PKK terör örgütü, son yıllarda kaçırdığı 13 devlet görevlisini Kuzey Irak’ın Gara bölgesinde bir mağarada infaz etti. Akıllara Reşadiye, Dağlıca, Ceylanpınar saldırıları geldi. Örgütün son 20 yılda yaptığı zamanlaması ilginç eylemler neler?
BOLD – Halkların Demokrasi Partisinin (HDP) kapatılması son aylarda milliyetçi ve ulusalcı kesimler tarafından sıkça dile getiriliyor. AKP’nin resmi ortağı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve gayrı resmi ortağı Vatan Partisi HDP’nin kapatılması gerektiğini her platformda dile getiriyorlar. Bu söylemler özellikle erken genel seçim söylentileri ile daha çok dillendirilmeye başlandı. HDP’nin 2019 yerel seçimlerde kazandığı belediyelerin tamamına yakınına kayyum atandı. Eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve bazı milletvekilleri ise halen cezaevinde. HDP’nin kapatılması tartışmalarının ayyuka çıktığı bir dönemde PKK terör örgütünün toplumda çok büyük tepki çekeceği kesin olan bir eylemi gerçekleştirmesi oldukça dikkati çekti.
“HDP DEMEK PKK DEMEKTİR”
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, saldırının duyulmasının hemen arkasından sosyal medya paylaşımında “HDP demek PKK demektir” diyerek gelecek günlerde yaşanacak tartışmaların işaretini verdi.
Buradan avazımız çıktığı kadar gür bir sesle haykırıyoruz.
HDP demek PKK demektir.
HDP, PKK’dan aldığı emirle hareket eden bir siyaset kuklasıdır.
Bu gerçeği bugün bir kere daha gördük.
HDP’yle olan ittifakları zarar görmesin diye PKK’nın adını dahi anamayanları da gördük. pic.twitter.com/2QHO8bdxca
— Fahrettin Altun (@fahrettinaltun) February 14, 2021
DERİN PKK TARTIŞMALARI
PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemlerin bazılarının zamanlaması hep dikkat çekti. ‘Derin PKK’ söylemi tartışması örgütün kuruluşundan beri gündemden hiç düşmedi. Son yıllarda kaçırılan 13 devlet görevlisinin Kuzey Irak’ta Gara bölgesindeki bir mağarada infaz edilmesi de bu tartışmaları yeniden gündeme getirdi. İşte PKK’nın 2000’lerin başından itibaren gerçekleştirdiği zamanlaması ilginç terör saldırıları.
ULUS ZAFER ÇARŞISI SALDIRISI
Türkiye, 2006 yılının son aylarından itibaren 2007 yılı Nisan ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlendi. AKP’li bir ismin Cumhurbaşkanı seçilme ihtimali, orduda ve Türkiye’nin bazı kesimlerinde büyük rahatsızlık oluşturuyordu. 2004 yılı yaz aylarından itibaren 1999 yılında ilan ateşkesi sonlandıran PKK, 1 Ekim 2006’da yeniden tek taraflı ateşkes ilan etmişti.
14 Nisan 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Ankara Tandoğan’da 1. Cumhuriyet Mitingi ile Ankara’da tansiyon yükselmiş ve “Ordu Göreve” pankartları ile darbe çağrıları yapılmıştı. 27 Nisan 2007’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turunun hemen ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’nin e-Muhtıra’sı geldi. 29 Nisan’da İstanbul Çağlayan’da 2. Cumhuriyet Mitingi düzenlendi.
1 Mayıs 2007’de Anayasa Mahkemesi tarihe “367 krizi” olarak geçen kararı vererek AKP’nin mevcut meclis yapısı ile cumhurbaşkanı seçmesinin önünü kapatmıştı. Siyasi ortamın gerildiği bu günlerde 5 ve 13 Mayıs’ta cumhuriyet mitingleri devam etmiş, 6 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde bir sonuca varılamamıştı. Ankara’da ortamın gerginleştiği bu günlerde PKK, 22 Mayıs 2007’de Ulus Zafer Çarşısı saldırısını gerçekleştirdi. 9 kişi öldü, 100’den fazla kişi yaralandı.
Saldırı Ulus Zafer Çarşısı önünde gerçekleşti. Saldırının gerçekleştiği anlarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bütün üst düzey isimleri yaklaşık 1 km ötedeki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde IDEF Savunma Sanayi Fuarı için düzenlenen kokteylde idi.
REFERANDUM GÜNÜ VE DAĞLICA SALDIRISI
AKP’nin 367 krizi sonrası yaptığı seçimlerin 4 yılda bir yapılması, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gibi anayasa değişikliklerini Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, iptali istemiyle 15 Haziran 2007’de Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. 5 Temmuz’da Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanı Sezer’in iptal taleplerini reddetti ve değişiklikler için referandumun yolu açıldı. Referandum tarihi olarak 21 Ekim tarihi belirlendi. 22 Temmuz’da yapılan seçimleri AKP, büyük bir çoğunlukla kazandı.
20 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu ve 24 Ağustos’ta 2. turu gerçekleştirildi. 28 Ağustos’ta yapılan seçimlerde Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi. Bu dönemde PKK da saldırılarını arttırdı. Örgütün 4 Haziran’da Tunceli’de düzenlediği saldırıda 7 asker şehit olmuş, 6 asker yaralanmıştı.
7 Ekim 2007’de Şırnak’ta Gabar Dağı’nda gerçekleştirilen saldırıda 15 asker hayatını kaybetmiş, 3 asker ise yaralanmıştı.
Ve Dağlıca saldırısı…
Türkiye, anayasa değişikliği için referanduma gitmeye hazırlanırken güne örgütün son yıllarda gerçekleştirdiği en büyük saldırı ‘Dağlıca Baskını’ ile uyandı. 21 Ekim 2007’de Dağlıca Taburu’na düzenlenen saldırıda 12 asker şehit oldu, 17 asker yaralandı ve 8 asker kaçırıldı.
DTP’NİN KAPATILMASI VE REŞADİYE SALDIRISI
13 Nisan 2009’da PKK 6. ateşkesini ilan etti. 2009 yılı ortalarına doğru İsveç’in Oslo kentinde AKP’ hükumeti ile PKK arasında “Oslo Görüşmeleri” gerçekleştirildi. Eylül ayında AKP resmen ‘açılım süreci’ veya ‘Kürt açılımı’ adı verilen süreci başlattı.
AKP’nin açılım süreci devam ederken 16 Kasım 2007’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya Demokratik Toplum Partisi (DTP) hakkında kapatma davası açtı.
Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davasında kararının beklendiği, hükumetin açılım sürecinin ve PKK’nın tek taraflı ateşkesinin devam ettiği sırada Tokat Reşadiye’den gelen haber Türkiye’de bir anda havayı değiştirdi.
Saldırıda 7 asker şehit oldu. Saldırının sorumluluğunu PKK üstlendi. Saldırıdan 4 gün sonra kararını açıklayan Anayasa Mahkemesi 11 Aralık 2009’da Demokratik Toplum Partisini (DTP) kapattı. Açılım süreci rafa kalktı ve 2010 yılı Şubat ayına kadar onlarca Kürt politikacı gözaltına alındı.
ÇÖZÜM SÜRECİNİN SONA ERMESİ VE CEYLANPINAR SALDIRISI
Çözüm süreci, PKK terör örgütü Abdullah Öcalan tarafından yazılan deklarasyonun 21 Mart 2013’te Diyarbakır’da Nevruz kutlamaları sırasında Sırrı Süreyya Önder tarafından okunmasıyla hız kazandı.
25 Nisan 2013’te PKK, Türkiye topraklarından çekileceğini açıkladı.
Örgüt yetkilileri Mart 2015’te silahlı mücadeleden vazgeçip, siyasi mücadeleye devam edeceklerini açıkladılar.
1 Haziran seçimlerine giderken HDP’nin ve eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı söylemleri ve ‘Seni Başkan yaptırmayacağız’ çıkışı AKP’de büyük rahatsızlık uyandırdı.
Erdoğan ise başkanlık sistemini getirmek için gerekli olan 400 milletvekiline atıfla “Verin 400’ü bu iş huzur içinde çözülsün” sözlerini sarfetmişti.
7 Haziran 2015’te yapılan seçimlerde HDP’nin dördüncü parti olarak meclise girmesi AKP’ye mecliste çoğunluğu kaybettirdi. Yapılan koalisyon görüşmeleri sonuçsuz kaldı. AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın koalisyon hükumeti kurmak niyetinde olmadığını daha sonra dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ifade edecekti.
AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çok istediği 400 milletvekiline ve başkanlık sistemine çözüm süreci ile varamayacağını anladı. HDP ve Genel Başkanı Selahattn Demirtaş da Erdoğan liderliğinde başkanlık sistemine karşı olduğunu açıkça ifade ediyorlardı.
Başkanlık sistemi için milliyetçi oylara ihtiyacı olduğunu fark eden AKP ve Erdoğan, çözüm süreci masasını devirmek niyetindeydi.
AKP’nin imdadına o dönemde iki terör örgütü IŞİD ve PKK yetişti.
20 Temmuz 2015’te IŞİD’in Suruç’ta düzenlediği saldırıda 34 kişi öldü, 100’den fazla kişi yaralandı. Ve ardından 22 Temmuz’da Şanlıurfa Ceylanpınar’da 2 polis memurunun evlerinde infaz edilmesi.
AKP’ye çözüm sürecini sona erdirecek fırsatı PKK altın tepside sundu.
2009 yılından beri aksamalarla da olsa devam eden çözüm süreci AKP tarafından tamamen rafa kaldırıldı.
“Analar ağlamasın” söylemini bırakan Erdoğan, keskin bir milliyetçi söylem kullanmaya başladı. 23 Temmuz’da Türk Hava Kuvvetleri PKK kamplarını bombaladı.
Türkiye, 1 Kasım seçimlerine kadar kanlı terör saldırılarının yaşandığı karanlık bir döneme girdi.
10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde IŞİD tarafından düzenlenen saldırıda 109 kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 500 kişi yaralandı. Ankara Garı bombalaması, Türkiye Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör saldırısı olarak kayıtlara geçti.
The Sun firari iş insanı Galip Öztürk’ün taşıyıcı annelikle 10 çocuk sahibi olduğunu yazdı