Büyüme rakamları açıklanınca Türkiye’nin stagflasyon’a girdiği söylemleri tekrar canlandı. Peki stagflasyon nedir? Yerli milli stagflasyona girdik mi?
Türkiye enflasyon kelimesine alışık ancak son dönemde stagflasyon kelimesini çok sık duyar olduk. Ekonomist Cüneyt Akman’a göre Türkiye yerli milli stagflasyona girmiş durumda. Akman buna gerekçe olarak 2018’in üçüncü çeyrek büyüme rakamlarını gösteriyor:
DURGUNLUK VE ENFLASYON’UN AYNI ANDA GÖRÜLDÜĞÜ DURUM
“Stagflasyon iki iktisat teriminin bileşiminden oluşturulmuş bir terim: Stagnation ve Inflation. Stagnation, durgunluk (Stagnasyon) demek; yani ekonominin büyümemesi… Eğer ekonomi küçülseydi bunun adı “resesyon” (Recession) olurdu. Inflation ise bildiğimiz enflasyon yani halk arasındaki adıyla hayat pahalılığı. İşte bu ikisinin, yani hem durgunluğun hem de enflasyonun aynı anda görülmesine stagflasyonun ilk kısmı ile enflasyonun son kısmı birleştirilerek stagflasyon deniyor.”
Akman, Türkiye’nin nüfus artış hızıyla karşılaştırma yaparak, büyümenin sıfır olduğunu belirtiyor:
“Yaklaşık %1.60’lık büyüme toplam olarak ülkenin ekonomik büyümesi. Halbuki ülke ‘fiziken’ aynı yerde durmuyor; nüfusu da artıyor. Türkiye’nin nüfus artışı son yıllarda azalıyor. Bir yamanlar % 2,5-3’lerde olan nüfus atışı yıllardır % 1,5 civarlarında. Hatta geçen yıl TÜİK’in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre 2017’de yıllık nüfus artışı % 1,24. Bir de yıllardır gelen ve doğru dürüst sayılamayan ama sayılarının milyonlara vardığını bildiğimiz mülteciler, göçmenler, vb var. Sonuçta bu GSYH’nın yaratılmasında onların bir kısmının çalışmaları da etkili. Bu bakımdan Türkiye’nin nüfus artışı rahatlıkla %1,5’un üstünde kabul edilebilir. Ve öyle olduğunda da bu 3. Çeyrek %1,56’lık GSYH artışı nüfusa bölündüğünde, yani kişi başı GSYH hesaplandığında (eğer bir miktar eksi değilse) en iyi ihtimalle sıfırdır.”
MEVSİM İŞİN İÇİNE GİRDİĞİNDE
Akman’a göre açıklanan 1.6’lık büyüme rakamı da gerçekçi değil. Mevsim etkilerinden arındırma yapıldığında % 1,10’luk bir küçülmeyi ortaya çıkıyor.
“2019’un ilk çeyreği ciddi bir net küçülme yani resesyon yaşanacağı iktisatçıların çoğunun nerdeyse ortak kanaati.” diyen Akman yazısını şöyle sürdürdü:
“Bakınız mesela krizin etkilerinin ciddi olarak görüldüğü 2. Çeyrekte bile yatırımlar %4,20 büyümüşken bu son çeyrekte (-) %3,82 düşmüş. Durum üstelik göründüğünden de kötü; çünkü inşaat sektörü yatırımını çıkaracak olursak ekonominin gerçek motoru olan makine ve teçhizat yatırımındaki düşüş tamı tamına (-) %8,55. Makine ve teçhizat yatırımında bu çapta bir çöküş (gelecek dönemdeki büyümeler önemli ölçüde önceki dönem yatırımlarına bağlı olduğundan) gelecek aylar için ciddi bir küçülmeyi işaret ediyor.”
İNŞAAT SEKTÖRÜNDE DURUM
“Bütün bunlara karşın inşaat sektörünün durumu bari iyi olsaydı, ekonominin betona dayalı büyüme modelinden ümitvâr olabilirdik. İnşaat yatırımları 2018 I.Ç’de %10,6 gibi muazzam bir rakama ulaşmışken şimdi 3.Ç’de (makine teçhizat kadar olmasa da) (-) % 1,78 küçülmüş. Küçülme muazzam değil ama düşüş ivmesi (hızı) muazzam; sadece fiziğin kuralı değil ekonominin de kuralıdır, miktar büyüklüğü kadar ivmenin büyüklüğü de önemlidir. 100 metreden yavaş bir ivmeyle düşersiniz bir şey olmaz, 10 metreden büyük bir ivmeyle düşünce ölürsünüz.”
BETON MİLLET SAKARYA DURDU
“Türkiye’nin Beton-Millet-Sakarya büyüme modelinin motoru inşaat durmuş durumda. ‘Durmayalım düşeriz’ mottosu en çok bu aşırı şişmiş sektör (ve tabi ona dayalı büyüme modeli) için geçerli. Nitekim her zaman büyümeyi sırtlayan inşaat sektörü bu kez GSYH’ya büyüme değil küçülme yönünde katkı yapmış. Yüzde 1,60’lık büyümenin kaynaklarında inşaatın “katkı”sı EKSİ 0,42!”