Daha 18 yaşını doldurmadan gözaltına alınan ve psikolojik baskıya maruz kalan Elif İstif, Bold Medya’ya konuştu. İstif, “Mersin’de 13 polis evimizin kilidini kırıp içeri girdi. 3,5 saat arama yaptılar. Yaşımı büyük gösterip 9 gün gözaltında tuttular” dedi.
SEVİNÇ ÖZARSLAN | BOLD ÖZEL
İstanbul’da geçen hafta 41 üniversite öğrencisi, bugün de İzmir’de 73 askeri öğrenci gözaltına alındı. 18 yaşını dolduran askeri öğrencilere yapılan operasyonlar uzun bir süredir devam ediyor. Yasalara aykırı olmasına rağmen reşit olmayan öğrenciler de Türkiye’de gözaltına alındı, hatta evrakta sahtecilik yapılarak yaşları büyültülen öğrenciler günlerce nezarette tutulup psikolojik işkenceye maruz kaldı.
O öğrencilerden biri olan Elif İstif’i Mersin Emniyeti 20 Şubat 2018’de gözaltına aldı. Matematik dersi aldığı bir kızla aynı evde kalan İstif, o dönemde üniversiteye hazırlanıyordu. Daha 18’ini doldurmamıştı. 4 ay sonra, 19 Haziran 2018’de reşit olacaktı.
O sabah 13 polis Mersin’de kaldıkları evlerini bastı. Beş öğrenciyi alıp götürdüler. Karakola gidince Elif İstif’in reşit olmadığını gören polisler, bir süre ne yapacaklarını bilemeden beklettiler. Sonra bir amir geldi, “Yapın işte, ne olacak” dedi. İşlemler yapıldı ve İstif’in 9 gün süren, 7-8 kez ifadesinin alındığı, baskılarla geçen hukuksuz süreci başladı.
“MERAK ETME 18 OLUNCA TEKRAR ALINACAKSIN”
Resmi evrakta gözaltına alınma tarihinin, doğum gününden iki gün sonra 21 Haziran 2018 olarak yazıldığını söyleyen Elif İstif, 9 gün sonra denetimli serbestlikle bırakıldı. Mahkemeye çıkmadan önce yanına barodan bir avukat atadılar. Ancak avukat “Ben adli vaka diye geldim, seninle mahkemeye çıkamam.” deyip gitti.
Başka bir avukat buldular, o da hakim karşısında tek bir şey söylemedi. Mahkemede kendini tek başına savunan İstif, “Annem de gözaltında, babam tutuklu, üç kardeşim var, onlara benim bakmam gerekiyor. Sınava da hazırlanmam lazım.” dedi.
Elindeki kelepçeyi açmaya gelen polis ise “Merak etme 18 olunca tekrar alınacaksın.” sözü Elif’in yurt dışına gitmeye karar vermesinde çok etkili oldu. Ailece yaşadıklarından sonra annesi, babası ve üç erkek kardeşiyle birlikte 1 Nisan 2019’da Meriç’ten geçtiler. Şimdi Belçika’da üniversiteye hazırlanan Elif İstif (21), bir öğrenci olarak maruz kaldığı hukuksuz süreci Bold Medya’ya anlattı:
“13 POLİS KAPIMIZI KIRARAK İÇERİ GİRDİ”
Elif İstif’in gözaltına alındığı operasyonun İhlas Haber Ajansı tarafından çekilen görüntüleri. Bu operasyonda, cezaevinde ilaçları verilmeyerek bile bile ölüme gönderilen İngilizce öğretmeni Halime Gülsu da gözaltına alınmıştı.
“20 Şubat 2018 sabahı, saat 06.00 gibi geldiler. Sabah namazına kalkmıştım, pencereden baktım, iki kişinin bizim eve baktığını gördüm. Diğer arkadaş namaz kılıyordu. Sivil giyimli birinin eve baktığını söyledim ama arkadaşlar şaka yaptığımı zannettiler. Ben de kendi kendime herhalde kuruntu yapıyorum, dedim. Lavaboya girdim, kapı ve zil sesi duydum. Uykulu olduğum için ses duyuyorum zannettim, hatta şizofren mi oldum diye düşündüm. Tuvaletten çıkmamla birlikte kapımız kırıldı. Yani dışarıdan kapıyı açıp onlar evimize girdiler. Karşımda gördüm yani gelen polisleri.
“İKİNCİ GÜNDEN İTİBAREN HER GÜN SORGULANDIK”
3,5 saat arama yaptılar, 13 kişiydiler. Aynı gün 111 eve baskın yapmışlar. Yerel haberlerde de öyle çıkmıştı. Çok fazla kişiyi gözaltına aldılar. Çıkan haberlerde 130 civarı yazmışlardı ama gözaltındayken polislerden 196 kişinin alındığını duymuştuk.
Evde beş kişiydik. Saat 9.30 gibi otobüslere bindirip götürdüler. Bizi üçe bölüp hepimizi farklı karakollara koydular. Beni ve bir arkadaşımı Mersin merkezde bir karakola götürdüler. Kaydımızı alırken kimliğimize baktılar, tabi ki reşit değildik. 18’i henüz doldurmamıştık. Kayıt işlemlerini nasıl yapacaklarını bilemediler, çok uzun süre orada bekledik. Sürekli birilerini aradılar. Sonra bir adam geldi ve “Ya yapın işte” dedi.
“İTİRAFÇILIĞA ZORLANDIK”
İlk önce bizi 6 kişilik nezarethaneye koydular. 4 kadın ve biz iki öğrenci vardı. Üç gün orada, sonraki 6 gün iki kişilik nezarette kaldık. 7-8 kere sorgulandık. İkinci günden itibaren her gün sorguya çıktık. Biri geliyor, adını söylüyor, seni alıyorlar ve yanında iki polisle birlikte asansöre binip yukarıda başka bir odaya gidiyorsun.
Arkadaşım benden önce ifadeye götürülmüştü. ‘Anneni göreceksin’ diye ona bir kağıt imzalatmışlar, ne olduğunu fark etmemiş. Benim annem-babam tutuklandığı için az çok o kağıdın ne olduğunu biliyordum. İtirafçı olmak için imzalatılan bir kağıttı. Sonra biz arkadaşımla polisleri çağırdık ve o kağıdı imzalamaktan vazgeçtiğini söyledik.
O arada bir kaos oldu. Yanımızdaki diğer 4 kadının bizi etkilendiğini söyleyerek ikimizi başka bir nezarethaneye götürdüler. Altı gün boyunca biz yalnızdık ve polisler bize dedi ki ‘Onlar sizi kandırıyor, sizin yaptığınız doğru.’ O nezarette de ikimizi pek baş başa bırakmadılar. Arkadaşımı alıyorlar, bırakıyorlar. Sonra beni alıyor, bırakıyorlar, onu alıyorlar. Ancak 5-10 dakika yalnız kalabiliyorduk.
“ÜSTLERİ BAŞLARI PERİŞAN HALDEYDİ, KARNINI TUTAN VARDI”
4 ya da 5. gün bizi hastaneye götürdüler. Doktor ‘Bir şeyin var mı?’ deyip geçiştirdi. O sırada hastaneye birçok abiyi de getirdiler. Abilerin darp edildiği belliydi. Karnını tutan vardı, kıyafetleri, üstleri başları perişan haldeydiler.
Sorgu sırasında bana ‘O evde ne yapılıyordu, ne okuyordunuz, o eve nasıl gittin, seni eve kim götürdü, Fethullah Gülen’in kitapları okuyor musunuz’ gibi sorular sordular. Oysa evde hiçbir şey yoktu. Dosyalarda vesikalık fotoğraflar vardı. Onları tanıyıp tanımadığımı sordular. Önüme başka fotoğraflar koydular, bizi takip etmişler, 3 ay yakın takip, 6 ay da telefon takibi yapılmış. Sorgu sırasında kendileri söyledi bunu. Annemle telefon konuşmalarımızı çıkardılar. Bir apartmanı sordular, psikolojik olarak çok baskı yaptılar.
“BABAM TUTUKLU, ANNEM GÖZALTINA, BEN MAHKEMEDE”
9 gün sonra 40 kişilik gruplar halinde mahkemeye çıktık. Hepimizi tek tek aldılar. Bu arada annem de ikinci kere gözaltına alınmıştı. Babam zaten içerideydi. Annem ve babam Elazığ’da öğretmendi. Annem daha önce 21 gün gözaltında kalmıştı.
Herkesin avukatı geldi ama benim avukatım yoktu, annem babam da içeride olduğu için avukat bulacak, benimle ilgilenecek kimse kalmamıştı. ‘Barodan avukat istiyor musun?’ diye sordular. Ben de bilmediğim için evet dedim. Ertesi gün herkesin avukatı gelmişti. Benim yanıma da barodan bir adam geldi. ‘Olay ne?’ diye sordu. Durumu anlattım. ‘Ben seninle mahkemeye çıkamam, ben bunu adli vaka zannediyordum. Büyük ihtimalle seni de bırakmayacaklar.’ dedi ve gitti.
Herkesi mahkeme salona tek tek alıyorlardı. Benim sıram geldi ama avukatla girilmesi gerektiği için beni almadılar. En sona kaldım. Barodan tekrar bir avukat ayarladılar. Bu kez bir kadın geldi. Ona da anlattım. Matematik dersi aldığım kişiyle aynı eve çıktık, başka kimseyi de tanımıyorum, dedim. Gerçekten de durum böyleydi. ‘Tamam’ dedi, salona girdik ama mahkemede hiç konuşmadı.
“CEZA ALACAKSIN, HAZIR MISIN?”
Hakim bana bir sürü soru sordu. Annemi, babamı, neden orada olduğumu… Hakim kadındı. Yüzüme umutsuz baktı, ‘Senin yaşımda çocuğum var.’ dedi. Ben kötü oldum. Hakim tam karar deyince kendimi tutamadım, ağlamaya başladım. 5 dakika mola verdi. Hepimiz dışarı çıktık, yarım saat sürdü mola. Molada polislerin hepsi yanıma gelip ‘Ceza alacaksın, hazır mısın’ tutuklanmaya diyorlardı.
İçeri girdik. Hakim, ‘Tekrar soruyorum, sen o evde neden vardın?’ diye. Ben de tekrar anlattım. Yanımda olan kızı dershaneden ve aynı liseye gittiğimiz için tanıyordum. Üç erkek kardeşim vardı. Evde ders çalışamadığım için başka bir eve çıkmam gerekiyordu. Matematik dersi aldığım kızın da arkadaşları evden ayrılmıştı, yalnızdı, ev arkadaşı arıyordu. Ben de ders çalışmak için onun yanına çıkmıştım. Babam da annem de içeride, kardeşlerime benim bakmam gerekiyor, dedim. Hakim biraz bekledi ve denetimli serbestlikle beni bıraktı. Her pazartesi imza atıyordum.
“GÖZÜMÜN İÇİNE BAKA BAKA 18’İNİ DOLDURUNCA TEKRAR ALINACAKSIN DEDİLER”
Polisler kelepçeleri çıkarırken dedi ki ‘Merak etme 18’ini doldurunca sonra tekrar alınacaksın.’ Gözümün içine baka baka bunu söylediler. Sonra kimliğimi alıp çıktım. Benden iki gün sonra annemin mahkemesi oldu ve annem tutuklandı. 31 Ağustos 2018’e kadar içerideydi. Ben diyetisyenlik bölümünü kazandım. Okul Karaman’daydı. Eylülde üniversiteye başlayacaktım. Ekimde mahkemem oldu. Denetimli serbestliğim kalktı. Babam da Ocak 2019’da hapisten çıktı. 1 Nisan 2019’da hep birlikte Meriç’ten geçip Türkiye’den ayrıldık. Şimdi Belçika’da Felemenkçe öğreniyorum. Eylülde genetik mühendisliği bölüme başlayacağım.”
Felçli ve yürüyemeyen yüzde 85 engelli Mehtap Şentürk’ü Dünya Kadınlar Günü’nde tutukladılar