BOLD – Yirmi yıllık iktidarında hemen hemen bütün kararları Erdoğan’ın kendisi aldı. Geriye dönüp bakıldığında alınan kararlarda ve bu kararların uygulanmasında en önde hep onun ismini gördük. Onun isminin önüne geçebilen, hatta otoritesinin yanına yaklaşabilen kimse olmadı. İki istisna dışında.
Bütün kararları Erdoğan’ın kendisi almış olsa da özellikle ekonomi ve dış politikada iki isim hep “en önde gelen politika yapıcıları” olarak bilindi. Birisi AKP hükümetleri döneminde en uzun süre bakanlık yapan kişi olma unvanını halen elinde bulunduran Ali Babacan ve diğeri de “sıfır sorun politikasının” mimarı, “hoca” lakaplı Ahmet Davutoğlu.
Şu an ikisi de AKP ve Erdoğan’ın karşısında siyaset yapıyor. Babacan DEVA Partisini kurdu, Davutoğlu ise Gelecek Partisi’ni. Ve iki parti de muhalefet bloğu Altılı Masa’nın üyesi.
Ancak siyasette, ana akım bir partide önemli karar alıcılar arasında yer aldıktan sonra o grupla yollarını ayırmak, riskleri de beraberinde getiriyor. Geçmişte yapılan hataların suçunun üzerine atılmasıyla ya da günah keçisi ilan edilmekle karşı karşıya kalma riski.
Bugün AKP’nin en kötü olduğu iki alan nedir diye sorulsa ekonomi ve dış politika açık ara ilk ikide yer alır. Ülke, yüz yıla yakın tarihinde en ciddi ekonomik sıkıntılarını yaşıyor ve AKP yönetimi dış politikada sürekli bir uçtan diğer uca savrulmalar yaşıyor. Bir gün dost ilan ettiği ile ertesi gün düşman oluyor, ilişki seviyemizi sıfıra indirdiğimiz bir ülkeyle bir anda normalleşme adımları atabiliyor.
İki alandaki bu kötü gidişat, yaklaşan seçimler öncesinde oy oranını ciddi oranda etkileyebilecek iki faktör olarak ön plana çıkıyor. Ve AKP iktidarının bütün sorumluluklardan kendisi sıyırıp, suçu başkasına atma alışkanlığını, zaten günah keçisi ilan edilme riskini üslenmiş olan iki partiye yıkması hiç de şaşırtıcı bir adım olmayacak.
Ki zaten bunun işaretlerini de gördük. Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas, Erdoğan’ın 12 yıllık bir “U dönüşü” ile Suriye yönetimi ile görüşme sinyalini verdiği sıralarda geçen haftaki köşe yazısında şu ifadeleri kullandı: “Hillary Clinton ve oradaki odaklara çok yakın olan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’yi soktuğu yanlış Suriye yolundan çıkma vakti geldi de geçiyor.”
Benzer bir suçlamayı da yine aynı gazetenin köşe sahiplerinden Okan Müderrisoğlu bir gün sonraki yazısında dile getirdi. Müderrisoğlu’na göre AKP ve Erdoğan’ın, Suriye politikasındaki yanlışları düzeltmesi için Davutoğlu’nun geçmişteki bazı karar ve uygulamalarını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.
Seçimler öncesinde dış politikadaki yanlışların Davutoğlu’na yıkılacağı sinyalleri çok güçlü. Benzer bir seviyede sinyal şu an için Babacan için verilmemiş duruyor ama ekonomik göstergeler daha da kötüye gittiğinde ve AKP’nin ekonomik politikası en başından itibaren sorgulanmaya başladığında, Babacan’ın da “günah keçisi” ilan edilmesi yüksek ihtimal.
Peki, iki ismin “günah keçisi” ilan edilmesi, siyasette nasıl bir anlam taşıyor? Pratik faydası olacak mı?
Bu soruların cevaplarını, geçmişteki benzer uygulamalarda arayabiliriz.
Günah keçisi tabiri, bilindiği üzere İncil’de geçen kadim bir tanım ve suçsuz olduğu hâlde başkalarının suçu üzerine yüklenilen kişi ya da topluluğa verilen isim olarak tarif ediliyor.
Ancak 2016 yılından bu yana hem Türkiye hem dünya, bu kelimenin karşılığını siyasette daha fazla, hatta en uç noktasına kadar uygulandığına şahit oldu.
TRUMP’IN TAKTİĞİ
Dünya genelinde ABD eski Başkanı Donald Trump, 2016 seçimlerinde sosyal ve ekonomik sorunlardan dolayı ülkedeki Meksikalıları ve Müslümanları günah keçisi ilan etti. Aynı dönemde ABD’den çıkmak için Brexit oylaması yapan İngiltere’de de göçmenler ve yabancı bürokratlar günah keçisi ilan edildi, şiddet olaylarından ve finans krizlerinden sorumlu tutuldu.
Siyasette günah keçisi ilan etme yöntemine başvurmanın arkasındaki neden, Fransız teorist Rene Girard’a göre karşı tarafın masum olması temeline dayanıyor. Eğer suçlanan kişi veya grup gerçekten sorumluysa, o zaman bu zaten bir kaza olarak nitelendiriliyor. Ama eğer karşıdaki kişi kurban etmesi kolay bir kişiyse ve karşılık verme ya da misilleme yapma imkânı yoksa günah keçisi ilan etme stratejisi işe yarıyor.
Trump örneğinde ne Meksikalılar ne Müslümanlar, İngiltere’de de ne göçmenler ne de yabancı bürokratlar karşılık verebilme gücünü buldular.
ERDOĞAN İKTİDARINI BÖYLE KORUYOR
Türkiye’de ise bunu 15 Temmuz’a giden süreçte ve sonrasında yaşadı. AKP iktidarı, özelikle de medyayı kullanarak Gülen Hareketi’ni hedefe koydu. AKP, derin yapılarla bir olup kendi günahlarını cemaatin üzerine yıkmaya çalıştı.
Erdoğan, 17-25 Aralık dosyasını kapatmak için derin yapılarla ittifakının sonucu olarak ‘savcısıyım’ diyerek savunduğu Ergenekon davasındaki sorumluluğunu Gülen Hareketi’ne yıkmaya çalıştı. Hrant Dink ve Necip Hablemitoğlu gibi faili meçhul cinayetlerinde de onca delile rağmen faili bulmak yerine topluma düşman gösterdiği cemaate yıkmak istedi.
AKP iktidar, 15 Temmuz’dan sonra bu şekilde sık sık başvurduğu “suçu kendinden olmayan başkasının üzerine” yıkma alışkanlığını, şimdi yaklaşan seçimler öncesinde en ağır yara aldığı ve alacağı iki cephede uygulayacak.
SIRADA SURİYE POLİTİKASI VE DAVUTOĞLU VAR
Dış politikadaki yanlışlıklar, “sıfır sorun politikasının” mimarı, “Arap Baharı’nın gözde Hoca’sı” ve Gazze’ye gidecek kadar gözüpek Filistin sevdalısı Davutoğlu’nun üzerine yıkılacak. Ardından Mısır’la başlayan, İsrail ile devam eden hatalardan geri dönme adımlarını Suriye izleyecek.
Ama kimse Erdoğan’ın Emevi Camii’nde Cuma namazı kılma vaadini, One Minute hadisesinden sonra Erdoğan’ın havaalanında kahraman gibi karşılanmasını veya Mısır’da Sisi’ye karşı Müslüman Kardeşler’in mahkeme salonunda vefat eden üyesi Muhammed Mursi’yi “şehit” ilan eden tek ülkenin Türkiye olduğunu hatırlamayacak.
Davutoğlu’nun ardından Babacan’ın da uzun bakanlık dönemlerinde aldığı kararların sorgulanmaya başlaması an meselesi. Bütün yanlış politikalar kendisinin üzerine yıkılacak ve kimse Merkez Bankası kararlarını bile tek başına belirleyen Erdoğan’ın asıl sorumlu olduğunu hatırlamayacak.
Eğer günah keçisi ilan etme stratejisi tutarsa, Erdoğan seçimlere üzerindeki ekonomi ve dış politika kamburlarını atarak girebilir. Çünkü bu strateji Amerika’da tuttu ve günah keçisi terimini yeniden siyasette kullanıma sokan Trump, ABD Başkanı oldu.