayasa Mahkemesince varılan bu sonuç karşısında konutu terk etmeme tedbiri bakımından meşru bir amacın bulunup bulunmadığının veya bu tedbirin ölçülü olup olmadığının incelenmesine gerek görülmemiştir.
Başvuru Numarası : 2017/32895 Karar Tarihi : 13/1/2021 olarak hak ihlalinin bulunduğunun tespit edilmiş olması nedeniyle tedbire hükmedilirken duruşma yapılmadığına ve tedbire yönelik itirazın incelenmediğine yönelik şikâyetlerin de ayrıca incelenmesine gerek olmadığı değerlendirilmiştir.
57. Açıklanan gerekçelerle suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucu hakkında konutu terk etmeme tedbirinin uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak olağan dönemde Anayasa’nın 19. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
58. Bununla birlikte anılan tedbirin Anayasa’nın olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığının incelenmesi gerekir.
4. Anayasa’nın 15. Maddesi Yönünden
59. Somut olayda Anayasa Mahkemesince soruşturma makamlarının suç işlediğine dair belirtileri somut olgularla ortaya koymadan başvurucu hakkında anılan tedbire başvurdukları sonucuna varılmıştır. Bu itibarla Anayasa’nın olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesinin başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik olarak Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru kılmadığı değerlendirilmiştir (benzer yönde bkz. Esra Özkan Özakça, §§ 97-103).
60. Açıklanan gerekçelerle -Anayasa’nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde de- başvurucunun Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamıştır.
5. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
61. 30/3/2011tarihlive6216sayılıAnayasaMahkemesininKuruluşuveYargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
62. Başvurucu, uygun görülen bir tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
Başvuru Numarası : 2017/32895 Karar Tarihi : 13/1/2021
63. Başvuruda, konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucu hakkındaki davada konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri 19/10/2017 tarihinde sona ermiştir. Dolayısıyla bu yönüyle ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için tazminat ödenmesi dışında yapılması gereken bir hususun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
64. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Kadir ÖZKAYA’nın karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/48) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/1/2021 tarihinde karar verildi.