ADEM SENEMAN
17 Eylül’de Lübnan’da gerçekleşen ve güvenlik tarihine damga vuran saldırılardan biri, Hizbullah üyelerinin kullandığı çağrı cihazlarının patlamasıyla meydana geldi. Bu patlamalar sonucu yaklaşık 3000 kişi yaralanırken, 12 kişi hayatını kaybetti. Yaralılardan 200’ünün durumu kritik. BBC’ye göre, olayın nedeni çağrı cihazlarının İsrail tarafından hacklenmesi. İsrail ise olayla ilgili henüz bir açıklama yapmadı.
Yerel medya, patlamaların Beyrut’un güney banliyöleri, Bekaa Vadisi ve güney Lübnan gibi bölgelerde gerçekleştiğini bildiriyor. Lübnan Sağlık Bakanlığı, bu cihazları kullanan vatandaşları uyararak cihazların kullanılmamasını istedi. Saldırı, dünya genelinde büyük yankı uyandırdı çünkü milyonlarca insanın kullandığı benzer cihazların bir anda potansiyel tehlike oluşturduğu ortaya çıktı.
Olayın detayları incelendikçe, ilk tahminlerin aksine saldırının pil patlamasıyla gerçekleştirilmediği anlaşılıyor. İsrail’in, Hizbullah’ın iletişim ağına sızarak cihazların lityum pillerini aşırı ısıtarak patlattığına dair spekülasyonlar, askeri uzmanlar tarafından kısa sürede yalanlandı. Ancak bu olasılığın elenmesi, saldırının ne denli sofistike olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İsrail’in uzaktan binlerce kişiye yönelik böyle bir operasyon gerçekleştirebilme kapasitesi, dünya genelinde şaşkınlıkla karşılandı.
Çağrı cihazlarının nasıl çalıştığına bakıldığında, bu cihazların radyo sinyalleriyle metin verisi aktardığı görülüyor. 1980’ler ve 1990’larda yaygınken, günümüzde çoğu Batı ülkesinde nadir bulunuyor. Geçmişte, genellikle geri aramaları istenen bir telefon numarası gönderilerek iletişim kuruluyordu.
#Israel Cyber attack against #Hezbollah:
1. Size Constraints of a Pager
A standard pager is typically around 4 to 5 centimeters in width, 7 to 8 centimeters in length, and 1.5 to 2 centimeters in thickness. This small size limits the amount of explosive material that can be…— Elijah J. Magnier 🇪🇺 (@ejmalrai) September 17, 2024
‘’MOSSAD TEK BAŞINA YAPMIŞ OLAMAZ’’
Al Jazeera askeri analisti Elijah Magnier’e göre, bu kadar büyük çaplı bir operasyon, birden fazla istihbarat servisinin iş birliğini gerektirir. Eğer İsrail istihbaratı, Hizbullah’ın kullandığı bu cihazları ele geçirdiyse, İran’ın Hizbullah’a sağladığı ekipmanlara da erişmiş olabilir. Cihazların içine küçük miktarlarda güçlü patlayıcı yerleştirilmiş olmalı ve bu, tedarik zincirinde bir sızıntı yaşandığını gösteriyor. Magnier, bu çapta bir operasyonun, küçük miktarlarda dahi olsa, güçlü patlayıcıların varlığını gerektirdiğini ve her bir çağrı cihazına 1 ila 3 gram (0.4 ila 0.11 ons) arasında yüksek güçlü patlayıcının manuel olarak yerleştirilme ihtimalinin bulunduğunu söyledi.
CİHAZLARA YERLEŞTİRİLEN PATLAYICI UZAKTAN PATLATILDI
Saldırının gerçekleştiği yerlerde cihazların kendi kendine patladığına dair iddialar ise uzmanlar tarafından gerçekçi bulunmuyor. Çünkü bu patlamalar, çağrı cihazlarının arızalanmasından değil, cihazlara yerleştirilen patlayıcıların radyo frekansıyla tetiklenmesinden kaynaklanıyor. İsrail’in, başka bir ülkenin yardımıyla patlayıcıları yerleştirdiği ve Hizbullah’a ulaşmadan önce bu cihazları hazırladığı anlaşılıyor.
The latest on the pager explosions I. Lebanon: pic.twitter.com/p4szKvg66U
— Frank Gardner (@FrankRGardner) September 18, 2024
BBC’den Frank Gardner’ın haberine göre, eski bir İngiliz mühimmat uzmanı, patlayıcıların cihazların içine gizlenmiş olabileceğini ve alfanümerik bir mesajla aktive edilebileceğini öne sürüyor. Bu, cihazı kullanan kişinin bir sonraki kullanımında patlayıcının tetiklenmesi anlamına geliyor. Patlamaların %1’inden azı ölümcül sonuçlara yol açmış olsa da, yüzlerce kişi ağır yaralandı ve bu durum Hizbullah için psikolojik bir darbe oldu. İngiliz ordu mühimmat uzmanı, cihazların muhtemelen sahte bir elektronik bileşen içine saklanmış, her biri 10 ila 20 gram arasında askeri sınıf yüksek patlayıcılarla doldurulduğunu söyledi.
Sky News’den Deborah Haynes’in edindiği bilgilere göre, bir güvenlik uzmanı, bu cihazların dağıtılmadan önce birileri tarafından manipüle edilmiş olabileceğini belirtti. Örneğin, cihazların içine gizlenmiş patlayıcıların belirli bir sinyal gönderildiğinde uzaktan patlatılabileceğini söyledi.
OLAY AYDINLANIYOR
New York Times’ın haberine göre, Tayvanlı Gold Apollo şirketine ait çağrı cihazlarının Lübnan’a patlayıcı yerleştirilmiş halde ulaştığı iddia edildi. Gold Apollo’nun kurucusu Hsu Ching-kuang, cihazların kendileri tarafından üretilmediğini, sadece markalarının kullanıldığını belirtti. Şirket, bu ürünlerin Budapeşte merkezli BAC Consulting KFT tarafından lisanslı olarak üretildiğini açıkladı. Ayrıca, Hsu, ödemelerin Ortadoğu’dan geldiğini ve bu süreçte sorunlar yaşandığını ekledi.
Tayvan Ekonomi Bakanlığı, Lübnan’a doğrudan bir çağrı cihazı ihracatı kaydına rastlanmadığını açıkladı. Uzmanlar cihazların, BAC Consulting tarafından üretilip satıldığı ve Lübnan’a başka yollarla ulaştırıldığı belirtiliyor. Reuters’e göre, Lübnan Hizbullahı, İsrail’in izlemelerini önlemek amacıyla çağrı cihazlarını cep telefonlarına tercih etmeye başladı. AFP’ye konuşan bir kaynak, Hizbullah’ın yakın zamanda ithal ettiği bin cihazlık sevkiyatta bu patlayıcılarla donatılmış cihazların bulunduğunu kaydetti.
Cihazları satan üçüncü tarafın Macaristan’da faaliyet gösteren BAC Consulting olduğu iddia ediliyor. Şirketin olduğu binaya giden muhabirler ise herhangi bir görevliye rastlamadı. Gold Apollo ise bu olayla ilgili olarak BAC Consulting’e karşı yargı yoluna başvuracağını açıkladı.
MOSSAD PATLAYICILARI NASIL YERLEŞTİRDİ?
Güvenlik tarihinin belki de en spesifik saldırılarından biri 17 Eylül itibariyle tarihe geçmiş oldu. Saldırının önemini artıran en büyük etken, büyük bir istihbarat operasyonu olması. Binlerce cihaza patlayıcı yerleştirmek için cihazın tedarik ağına sızıldığı görülüyor. Sadece bu aşama değil, cihazın içine güvenli bir şekilde patlayıcının yerleştirilmesi de işin ikinci büyük zorluğu. İsrail istihbaratı bu zorluğu, hem Hizbullah’ın içine hem de İran istihbaratının içine girerek aşıyor.
Olayın kompleks yapısı bize gösteriyor ki, bilgi elde etme, sızma, yerleştirme, dağıtım ve en sonunda patlayıcıyı aktif etme gibi uzun ve zorlu bir istihbarat süreci gerçekleşiyor.
Yine olayın büyüklüğü ve mahiyeti gösteriyor ki, çok yönlü bir istihbari ağ ve birden çok ağla iletişime geçirilerek modern tarihin en sofistike saldırısı gerçekleştirilmiş. Bu olay, modern savaşın nasıl yürütülebileceğine dair önemli bir örnek teşkil ediyor. Siber güvenlik, elektronik savaş ve istihbaratın entegrasyonu, askeri operasyonların gelecekteki yönünü belirleyebilir. Ancak bu tür saldırıların etik ve hukuki boyutları da tartışmaya açılacaktır. Çünkü saldırı sonucu birçok sivil hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
HİZBULLAH BÜYÜK YARA ALDI
İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışma, 1982’de İsrail’in Lübnan’ı işgaliyle başlamış ve 2000’de İsrail’in güney Lübnan’dan çekilmesiyle devam etti. Ancak bu çekilme, Hizbullah’ın İsrail’e karşı mücadelesini bitirmemiş, aksine daha da güçlenerek yoluna devam etmesine sebep oldu. 2006’da yaşanan 34 günlük savaş, bu iki taraf arasındaki en yoğun çatışmalardan biri olarak tarihe geçti ve bu tarihten sonra Hizbullah çatışmadan psikolojik üstünlükle çıktı. Ancak 17 Eylül’de gerçekleşen bu ‘çağrı cihazı’ saldırısı, Hizbullah ve İran ‘proxy’leri için psikolojik üstünlüğü yitirmelerine yol açtı.