İSMAİL SAĞIROĞLU | BOLD ANALİZ
İtalya’nın eski başbakanı Silvio Berlusconi, 86 yaşında lösemi kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. Getirdiği siyaset anlayışı, popülistliği ile İtalya’nın son 30 yılına damga vuran Berlusconi, ölümüyle de ülkeyi adeta ikiye bölerek gitti. Ülkenin en çok satan gazetelerinden Corriera Della Sera, “Acı ve polemikle veda”, la Repubblica gazetesi “Bölen yas” manşetini attı. Siena Yabancılar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tomaso Montanari, ilan edilen ulusal yas nedeniyle üniversitenin bayraklarını yarıya indirmeyeceğini açıkladı. Berlusconi’nin günahlarını teker teker saydı, “Böyle bir hikayeye boyun eğen üniversite, üniversite değildir.” dedi. Muhalefetten bazı isimler de bu koruya katıldı, “Neredeyse aziz ilan edeceksiniz” diye yapılan törenlere itiraz etti.
Berlusconi hayatını kaybetse de bıraktığı siyasi miras uzun yıllar ülkenin üzerinden kalkmayacak. Aynı Türkiye’de Erdoğan gibi… 2003 yılında Bilal Erdoğan – Reyyan Uzuner çiftinin nikah şahitliğini yapan Berlusconi, Erdoğan’ı “amico-arkadaş” olarak görüyordu. Erdoğan da Berlusconi’nin ardından yayınladığı taziye mesajında “değerli dostum” ifadesini kullandı.
Biri Türk, biri İtalyan siyasetine yön veren bu “iki arkadaş”, ne kadar birbirlerine benziyor?
Gelin Berlusconi ile Erdoğan’ın benzeyen veya benzemeyen yönlerini sıralayalım:
ORTAYA ÇIKIŞ HİKAYELERİ BENZİYOR
Berlusconi 1994 yılında ilk kez başbakanlığa talip olduğunda rakipleri yolsuzluk iddiaları nedeniyle dağılmış durumdaydı. Sürpriz yaparak yüzde 43 bir oya ulaştı. Başbakan oldu.
AKP ilk iktidara geldiğinde de aynı durum söz konusuydu. Ekonomik kriz nedeniyle hem sağ hem sol siyaset büyük yara almıştı. Yüzde onluk ülke barajının da katkısıyla yüzde 34’lük bir oy almasına rağmen tek başına iktidar oldu.
BİRİSİ BABADAN ZENGİNDİ, DİĞERİ SONRADAN ZENGİN OLDU
Babası orta halli bir bankacı olan Berlusconi, emlak, inşaat sektörüyle tek başına servet elde ettiğini söyledi. Daha sonra servetini korumak için siyasete atıldı. Parasına para kattı. 7.1 milyar dolarlık servetiyle İtalya’nın en zengin 4. kişisiydi.
Erdoğan’ın babası Ahmet Erdoğan, dar gelirli bir kayıkçıydı. Erdoğan, çocukluğunda bir bisiklet alacak kadar bile parası olmadığını defalarca anlattı. Siyasete atılmadan önce fakir bir hayat sürüyordu ve sadece bir yüzüğü vardı. Tamponunu telle tutturduğu eski bir araba kullanıyordu. Siyasete, zengin olmak için girdi. Şimdi net ne kadar serveti var bilinmiyor. Hiçbir zaman bu konuda şeffaf davranmadı.
İKİSİ DE HAYAL SATTI
Berlusconi ekonomide kendi kişisel başarılarını ülke ekonomisinde de hayata geçireceğini vadediyordu. Seçmenleri buna inandı, bir mucize gerçekleşeceğini umut etti. Bu hiçbir zaman olmadı. İtalya, Avrupa’da en fazla işsizliğin olduğu ülkelerden biri oldu.
Erdoğan ülkeyi bir şirket gibi yönetmeyi hayal ediyordu. Kendisinin CEO olarak konumlandırdı. Türkiye’yi dünyanın en büyük ekonomilerinden biri yapacağını vaat etti. Buna yapamasa da halk hala bir mucize olacağına inanıyor.
Berlusconi siyasete, popülizm, mizah, farklı sloganlar, planlı hesaplı yaptığı jestleri ile damgasını vurdu. Erdoğan da yürüttüğü siyasette hep benzer taktikleri kullandı. 2 lider de hayal sattı. Gönüllere ve hayallere hitap ederek oy topladı. Berlusconi, bir milyon iş ve çok yüksek emekli maaşları gibi illüzyonlarla halkı kandırmayı başardı. Erdoğan halen bu illüzyonlara devam ediyor.
BİRİSİ SEVGİLİSİNİ, DİĞERİ ŞOFÖRÜNÜ VEKİL YAPTI
Berlusconi, sevgilisini milletvekili yaptı. Erdoğan ise şoförü Ahmet Hamdi Çamlı’yı milletvekili yaptı.
Erdoğan ve Berlusconi’nin mafyayla ilişkileri hep gündeme geldi. Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, “Tayyip Abi”sini anlatmadığı için Erdoğan, İtalyan mahkemeleri ise iyi soruşturma yapmadıkları için Berlusconi bu konudan yırttı.
FUTBOL SADECE FUTBOL DEĞİLDİR
Berlusconi Milan isimli dünyaca ünlü futbol kulübünün sahibiydi. Milan gol attıkça, kupa aldıkça popülerliğini artırdı. Daha sonra sattı. Halen Serie A’da oynayan Monza kulübünün sahibi.
Erdoğan’ın ise doğrudan sahip olduğu futbol kulübü olmadı. Fakat Başakşehirspor ve Kasımpaşaspor’la yakın ilişkisi, iki kulübün sürpriz yükseliş hikayeleri hep dikkat çekti. Yçnetiminde Erdoğan’a yakın isimler oldu. Taraftarı olduğu Fenerbahçe’nin de başına kendisine yakın birisini getirmeyi çok istedi. Başarılı olamadı.
YALANCILAR!..
İtalyan gazeteci Claudio Cerasa, Berlusconi’nin “hayatı boyunca çok sayıda yalan söylediğini, seri bir yalancı olduğunu” belirtiyor. Bu özelliği aynı Erdoğan’a benziyor. Erdoğan son seçim döneminde montaj kasetler hazırlatarak propaganda yapmış, halka yalan söylemişti. Erdoğan’ın söylediği yalanların toplandığı erdoganinyalanlari.com isimli bir site bile var.
BERLUSCONİ YARGILANDI, ERDOĞAN SAVCILARI HAPSETTİ
Berlusconi hakkında 30’a yakın dava açıldı. Mafya ile ilişkileri, yolsuzlukları, küçük kızlara düşkünlüğü hakkında hep iddialar ortaya atıldı. Sadece vergi kaçakçılığından bir yıl boyunca kamu hizmeti yapma cezasına çarptırıldı.
Erdoğan ise oğullarıyla kızlarıyla birlikte para sıfırlama tapeleri internete düşmesine rağmen hiçbir zaman mahkemeye çıkmadı. Yolsuzluk, hırsızlık olaylarını araştıran polis ve savcıları hapse attı. En son aileye yakınlığı ile biline Ali Yeşildağ, bizzat tanık olduğu yolsuzlukları anlatarak “Antalya Havalimanı ihalesinden Erdoğan’ın cebine 1 milyar dolar girdi” iddiasında bulundu. Fakat soruşturma konusu bile yapılmadı.
MEDYA İMPARATORLUĞU
Berlusconi’nin Mediaset isimli içinde 13 kanal, gazete, radyo, dergilerin bulunduğu dev bir medya imparatorluğu var ve bu herkes tarafından biliniyor. İletişim gücünü, algı oluşturmayı kendi kanallarıyla hep yönetmeyi bildi.
Erdoğan ise direk olarak hiçbir zaman medya patronu olmadı. Gizli saklı yasadışı yollardan dolaylı olarak kendisine Türk medyasının yüzde 95’ini bağladı. Yolsuzluk soruşturmalarında iş adamlarından bir “para havuz”u oluşturarak Sabah ve ATV’nin el değiştirdiği kayıtlara girdi. Yine aileye yakın Ali Yeşildağ’ın itiraflarına göre; Hasan Yeşildağ’ın sahibi gözüktüğü Akşam, TV24, Star gazetesi gibi yayınların olduğu Es Medya şirketi, bizzat Erdoğan’ın kontrolünde. Hürriyet, Milliyeti Kanal D gibi yayınların sahibi Demirören Grubu’nun ölen patronu Erdoğan Demirören’in ortaya çıkan telefon kayıtlarında, “Nerden girdim bu işe” diye ağlayarak medya sektörüne Recep Tayyip Erdoğan’a yakın olmak için girdiğini itiraf etmişti. Erdoğan, medyanın gücünü kullanmaya devam ediyor. Bu sayede gerçeklerden kopuk, hamasetle beslenen büyük bir kitle oluşturmayı başardı.
ERDOĞAN’IN VARİSİ KİM OLACAK?
Berlusconi ölmeden önce yerine birini ayarlamaya çalışmadı. 5 çocuğunu da siyasetten uzak tuttu. Berlusconi üzerine bir kitap yazan Federico Niglia, durumu “Varisi belli olmayan yetim bir parti bıraktı.” olarak özetledi. Erdoğan ise damadı Berat’ı siyasete soktu, bakan yaptı. Diğer damadı Selçuk’la silah ticareti yaparken yine Ali Yeşildağ’ın iddiasına göre Erdoğan, adına para ve komisyon takiplerini oğlu Bilal’e verdi. Kendisinden sonra ne olacağı ise bugünlerde Türkiye’nin en popüler tartışma konusu.
EN BÜYÜK FARK
Listeyi daha fazla uzatırsak bir akademik çalışma kadar uzun olacağı için burada noktalıyoruz. İki isimde iyi veya kötü kendi ülkelerini değiştirdi. Fakat Berlusconi ile Erdoğan arasında en temel fark; Berlusconi zamanı ve yeri geldiğinde koltuktan kalktı. Kaddafi’ye Putin’e özense de İtalyan devlet mekanizması daha ileri gitmesine izin vermedi ve yargı önüne çıkardı. Erdoğan ise; Haziran 2015 seçimlerinde veya 15 Temmuz’da olduğu gibi ülkeyi ateşe atma pahasına koltuktan kalkmadı. Türkiye devlet mekanizması, kurumları; tek adamlığa giden sürece ve yaşanan hukuksuzluklara engel olmak yerine seyretti.
Konuyla ilgili İtalyan yazar, çevirmen, araştırmacı Dr. Francesco Marilungo’nun Bold Medya’ya verdiği röportaj: