Ekonomist Atilla Yeşilada, “Hazine’de para bitti, borçlanmaya gaz verildi. Bu yılın 80 milyar TL olan açık hedefinin çok ötesinde, 125-150 milyar TL arasında bir yekunla kapanması muhtemel” değerlendirmesinde bulundu.
BOLD – Yeşilada, paraanaliz.com’da yer alan analiz yazısında, adının açıklanmasını istemeyen bir ekonomiste göre mayıs ayında kaydedilen dev bütçe açığı sonrasında Hazine’de nakitin azaldığını vurguladı.
Hazine’nin nisan-haziran iç borçlanma programı dışına çıkarken bir yanda da yeni enstrümanlarla kaynak aradığına dikkati çeken Yeşilada, buna ek olarak Hazine ihalelerinde kağıt alma yükümlülüğü olan piyasa yapıcı bankalara da fonlama kolaylığı getirildiğini anımsattı.
Atılan tüm bu adımların yapısal bir sorun olan bütçe açığını ve açığın piyasalara olumsuz yansımalarını önlemeye yetmeyebileceğini bildiren Yeşilada, şu ifadelere yer verdi:
“Bize e-maille bilgi veren ekonomist şunu kaydetti: Hazine bu ayki borçlanma programına ilave olarak gerçekleştirdiği 6 ay vadeli kuponsuz tahvil ihracı ile toplamda 2.1 milyar TL borçlanma gerçekleştirdi. Hazine böylece önceki 4 ihraç da dahil edildiğinde bu ay toplam 15.2 milyar TL borçlanma yapmış oldu. Hedef 11.5 milyar TL seviyesinde bir borçlanma miktarıydı.
Hazine dün 1 milyar TL tutarında kira sertifikası ihracı da yaparken altına dayalı kira sertifikası ile de 8 ton altın karşılığı fon topladı. Hazine’nin Merkez Bankası hesaplarında 17 Haziran itibariyle 3.7 milyar TL ve 3.8 milyar dolar mevduatı bulunuyor. TL mevduatın düşük miktarda olması, vergi gelirlerindeki zayıf, faiz-dışı harcamalar (özellikle cari transferlerdeki) hızlı seyir kurumun yurt içi borçlanma miktarını artırmaya devam edebileceğine işaret ediyor.
Ekonomide mayıs verilerinde iyice belirginleşen zayıflama, vergi gelirlerini de olumsuz etkileyerek çok acı verici bir harcama reformu yapılmasını gerektirecek. Yani ya harcamalar kesilecek, ya da ek vergiler salınacak. Fakat ek vergiler tüketimin zayıf seyrettiği bir ortamda yeterince hasılat üretmez.
Sonuçta bütçenin tedbir alınmazsa seneyi 80 milyar TL olan açık hedefinin çok ötesinde, 125-150 milyar TL arasında bir yekunla kapatması muhtemel.
İstanbul seçiminden sonra tedbir alınsa dahi, Hazine’nin programda öngörülenden daha fazla borçlanması kaçınılmaz. Fakat Başkan Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak faizlerin yükselmesini istemiyor. Bu açmaza nasıl çare bulunacak?
İlk çare doğal, Fed ve akabinde ECB’nin faiz indirmesi durumunda Türkiye’ye giren sıcak para artarak, Hazine DİBS ihalelerinde teklif edilen faizi düşürüp talebi de artırabilir. Ancak bu senaryonun gerçekleşmesi için Ankara’nın S-400 başta bir dizi risk primini yüksek tutan diplomatik sorunu tatlıya bağlaması gerek.
İkinci yaklaşım ise bankalarla anlaşarak daha fazla DİBS almalarını sağlamak. Bu yaklaşım mümkün, fakat TL mevduat tabanı zayıf büyüdüğü için özel sektöre verilecek kredi kalmaz.
Bu çerçevede TCMB’nin piyasa yapıcılara politika faizi olan yüzde 24 değil, yüzde 23’ten borç vermesi bir başlangıç. Fakat yüzde 23 fonlama maliyeti de bankaları kurtarmaz. TCMB daha düşük faizden fonlama sağlamak, hatta bir anlamda tüm ek iç borç stoğunu para basarak karşılamak zorunda kalabilir.
Piyasa ve bankaların böyle bir hamleye şüpheyle bakacakları kesin. Ayrıca bankalar ikincil piyasada DİBS satmak zorunda kalabilir ki bu da faizleri yükseltir.
Ekonomi yönetiminin derhal ekonomiyi hızlandırıp vergi tahsilatını yükseltecek önlemlere ihtiyacı var. Ancak bilinen tüm yöntemler, hatta kredi ve mevduat faizlerine zımni tavan koymak gibi bir takım şark kurnazlıkları da denendi, fakat ekonomiyi diriltmedi. S-400 gibi sorunların çözülerek yapısal reformlara başlanması ekonomiyi güçlendirmek için son çare.
Aksi halde iç talep daralması sayesinde aştığımız cari açık bunalımının yerini bütçe açığı bunalımı alabilir.”