BOLD – 15 Temmuz konusunda araştırmalar yapan araştırmacı yazar Selçuk Adıgüzel, dönemin ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı’nın MİT’ten habersiz Suriye’ye tim gönderdiğini, bu durumun ortaya çıkması ile MİT ile Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın karşı karşıya geldiğini söyledi.
Araştırmacı yazar Selçuk Adıgüzel, 15 Temmuz’dan sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı ile Milli İstihbarat Teşkilatı’nı karşı karşıya getiren ama bugüne kadar hiç bilinmeyen bir devlet krizini, Bold Pus’a anlattı.
MİT’in Suriye’de kontrol ettiği Ahrar uş-Şam grubuna, dönemin ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı’nın MİT ile koordine kurmadan ve habersiz olarak özel seçtiği bir Türk timini yerleştirdiğini belirten Adıgüzel, bir süre sonra bu timin yaşanan çatışmalardan dolayı tekrar Türkiye’ye dönmek istediğini ve skandalın ortaya çıktığını söyledi. Adıgüzel, “Ahrar uş-Şam grubu, El-Nusra örgütünün saldırısına uğruyor. Sarsıcı çatışmalar yaşanıyor ve Zekai Aksakallı’nın timi kaçıyor. Sınırdan Türkiye’ye girmek için MİT yetkililerinden yardım istiyorlar. MİT önce o bölgede Türk unsuru olmadığı için tereddütlü yaklaşıyor. Konuyu araştırınca Zekai Aksakallı’nın çevirdiği dolap ortaya çıkıyor ve MİT ve Özel Kuvvetler karşı karşıya geliyor.” dedi.
“BEYEFENDİ’NİN TİCARET YOLUNDA HAK SAHİBİ OLMAK İSTEDİ”
Adıgüzel, “Olay sadece koordinesiz iş yapmak değil, daha da önemlisi beyefendinin (RTE) ticaret yolunda hak sahibi olmaya çalışmak. Başkası olsa anında harcanır ama Zekai Aksakallı kolay lokma değil. Çünkü 15 Temmuz’un karanlık yönlerinin içinde olmuş ve komplonun detaylarını bilen bir isim. Aksakallı’yı kontrollü ve kademeli harcama planı devreye alınıyor ve öyle de oldu.” şeklinde konuştu.
“AKSAKALLI, SURİYE’DEN BÜYÜK PARALAR KAZANDI”
Zekai Aksakallı’nın bu işlerden büyük paralar kazandığını belirten Adıgüzel, “Şimdi sorsanız, ‘Suriyeli muhaliflere devlet çıkarları kapsamında eğitim veriyorduk’ diyebilir. Ama gerçekten eğitim desteği vermek isteseler Türkmenlerin içerisine böyle timler koyarlardı. Mersin Taşucu limanına gelen gerek insani yardım, gerekse uyuşturucu, silah -transit taşıma gereği- Suriye rejimine kadar ulaşabiliyordu. Üçüncü ülke gümrüğüne takılmadan hedefe ulaşma anlamına gelen transit taşıma, bu avantajı sağlıyordu. Bu yoldaki en büyük boşluk ve kısa yoldan zengin olma alanı ise İdlip’teki o kontrolsüz bölgeydi. Çünkü İdlip’i kontrol eden bir anlamda Türkiye ile Suriye rejimi arasındaki ticaret yolunu da kontrol ediyordu. Zekai Aksakallı’nın beraber hareket ettiği yapıların menfaati veya bu güzergâhta ticaret yapan diğer şirketlerden alınacak komisyonlar bakımından altın değerinde bir fırsattı bu.” dedi.
AKSAKALLI, LEVENT GÖKTAŞ ORTAKLIĞI!
Adıgüzel, güvenilir kaynaklardan aldığı bilgiye göre; Aksakallı’nın bugünlerde adı Hablemitoğlu cinayeti ile anılan Levent Göktaş, Tarkan Mumcuoğlu ve arkasındaki yapıyla anlaşmalı olarak böyle bir işe kalkıştığını iddia etti.
“ENGİN ALAN ELİNDEN TUTTU!”
Zekai Aksakallı’nın pragmatist bir yapısı olduğunu, derin devletin gladyo koluyla bağlı olduğunu dile getiren araştırmacı yazar Adıgüzel, şunları söyledi: “Engin Alan’ın Özel Kuvvetler Komutanlığı yaptığı dönemde Kurmaylık sınavını kazanan olağan dışı isimler olduğu söyleniyor. Tanıyanlar Aksakallının küçük bir metni bile ezberlemekten aciz olduğunu, harp okulunda başarısız olarak devre kaybettiğini ifade ediyormuş. Bu eksiklere rağmen Kurmay olmasını o günlerde ülkücü-milliyetçi görüntü çizmesine ve Engin Alan’ın Aksakallı’nın elinden tutup taşımasına bağlanıyor. Dolayısıyla Aksakallının bu ticaret yolunda aktif olmaya çalışan Mehmet Ağar, Korkut Eken, Engin Alan grubunu da hesap ettiğini söylersek yanlış olmaz. Mersin Taşucu limanının geçen yıl özelleştirilmiş olması da bu bilgileri teyit ediyor. Böylesine çaplı bir ihalenin pazarlık usulünde gerçekleşmesi CHP’nin tepkisine neden olmuştu. İhaleyi alan Mersinli CEY GRUP; büyükler ligindeki bu ihaleyi ve daha önce Samsun liman ihalesini almış olmasını bir başarı hikayesi olarak sunuyor. Ama hepimiz biliyoruz ki kupon arazilerin bile sormadan satılamadığı ortamda bu ihaleyi almış olmak fedakarlık göstermeden olmamıştır. İhalenin rejime yakın bir isme verilmesi dikkatleri üzerine çekeceği için böyle bir isim seçilmiş olabilir mi?”