AKP dış politikası, 2011 yılından sonra büyük bir eksen kayması yaşadı. AB ve batıya dönük, reel dış politika yerini Ortadoğu eksenli ideolojik önyargılar ve mezhepçiliğin ön plana çıktığı ve Müslüman Kardeşler temelli bir politikaya bıraktı. Gelinen noktada ekonominin de alarm vermesi nedeniyle dış politika karaya oturdu. Yerini büyük ödünler ve keskin U dönüşler aldı.
BOLD ANALİZ – Son dönemde ekonomisi dibe vuran ve dış politikada yalnızlaşan Erdoğan yönetimi bu açmazdan kurtulmak istiyor. Pandeminin de etkisiyle kaynak bulmak isteyen Türkiye’nin önünde sadece Körfez sermayesi bulunuyor. Ancak 10 yıldır uygulanan politikalar ve bozulan ilişkiler nedeniyle bu hem zor oluyor hem de büyük ödünler vermeyi, keskin U dönüşleri yapmayı gerektiriyor.
Peki, verilen ödünler ve keskişn U dönüşler AKP yönetimini kurtaracak mı?
İKİ ÜLKE SAVAŞIN EŞİĞİNDEN DÖNDÜ
AKP’nin 15 Temmuz sonrası ulusalcılarla kurduğu ittifak ve ‘Mavi Vatan’ teziyle şekilllenen Doğu Akdeniz politikası sonucu, Türkiye ve Yunanistan Doğu Akdeniz’de geçen yaz savaşın eşiğine geldi.
AKP hükumeti, 2020 yazında sismik araştırma ve sondaj gemilerini Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la tartışmalı sulara doğalgaz ve petrol aramak için gönderdi. İlk etapta İsrail, Mısır ve Fransa, Yunanistan ve Rumların yanında saf tuttu.
Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı cephe bir anda o kadar genişledi ki Fransa uçak gemisi Charles de Gaulle ile birlikte savaş gemileri ve uçaklarını Yunan-Rum ikilisine destek için Doğu Akdeniz’e gönderdi. Yunanistan ve Fransa, Türkiye’nin hemen yakınında ortak tatbikatlar gerçekleştirdi.
Bu ülkelere Doğu Akdeniz’e kıyısı olmayan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de katıldı. Bu iki ülke de Yunanistan’a destek için savaş uçaklarını Yunan hava üslerine gönderdi. Ortak tatbikatlar gerçekleştirildi.
Türkiye, Doğu Akdeniz’de yalnızlığını gidermek için iç savaşın yaşandığı ve ikiye bölünmüş Libya’dan medet umar duruma geldi. Libya ile deniz yetki alanlarının paylaşımına dair anlaşma imzalandı.
Ancak AKP, Doğu Akdeniz’deki macerasını Avrupa Birliği’nin yaptırım sopasını göstermesiyle sonlandırmak zorunda kaldı. Canlı yayınlarla, törenlerle ve savaş gemileri eşliğinde bölgeye gönderilen sondaj ve sismik araştırma gemileri sessiz sedasız limanlara çekildi.
Yunanistan’la NATO’nun da devreye girmesiyle istikşafi görüşmeler başlatıldı. Ancak bir ilerleme sağlanabilmiş değil. Sonuç olarak sorun buzdolabına kaldırıldı.
İLİŞKİLER LİBYA KONUSUNDA KİLİTLENDİ
Mısır’la ilişkiler Arap Baharı ile birlikte 2011 yılında bozulmaya başladı. AKP hükumeti, Arap Baharı sonrası iktidara gelen Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler iktidarının en büyük destekçisi oldu. 2013 yılı Temmuz ayında yaşanan askeri darbe sonrası iktidara gelen Abdülfettah Es-Sisi yönetiminin de karşısında yer aldı.
İlişkiler dibe vurdu ve elçiler karşılıklı olarak geri çekildi. Diplomatik ilişkiler en alt seviyeye düştü. Erdoğan, bulduğu her fırsatta Sisi yönetimini yerden yere vurdu.
Sis yönetimi, Doğu Akdeniz’de ve Libya’da Türkiye’nin karşısında yer aldı. Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a güçlü destek veren Mısır; Libya’da da Türkiye’nin karşısındaki Halife Hafter güçlerine destek verdi.
AKP, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu coğrafayasında yalnızlığını gidermek için 2021 yılında Mısır politikasında U-dönüş yaptı. İlişkileri normalleştirmek için Mısır’la diyaloga geçti. İki ülke dışişleri heyetleri bu yıl Ankara ve Kahire’de birer toplantı yaptı.
Mısır’ın talepleri doğrultusunda AKP, 2013 sonrası kucak açtığı Müslüman Kardeşler üyelerinin televizyon yayınlarına müdahale etti. Kahire, Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki faaliyetlerinin sonlandırılmasını istiyor.
Mısır, Türkiye’nin Libya’ya müdahalesinin de sona ermesini ve Türk askerlerinin Libya’dan çekilmesini istiyor. İki ülke ilişkileri bu noktada kilitlenmiş durumda. AKP hükumeti dış baskılara rağmen Libya’dan asker çekmek istemiyor. Bu yüzden de görüşmelerde ilerleme sağlanamıyor.
ERDOĞAN’DAN BÜYÜK U-DÖNÜŞ
İki ülke ilişkileri Arap Baharı ile bozulmaya başladı. Türkiye, Mısır’da Müslüman Kardeşler yönetimine destek verirken; Birleşik Arap Emirlikleri darbe ile yönetimi ele geçiren Sisi yönetimine destek verdi.
2016 sonrası AKP, BAE yönetimini 15 Temmuz’un finansörü olmakla suçladı. 2017’de Katar krizinde ve Libya iç savaşında iki ülke kendini karşıt cephelerde buldu. BAE savaş uçakları, Libya’da Türk askerlerinin bulunduğu Watiye Hava Üssü’nü vurdu.
Ekonomik krizin zirve yaptığı ve dövizin şahlandığı 2021 yılında AKP, bir U-dönüşünü de BAE ile ilişkilerde yapmak zorunda kaldı.
Erdoğan, 24 Kasım’da BAE Veliaht Prensi El Nahyan’ı Saray’da ağırladı. El Nahyan, Türkiye’ye 10 milyar dolar yatırım yapacaklarını açıkladı.
Ancak ünlü ekonomist Timothy Ash’a göre BAE Erdoğan’a güvenmiyor. Abu Dabi yönetimi ‘TL’ye bakıyor, Türkiye’nin gerçek ekonomik varlıklarının çok ucuz olduğunu görüyor ve bundan faydalanarak Türkiye’nin altyapı, enerji gibi değerli ekonomik varlıklarını ucuza kapatmaya çalışıyor’.
İLİŞKİLER BUZDOLABINDA BEKLİYOR
Riyad yönetimi ile de ilişkiler Arap Baharı ve Mısır’daki darbe ile bozuldu. Suudi Arabistan, BAE ile birlikte Mısır’daki darbe yönetiminin en büyük destekçisi oldu.
AKP iktidarı ayrıca ülkenin fiili lideri Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ı gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti üzerinden yıpratmaya çalıştı. Ancak başarılı olamadı.
Suudi Arabistan, gayri resmi olarak Türk mallarına boykot uygulamaya başladı İki ülke arasındaki ilişkiler, şu anda dondurucuda bekliyor.
Erdoğan iktidarı, Suudi Arabistan’la ilişkileri onarmak ve Suud sermayesini Türkiye’ye çekmek istiyor. Ancak Riyad’dan olumlu bir sinyal gelmiş değil.
BU KEZ İSRAİL İSTEKSİZ
Mavi Marmara baskını ve ‘One Minute’ çıkışı ile iki ülke arasındaki ilişkiler hala maslahatgüzar seviyesinde sürdürülüyor. 2016 yılında iki ülke karşılıklı olarak büyükelçileri yeniden atadı. Ancak ABD eski Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesi ve ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması sonrası büyükelçiler karşılıklı olarak yeniden geri çekildi.
‘İbrahim Anlaşmaları’ olarak anılan anlaşmalarla İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Fas ve Sudan’ın ilişkileri normalleşme yoluna girdi. Mısır ve Ürdün’le zaten iyi ilişkileri olan İsrail, Suudi Arabistan’la da karşılıklı normalleşme yolunda ilerliyor. İsrail, bu anlaşmalarla İslam dünyasında yalnızlığını giderme yolunda önemli adımlar attı ve Türkiye’ye karşı elini güçlendirdi.
AKP hükumeti, Doğu Akdeniz’de Rum-Yunan ikilisinin yanında yer alan İsrail’i de kendi tarafına çekmek istiyor. Ancak yakın zamana kadar Türkiye’yle ilişkileri normalleştirmekte istekli davranan İsrail yönetimi, Türkiye’nin elinin zayıflığını ve kendi elinin de güçlendiğini görerek AKP yönetiminin kabulde zorlanacağı talepler öne sürüyor.
Kısaca Erdoğan’ın U dönüşü yaptığı İsrail’le ilişkilerde de bir ilerleme sağlanabilmiş değil.
EN BÜYÜK MÜTTEFİK AMA RUMLARLA ORTAK PROJE PEŞİNDE
Türkiye gibi Hamas’ın ve Müslüman Kardeşler’in en büyük destekçilerinden olan Doha yönetimi, AKP iktidarının en büyük destekçilerinden.
2017’de Suudi Arabistan ve BAE öncülüğünde başlatılan ambargo da Katar yönetimine en büyük desteği de Türkiye verdi. Türkiye, hatta Katar’a askeri birlik dahi gönderdi.
Katar; her ne kadar Türkiye’yle yakın ilişkilere sahip olsa da Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi rahatsız edecek adımlar atmaktan, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle yakın durmaktan da vazgeçmiyor. Katar, Ankara’nın itirazlarına rağmen Rumlarla birlikte Akdeniz’de ortak doğalgaz projelerinde yer almak istiyor.
Meriç’i geçip mahsur kalan 17 kişi donmamak için acil yardım istedi