Mazlumder İstanbul Şubesi , cezaevinde anneleri ile kalan 800’e yakın çocuğun haklarıyla ilgili ‘Cezaevinde Büyüyen Çocuklar’ başlıklı bir rapor hazırladı. Çocukların kreşe götürülürken x-rayde tokaları öttüğü için defalarca arandığı kaydedildi.
BOLD – Mazlumder İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu’nun hazırladığı ‘Çocuk Hakları Çerçevesinde Cezaevinde Büyüyen Çocuklar’ adlı raporda cezaevindeki çocukların yaşadığı kimlik problemine dikkat çekildi. “Erkek çocukların eline herhangi bir sopa alıp gardiyanları taklit etmesi karakter oluşumunu olumsuz etkilerken, daha kötüsü kadınları taklit edip ağda ve makyaj yapmaya çalışması ciddi bir cinsel kimlik problemi doğurmaktadır” tespiti yapıldı. S.P. isimli tutuklu kadının, “2 yıldır hücrede tutukluyum. Çocuklarım Çocuk Esirgeme Kurumunda ve 2 yıldır telefonla dahi görüştürülmüyorum” dediği anlatıldı.
Anneleriyle kalan çocukların yaşadığı hak ihlallerinin anlatıldığı raporda, 800’e yakın çocuğun cezaevinde olduğu belirtilirken, tutuklu ve hükümlü kadınların anlatımlarına yer verildi. Raporda özellikle 2016 yılındaki OHAL ve takip eden sürecin ardından çocuklu kadınların tutuklamalarında, onlar için düzenlenmiş imtiyazların ve tutukluluğa alternatif olabilecek birçok çözüm yolunun göz ardı edildiği vurgulandı.
TÜRKİYE’DE SÜREÇ TERSİNE İŞLİYOR
Raporda, “Çocuklar da anneleriyle birlikte tıpkı bir mahpus gibi cezaevi şartlarında yaşamaya mecbur bırakılmıştır. Bu durum “cezaların şahsiliği” ilkesiyle çelişmektedir. Birçok ülke hapsetmenin alternatiflerini yaygınlaştırmaya çalışarak hapishanelerin gerek çocuklar gerek kadınlar üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya çalışmaktayken Türkiye’de bu süreç maalesef tersine işlemiştir. Türkiye’de çocuklar, her geçen yıl daha fazla adli sistemin içerisine dâhil edilmekte ve üstün yararlarının aksine işaret eden birçok uygulama ile karşı karşıya kalmaktadır” tespiti yapıldı.
YEMEKLERE ŞAP ATILIYOR İDDİASI
Raporda anneler ve çocukların uğradığı hak ihlalleri şöyle sıralandı:
– Çocuklar için yaşlarına uygun ve ayrı porsiyonlarda yemek çıkarılmaması
-Ek gıdaya geçiş döneminde olan bebeklerin yaşına uygun olmayan yiyecekleri yemek zorunda bırakılması
-Yemeklere şap atıldığı iddiası
-Ayrı ekmek haklarının olmaması, annelerine verilen ekmekle yetinmek zorunda kalmaları, annenin kendi yemeğini çocuğu ile paylaşması,
– Sayılı olarak verilen tatlı, börek, meyve gibi gıdalarda çocuğun ve annenin beslenmesinin eksik kalması,
– Çocuğa uygun çatal kaşık verilmeyerek, büyük çatal kaşık ile yemek zorunda kalması,
– Birçok cezaevinde halen bebeğin ve çocuğun zorunlu ihtiyaçları kantinde (bebek bezi, mama vb.) bulunmamaktadır ve bu ihtiyaçlar için dilekçe verilmesi gerekmektedir.
– Koğuşlarda bebekler ve çocuklar için yeterli hijyen, havalandırma ve ısı koşullarının sağlanamaması sık sık hastalık yaşanmasına yol açmakta, çocukların anneleri yanlarında olmadan doktora götürülmeleri başlı başına bir sorun oluşturmaktadır. Bu durum çocuğu ve anneyi olumsuz etkilemektedir.
– Ayrıca çocuklara ayrı bir yatak temin edilmemesi, sık sık yataktan düşüp yaralanmalarına sebep olmaktadır.
– Bu nedenle 0-6 yaş grubu çocuklar için gelişimlerine uygun düzeyde ve annelerinden ayrı porsiyonlarda yiyecek ve içecek temin edilmesi, bu hususun sağlığa uygun koşullarda gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin denetlenmesi, çocuğun yatak, beslenme, temizlik gibi zaruri ihtiyaçlarının gecikmeden karşılanması zorunludur.
ERKEK ÇOCUKLAR SOPA ALIP GARDİYANLARI TAKLİT EDİYOR
– Koğuşlarda halı olmaması, yerlerin sürekli çamaşır suyu ve kimyasal maddelerle temizlenmesi, kış aylarında dahi havasızlıktan camların açılmak zorunda kalınması çocuğun gelişmesini olumsuz etkilemektedir.
– Oyuncakların çocuğun gelişimini olumlu yönde etkilediği bir vakıayken, oyuncak temininde sıkıntılar yaşanmakta ve 0-3 yaş arası çocuklara kreş eğitimi imkânı sağlanmamaktadır. Özellikle 0-3 yaş grubu çocuklar, kreşe gidemedikleri için tüm gün yetişkinlerin yanında durmaktadırlar. Bu durum çocuklarda kimlik ve cinsiyet anlamında bozukluğa sebep olmaktadır.
– Erkek çocukların eline herhangi bir sopa alıp gardiyanları taklit etmesi karakter oluşumunu olumsuz etkilerken, daha kötüsü kadınları taklit edip ağda ve makyaj yapmaya çalışması ciddi bir cinsel kimlik problemi doğurmaktadır.
KREŞE GİDERKEN X-RAY, DEFALARCA ÜST ARAMASI
– Kreşe giden 3-6 yaş çocuklar kreşe gidip gelirken bile x-ray cihazlarından geçmek zorunda bırakılmakta, ayakkabı veya tokaları cihazdan geçerken sürekli öttüğü için defalarca üst aramasına maruz kalmaktadırlar.
– Bazı cezaevlerinde çocuklar hapishane dışındaki kreşlere götürülmekte ama bu iyi uygulama bile çocukların ring araçlarıyla ve üniformalı personelle götürülmesi gibi küçük ayrıntılar yüzünden travmaya yol açabilmektedir. Oysa çocukların bütün cezaevlerinde sivil memur ve sivil araçlarla kreşe gitmelerinin sağlanması, bu sorunun ortadan kalkması için yeterlidir. Ancak cezaevi felsefesiyle çocuk hakkının uyuşmazlığı böyle küçük detaylarda bile kendisini açığa çıkarmaktadır.
SÜREKLİ SUS DENİLEN KORKUDAN KONUŞAMAYAN ÇOCUKLAR
– Zira birçok mahpusun bulundukları ortamla ilişkili olarak koğuşta çocuk sesine tahammül edemedikleri için çocuklu kadınlarla kalmak istemedikleri, sürekli “sus” denilen, konuşulmasına izin verilmeyen ve korkutulan çocukların çoğunun konuşmayı öğrenemediği, dertlerini işaretlerle anlatmaya çalıştığı da görülen sorunlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle çocukları ile cezaevinde kalan kadınların diğer mahpuslardan ayrı, çocuklu kadınlar ile birlikte kalmaları bu konuda bir nebze rahatlama sağlayabilecektir.
HÜCRE CEZASI ÇOCUĞU DA OLUMSUZ ETKİLİYOR
– Bir diğer sorun ise kadın mahpuslara uygulanan (haberleşme, ziyaretçi yasağı, hücre cezası gibi) disiplin cezalarıdır. Yasalarda, disiplin cezaları konusunda çocuğu olan kadınlar için bir muafiyet söz konusu değildir. Bu cezalar sadece kadını değil çocuğu da olumsuz anlamda etkilemektedir.
Mazlumder’in raporunda cezaevlerindeki çocuklarıyla kalan tutuklu ve hükümlü kadınlarla da görüşülerek, uğradıkları hak ihlallerine de yer verildi. Tutuklu ve hükümlü kadınlar, çocuklarıyla yaşadıkları hak ihlallerini şöyle anlattı:
ÇOCUKLARIM ÇOCUK ESİRGEME KURUMUNDA, 2 YILDIR GÖRÜŞTÜRÜLMÜYORUM
-S.P.; “2 senedir tutuklu olduğunu, 2 kişi ile birlikte hücrede kaldığını, infaz koruma memurlarının zaman zaman kötü söz ve muamelelerine maruz kaldığını, çocuklarının Çocuk Esirgeme Kurumunda olduğunu ve 2 yıldır telefonla dahi görüştürülmediğini” belirtmiştir.
– H.Y.; “2 senedir tutuklu bulunduğunu, çocuğunu yalnızca 1,5 ay yanında tutabildiğini, 6 yaşına girer girmez ailesine teslim etmek zorunda kaldığını, çölyak hastası olmasına rağmen sağlığına uygun yiyeceklerin kendisine verilmediğini” belirtmiştir.
‘ÇOCUĞUNU YURDA GÖNDERİRİZ’ TEHDİDİ
– S.D.; “15 aydır tutuklu bulunduğunu, 4,5 ve 2,5 yaşında iki çocuğu ile hücrede kaldığını, infaz koruma memurlarının kötü söz ve muamelesine, çocuklarını yurda gönderme tehditlerine maruz kaldığını; cezaevine ilk geldiği günlerde küçük çocuğuna mama yapabilmek için sıcak su istediğini, ancak vermediklerini; günlük 1 saat olan bahçe izinlerine soğuk havalarda çocukların hasta olmasına rağmen zorla çıkarıldıklarını, çıkarıldıklarında çocukların tuvaleti geldiğinde süre bitmeden içeri almadıklarını; 4,5 yaşındaki oğlunun kreşe gittiğini, 2,5 yaşındaki çocuğunun ise kreşe gitmeyip yalnızca haftada 1 saat oyun odasına gidebildiğini” belirtmiştir.
2 YAŞINDAKİ KIZIYLA HÜCREDE KALIYOR
S.Ö.; “4,5 aydır terör örgütü üyeliği isnadıyla tutuklu bulunduğunu, 2 yaşındaki kızı ile birlikte hücrede kaldığını, cezaevinde verilen mamanın tek marka olduğunu, çocuğunun bu mamayı yemediğini başka markaların kantine getirilmesini ve ücret karşılığında almak istediklerini cezaevi yönetimine söylediğini, yazılı dilekçe ile de başvurduğunu ancak 2 ay sonra kantine farklı markaların mamalarının geldiğini, bu süreçte ve devamında su ısıtıcıda pirinç unu ile mama yapmaya çalıştığını, topaklı ve yanık olduğu halde çocuğu aç kalmasın diye yedirmeye çalıştığını, çocuğunun ek gıda olarak yemeklerden de yemesi gerekirken cezaevi yemeğini yemediğini, diğer
suçlardan tutuklu olanlara haftada bir küçük kavanoz mama verilirken kendisine ayda bir verildiğini, şikayet ettikten sonra ayda dört tane verildiğini ancak bunun da bazen sekteye uğradığını” belirtmiştir.
BEZ BEBEĞİ ELİNDEN DÜŞÜRMÜYOR
S.Ö devamla, “cezaevine kesinlikle oyuncak alınmadığını, önceden Lego oyuncaklara izin verdiklerini duyduğunu ancak şu anda hiçbir oyuncağın verilmediğini, kızının elinden düşürmediği bez bebeği ise 2016 yılından beri tutuklu olan bir kadının verdiğini, kızının kreşe haftada 1 gün gittiğini, oradaki oyunların kızının yaşına uygun olmadığını bundan dolayı oynayamadığını,
oyun odasına hiç gitmediğini, arada bir spor salonuna gittiklerini orada da kendilerine göre aletlerin olmadığını” ifade etmiştir.
CEZAEVİNDEKİ KEDİYİ SEVMEK İSTERKEN…
Ayrıca yaşadığı zorlukların anlatmakla bitmeyeceğini belirten S.Ö. “Günlük bahçeye çıkma saatlerinin 11 veya 12’de başlamak üzere bir saat olduğunu, müdürün istediğiniz vakitte çıkabilirsin demesine rağmen gardiyanların keyfine göre çıkardıklarını ve bahçeye çıkınca çocuğun tuvaleti geldiğinde içeriye almadıklarını, butona basmalarından yarım saat sonra gardiyanın geldiğini, çocuğu koridorda kedi görüp sevmek için koşmaya başlaması üzerine çocuğu gören gardiyanın bağırarak “al şu çocuğunu geri zekalı kadın, biz senin çocuğunu mu bekleyeceğiz!” şeklinde hakaret ettiğini, çocuğunun parmağını demir kapıya sıkıştırmasına rağmen ancak 15 gün sonra cezaevi doktoruna götürüldüğünü, tedavisinin yapılmadığını” iddia etmiştir.
ANNE-ÇOCUK EVLERİ İNŞA EDİLMELİ
Raporun, öneriler kısmında ise şunlar yer aldı: “Çocuklu kadınların tutuklanması veya hapis cezasıyla cezalandırılması ilk tercih olmamalı, öncelikle alternatif yolların imkânı değerlendirilmelidir. Bu nedenle devlet, annesi ile birlikte çocukların da cezalandırıldığı, temel ihtiyaçlarının karşılanmayarak yok sayıldığı cezaevi sistemini değiştirmeli ve sıkı bir şekilde denetlemelidir. Anneleri ile birlikte cezaevinde kalan çocuklar hakkındaki kanunlar yeniden düzenlenmeli, bir yandan adil yargılanma imkânı sağlarken, diğer yandan tutuklama ve hapis cezalarının son çare olduğu seçenekleri üretmelidir. Çocuklu kadınlar için, cezaevi bölgesinden uzak, çocuğun her türlü ihtiyacının karşılandığı ve sosyal hayattan kopmadığı anne çocuk evlerinin inşa edilmesinin yaşanan hak ihlallerini olabildiğince azaltacağına inanıyoruz. Toplumun geleceğinin çocuklara bağlı olması nedeniyle konuyla ilgili köklü değişikliklerin acilen yapılması gerektiğini önemle belirtiyoruz.”
İNFAZ ERTELEME, DENETİMLİ SERBESTLİK İSTİSNASIZ UYGULANMALI
Rapordaki diğer çözüm önerileri şöyle:
“- Cezanın infazının ertelenmesine ilişkin kanun hükümleri istisnasız uygulanmalıdır.
– Denetimli serbestlik hükümleri istisnasız uygulanmalıdır.
– Çocuklu kadınlar için tutuklama son çare olmalıdır
– Çocuklu kadınlar için hapis cezasına alternatif yollara başvurulmalıdır.
– Anne-çocuk üniteleri oluşturulmalıdır.
– Çocuk, çocuklu olmayan diğer tutuklu ve hükümlülerle bir arada bulunmamalıdır.
– Çocuğun kaldığı oda bir çocuğun tüm temel ihtiyaçlarını barındırmalı, cezaevi görüntüsünden çok ev görüntüsüne sahip olmalıdır. Çocuklar için oyun odaları oluşturulmalı, oyun odalarında anne ile çocuk birlikte vakit geçirebilmelidir.
BEZ-MAMA ÜCRETSİZ KARŞILANMALI
– Çocuklara, bebeklere, hamilelere ve emziren kadınlara ihtiyaçlarına uygun yiyecek- içecek sağlanmalıdır. Çocuğun temel ihtiyaçları (bez, mama vb.) gecikmeden ücretsiz karşılanmalıdır.
– Çocuğun dışarısı ile ve diğer aile üyeleriyle teması kesilmemeli, çocuk mümkün oldukça
dışarı çıkarılmalıdır. 0-3 yaş çocukların da kreşe gidip akranları ile vakit geçirmesi sağlanmalıdır.
– Çocuklar kurum dışındaki kreşlere gönderilerek sosyal hayata adaptasyonu
sağlanmalıdır.
– 3-6 yaş arası çocuklar kreşlere sivil araçlar ve sivil memurlarla götürülmeli, ring
araçlarına bindirilmemelidir.
– Kurumlarda sürekli doktor bulunmalı, rutin sağlık taramaları sıklaştırılmalı, çocuk
doktoruna 24 saat erişim sağlanmalıdır.
– Gerek kadın yönünden gerekse çocuk yönünden psikososyal destek arttırılmalıdır.”
https://boldmedya.com/2020/04/27/hapiste-23-nisan-fotografinin-hikayesi/