Köşe Yazısı-Adem Seneman
Geçmişin yükleri ve Türk Hava Kuvvetleri’nin modernizasyonu
Ortadoğu ve Avrupa’yı birbirine bağlayan, aynı zamanda birçok politik ve askeri çatışmanın merkezinde yer alan Türkiye, 2016 sonrası zayıflayan Hava Kuvvetleri’ni yeniden güçlendirme arayışında. Fakat bu arayış oldukça sancılı geçiyor.
Yeni nesil askeri doktrinlerin en önemli parçası olarak kabul edilen Hava Kuvvetleri, en büyük “oyun değiştirici” unsurlardan biri olarak değerlendiriliyor. Öyle ki sadece askeri bir enstrüman olarak değil aynı zamanda dış politikada da etkili bir araç olarak karşımıza çıkıyor.
Erdoğan’ın BM görüşmeleri için bulunduğu New York’ta Alman Şansölyesi Scholz ile yaptığı görüşmenin merkezinde de bu konu yer alıyordu. Türkiye, Hava Kuvvetleri’ni yenilemek amacıyla, Eurofighter Typhoon ve F-16 Block 70 gibi yüksek teknolojiye sahip 4.5 nesil savaş uçakları arayışında. Bu geçiş döneminde, özellikle 2028’de yerli TF-X (KAAN) savaş uçağını faaliyete geçirmeyi planlayan Türkiye, Eurofighter Typhoon alımını stratejik bir seçenek olarak değerlendiriyor.
Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü Askeri Bilimler Ekibi’nde hava gücü ve teknolojisinden sorumlu kıdemli araştırma görevlisi Justin Bronk’a göre, Eurofighter Typhoon’un üstün yetenekleri; BVR (Görüş Ötesi Menzil), hız, ivmelenme, manevra kabiliyeti, servis tavanı ve tırmanma oranı açısından Rafale ve Gripen’e göre daha iyi performans gösteriyor. Bu özellikler, Türkiye’nin 40 adet Typhoon alımı isteğinin arkasındaki temel nedenlerden biri. Türkiye’nin bu alım için Birleşik Krallık ve İspanya ile görüşmelerde bulunduğu biliniyor. Ancak Almanya’nın Türkiye’ye yönelik silah satışlarına karşı olumsuz tutumu, bu anlaşmanın önündeki en büyük engellerden biri olarak görülüyor.
Almanya, Merkel sonrası Türkiye ile derin bir ayrışma yaşıyor ve bu durum neredeyse her dış politika görüşmesinde kendini gösteriyor. Almanya, uzun süredir Türkiye’ye Eurofighter satışını bloke ediyor ve bunu ‘insan hakları’ gerekçesiyle açıklıyor. Aynı zamanda mülteci politikalarında elini güçlendirmek için bu durumu kullanıyor. Almanya daha önce Suudi Arabistan’a Eurofighter satışını da engellemiş, ancak kısa süre önce bu yasağı kaldırmıştı.
Türkiye’nin F-16 Block 70 ve Eurofighter Typhoon talepleri, Yunanistan gibi komşu ülkelerin gelişmiş savaş uçakları edinmesi ve bölgedeki askeri dengeleri koruma isteğiyle doğrudan bağlantılı. Türkiye, bu geçiş sürecinde hava kuvvetlerinin rekabetçi kalmasını sağlayacak çözüm arayışında.
Erdoğan ve AKP hükümeti, uzun süredir dış ve iç politikada yapılan hatalarla Hava Kuvvetleri’nin zayıflamasına neden oldu. 15 Temmuz’un ardından yüzlerce pilot bir gecede Hava Kuvvetleri’nden atıldı. Ardından Rusya’dan alınan S-400’ler, Türkiye’nin ortağı olduğu F-35 projesinden çıkarılmasına sebep oldu. Ocak 2023’te ABD, Türkiye’ye 23 milyar dolarlık bir anlaşmayla 40 yeni modernize edilmiş Block 70 F-16 ve 79 modernizasyon kiti satışını onayladı. Türkiye bu talebi ilk kez Ekim 2021’de yapmıştı. Modernize edilen F-16’lar, Türkiye için hayati önem taşıyor çünkü Türk Hava Kuvvetleri’nin savaş uçağı filosunun büyük kısmını, 1987-2012 yılları arasında alınan Block 30/40/50 modelleri oluşturuyor.
Buna ek olarak, Türkiye ABD’nin bazı parçaların yerel olarak üretilmesine izin vermesini istiyor. Çünkü Türkiye, 1987’de ilk F-16 siparişini verdiğinden bu yana bu uçakları yerli lisansla üretmişti. Bu dengeleme anlaşmasıyla Türkiye, hem maliyetten tasarruf etmeyi hem de yerel savunma sanayisini güçlendirmeyi hedefliyor. Zaten Türkiye, Özgür Programı kapsamında 36 eski Block 30 F-16’yı aktif elektronik taramalı dizi radar ile yükseltmeyi daha önce gerçekleştirmişti.
Türkiye ayrıca insansız hava araçları (İHA ve SİHA) teknolojisine büyük yatırımlar yaptı. Bayraktar TB2 ve ANKA gibi platformlar, çatışma bölgelerinde etkin bir şekilde kullanılarak Türkiye’nin hava gücüne önemli katkılar sağladı. Yerli uçak motoru geliştirme projeleri de dışa bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor.
Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye, yanlış dış politika kararlarının ve iç siyasetteki devlet odaklı stratejiler yerine parti ve şahıs odaklı politikaların getirdiği zorluklarla karşı karşıya. Kullanılamayan S-400’ler ve bu nedenle F-35 ortaklığının askıya alınması, son yılların en büyük dış politika hatalarından biri olarak görülüyor. Türkiye, hala bu politikanın getirdiği zorluklarla mücadele ediyor. Bu sıkıntıların olmadığı bir senaryoda Türkiye, 100 adet F-35 almış olacak ve İsrail ile birlikte bölgenin en güçlü hava gücüne kavuşmuş olacaktı.
Türk Hava Kuvvetleri’nin gelişimi ve modernizasyonu, aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) genel olarak güçlenmesi anlamına geliyor. Tüm dünyanın hızla silahlandığı bir dönemde, NATO üyesi olan Türkiye’nin bu gelişmelerden geri kalması imkansız. Zayıf bir hava gücü, Türkiye’nin bölgesel etkinliğini azaltabilir ve uluslararası arenada etkisiz hale getirebilir. Bu nedenle, hava kuvvetlerinin modernizasyonu, Türkiye’nin stratejik geleceği açısından bir zorunluluk olarak öne çıkıyor.
https://euro-sd.com/2024/05/major-news/37971/kaan-makes-second-test-flight/