BoldMedya
Video Galeri
Foto Galeri
  • BOLD ÖZEL
  • Gündem
  • Analiz
  • Politika
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Medya
  • Spor
  • Kültür
    • Müzik
    • Sinema
    • Nostalji
    • Eskimez Yazılar
No Result
View All Result
  • BOLD ÖZEL
  • Gündem
  • Analiz
  • Politika
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Medya
  • Spor
  • Kültür
    • Müzik
    • Sinema
    • Nostalji
    • Eskimez Yazılar
No Result
View All Result
BoldMedya
No Result
View All Result
Home Gündem

2010’lar ya da adım adım 15 Temmuz’a

01/01/2020
A A
2010’lar ya da adım adım 15 Temmuz’a
Share on FacebookShare on Twitter

2010’lu yıllar Türkiye tarihinin, 70’lerle birlikte, belki de en çalkantılı yılları oldu. İleri demokrasi rüyasıyla başlayıp üçüncü dünya ülkeleri bile kıskandıracak bir diktatörlüğe savrulduğumuz son 10 yıl, ileride ders olarak okutulacak nitelikte.

BOLD – Türkiye’nin gelecekteki yıllarını şekillendiren bu sancılı yıllara ve bir korku iklimine adım adım nasıl sürüklendiğimize yakından bakalım.

SAVRULMANIN HABERCİSİ ONE MINUTE- 29 OCAK 2009

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 29 Ocak 2009’da Davos’taki “one minute” olayı aslında kendisinin de AKP’nin de savruluşunun ilk işaretiydi. Davos dönüşü havaalanında binlerce kişi tarafından karşılanan/karşılatılan Erdoğan o gün gerilim stratejisinin gücünü keşfetti. Kitlesine bir düşman gösterdiği sürece kendisinin ne yaptığıyla kimse ilgilenmiyordu. Sonrası geldi zaten; Gezi, Kürtler ve son olarak Hizmet Hareketi…

12 EYLÜL 2010 REFERANDUM

Demokratik düzenlemeler içeren 12 Eylül Anayasa Referandumu AKP’nin belki de en hızlı dönüş yaptığı konu oldu. %58’e yakın “evet” oyuyla kabul edilen maddelerin getirdiği demokratik düzenlemelerle -bilhassa hukuk alanındaki- istediği tek adam rejimini kuramayacağını anlayan Erdoğan 2011 sonrasında bu adımların hepsini tersine çevirdi.

2011

ERGENEKON SORUŞTURMALARI

2007’de İstanbul Ümraniye’de bir evde bulunan el bombalarını müteakiben başlayan soruşturmalar Türkiye tarihinin en büyük davasına dönüştü. Dalga dalga devam eden soruşturmalar 2010’a geldiğinde üst seviyeye ulaşmıştı. 2011 ve 2012’de de devam eden soruşturma ve davalar mahkumiyetle sonuçlansa da AKP bu hükümlerin hepsini akladı. Ergenekon hiç var olmamıştı.

SURİYE İÇ SAVAŞI

Arap Baharı olarak adlandırılan olayların Suriye’deki yansımaları diğer ülkelerden farklı oldu. Rusya, İran, ABD gibi çok aktörlü bir coğrafyada işler çığırından çıktı. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Bir haftada Şam’da Cuma namazı kılma” hayali Türkiye’yi 5 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacıyla karşı karşıya bıraktı.

ROBOSKİ KATLİAMI- 28 ARALIK 2011

28 Aralık 2011 saat 21.37 ve 22.24 arasında Türk Silahlı Kuvvetleri F16’larınca bombalanan kaçakçı grubundan 34 kişi feci şekilde can verdi. Ölenlerin 28’i Encü ailesindendi. Olayla ilgili davalardan bir sonuç çıkmadı. Devlet “parasını verdik ya” noktasına geldi. Maktul aileleri tazminatları almadı. Emri kimin verdiği hiçbir zaman tam olarak açıklanmasa da Erdoğan’ın çizgisinde bu tarihten sonra başlayan sert değişim de dikkatlerden kaçmadı.

2012

MİT KRİZİ

7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve bazı MİT görevlilerinin ifadeye çağrılması Türkiye’ni gelecek yıllarda yaşayacağı büyük problemlerin ilk adımıydı. Fidan ve görevliler PKK ile yapılan görüşmeler yüzünden ifadeye çağrılmıştı. Görüşmelerin Erdoğan’ın onayıyla gerçekleştiği bilinmesine rağmen AKP bu olayı Cemaatin operasyonu gibi lanse etti. Erdoğan, baştan beri hazzetmediği Hizmet Hareketine cephe aldığı taktirde kendi tabanının buna nasıl tepki göstereceğini de böylece test etmiş oluyordu. Sonuç beklentisinden iyi olunca düğmeye o tarihte bastı. Hizmet ve AKP kaçınılmaz bir gerilim sürecine girmişti.

İLKER BAŞBUĞ VE DİĞER TUTUKLAMALAR

2012’ye gelindiğinde Ergenekon davalarında en üst düzey tutuklamalar yapıldı. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve emekli orgeneral Hurşit Tolon tutuklanarak cezaevine kondu. AKP çevrelerinin ve Ergenekon soruşturmalarının demokrasi için bir fırsat olarak görenlerin olumlu karşıladığı bu gelişmeler aslında davada rüzgarların tersine dönmesi konusunda etkili oldu. Eski de olsa bir genelkurmay başkanının “terörist” suçlamasıyla tutuklanması Ergenekon’a karşı tepkileri üst düzeye çıkardı. Asıl problem ise ileride ortaya çıkacaktı. Herkes için terörist suçlaması yapılabildi ve kimse de buna itiraz etmedi.

SURİYE’NİN TÜRK UÇAĞINI DÜŞÜRMESİ

22 Haziran 2012’de Türkiye’ye ait bir F4 Fantom’un Suriye tarafından düşürüldüğü açıklandı. Suriye önce iddiaları kabul etmedi. Uçağı kimin düşürdüğü hala gizemini koruyor. Olayda hayatını kaybeden Hava Pilot Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy ve Hava Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüyle sonuçlanan kaza sırasında bölgede görevli olmaları ise neredeyse hiç gündem olmadı. Yazıcıoğlu’nu taşıyan helikopterin yakın uçuş yapan savaş uçakları yüzünden düştüğü iddialarının yeterince araştırılmadığı gibi…

2013

AÇILIM, AKİL İNSANLAR, APO’NUN MESAJININ OKUNMASI

Diyarbakır’da Nevruz kutlamaları sırasında Abdullah Öcalan’ın mesajı okundu. AKP’li kalemler “yaşatmayı seçti” diyerek Apo’ya methiyeler düzüyordu. Sadece bir ay sonra Kürt sorunun çözümü için oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti gezilerine başladı.

REYHANLI KATLİAMI

Mayısta Türkiye tarihinin en kanlı terör eylemlerinden biri gerçekleşti. Hatay Reyhanlı’da belediye önünde patlatılan bomba yüklü iki araç nedeniyle 52 kişi yaşamını yitirdi. Üstünkörü yapılan soruşturma ve yürütülen davayla kapatılan olay Türkiye tarihinin en karanlık eylemlerinden biri olarak tarihteki yerini aldı.

GEZİ DİRENİŞİ

Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesine yönelik protestolarla başlayan olaylar 2013 Haziran’da ülke çapında kitlesel direniş eylemlerine dönüştü. Hükumetin olayları yatıştırmak yerine kışkırtıcı açıklamalarda bulunması sonucu şiddet tırmandı. Parkta yapılacak projeden vazgeçilse de Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz ve berkin Elvan gibi isimler hayatını kaybetti. Erdoğan “şeytanlaştırma” siyasetini ilk defa kitlesel ölçüde test etti.

DERSHANE KRİZİ

2013 ortalarında hiç gündemde yokken dershane krizi patlak verdi. Erdoğan konuyla ilgili uzun süre açıklama yapmadı. Takvimler 2013 Kasım’ını gösterirken o da konuya dahil oldu ve dershanelerin kapatılacağını açıkladı. Beklendiği gibi Hizmet Hareketi konuya tepki gösterdi. Dershanelerin kapatılması eğitimin gerçekleriyle uyuşmuyordu. Nitekim takip eden yıllarda eğitim içinden çıkılmaz hale geldi.

AKP medyası Hizmet Hareketi’nin tepkisini “para musluklarının kesilmesi” argümanıyla açıkladı. Meselenin aslı ise çok farklıydı. Ne olmuştu da Erdoğan durup dururken ‘dershaneler meselesi’ni ortaya atmıştı? Bu sorunun cevabı için takvimi biraz geriye çevirmek gerekiyor.

18 NİSAN 2013’TEN 17-25 ARALIK’A

18 Nisan 2013’te Başbakan Erdoğan’ın önüne MİT’ten bir bilgi notu gelir. Bazı bakanların Reza Zarrab isimli İranlı bir iş insanı ile ilişkilerini ve bu durumun hükumeti zor durumda bırakabileceğini ifade eden bir nottur bu. İşte bu not dershane krizinin asıl sebebidir.

Erdoğan, Zarrab olayının eninde sonunda patlayacağını anlamıştır. Kendini ve partisini bu rüzgardan korumanın tek yolu bir düşman bulmaktır. O düşman da zaten epeydir aklında olan Hizmet Hareketi’dir. Dershane krizi ortaya atılır, Hizmet Hareketi tepki gösterir, 17-25 Aralık olunca da “Dershaneler kapatılmasın diye hükumete operasyon yaptılar” denir ve kitle bunu yutar. Ayakkabı kutuları, milyon dolarlık rüşvetler, 100 milyar doları bulan yolsuzluk yok sayılır. Ok yaydan çıkmıştır adım adım 15 Temmuz’a gidilmektedir.

2014

EMNİYETTE TAYİN RÜZGARI

17-25 Aralık operasyonlarını güdük bırakma hamlesi sonucu 2014’te emniyette görevden alma ve tayin rüzgarı esti. Yıl içinde görev yeri değiştirilen personel sayısı 210 bini geçti. Operasyonda görev alan polisler tutuklandı.

MİT TIRLARI

Yılın ilk günü Hatay Kırıkhan’da ve 19 Ocak 2014’te Adana Seyhan’da durdurulan tırlardan büyük miktarda ağır askeri mühimmat çıktı. Suriye’ye giden tırlarla birlikte olan kişilerin MİT görevlisi olduğunun anlaşılması üzerine Erdoğan devreye girdi. Ona göre tırların durdurulması Cemaatin bir operasyonuydu. Erdoğan bu meselenin peşini hiç bırakmadı. Haberi yapan, görüntü yayınlayan gazeteciler yargılandı, hapsedildi. Can Dündar bu haber yüzünden halen Almanya’da bulunuyor. Silahların kime gittiği/satıldığı, Erdoğan’ın bu olaydaki rolü açığa kavuşmayı bekliyor.

17-25 ARALIK TAHLİYELERİ VE SES KAYITLARI

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sırasında tutuklanan Reza Zarrab ve bakan çocukları şubatta tahliye edildi. Evlerinde ele geçirilen ve “cemaat yerleştirdi” dedikleri paralar –yasal faiziyle- kendilerine iade edildi. Sosyal medyada birbiri peşi sıra çıkan ve içinde Erdoğan ve oğluna ait olanların da bulunduğu ses kayıtları içinse AKP çevreleri montaj yorumunda bulundu.

SOMA KATLİAMI

13 Mayıs’ta Soma yaşanan maden faciasında 301 madenci hayatını kaybetti. 301 kişinin öldüğü yerde dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız, “iki gündür aynı gömleği giyiyor” olmaktan yakındı; Erdoğan’ın müşaviri Yusuf Yerkel madenci yakınını tekmeledi.

TBMM araştırması ihmalleri tespit etse de sektördeki koşulların iyileşmesi için hiçbir adım atılmadı. Bedava dağıtılan kömürlerle işçilerin güvenlik önlemlerini alınmaması ve ağır çalışma koşulları arasındaki ilişkiye ise kimse değinmedi. Ne de olsa AKP fetvacısı “Yolsuzluk hırsızlık değildir.” fetvası vermişti. Kimse çalınan hayatları sormadı. Aynı yıl içinde Ermenek’te yaşanan maden faciasında 18 kişinin hayatını kaybetmesi de hiçbir şeyi değiştirmedi.

KOBANİ OLAYLARI

Erdoğan’ın IŞİD kuşatması altındaki Kobane için “düştü düşüyor” açıklaması sonrası çıkan olaylarda 50’yi aşkın kişi hayatını kaybetti. Hükumet seçim eksenli yürüttüğü sözde açılım sürecinden dönmeye başladığının işaretini veriyordu.

GAZETECİLERE TUTUKLAMA

14 Aralık’ta düzenlenen bir operasyonla Samanyolu Yayın Grubu Genel Müdürü Hidayet Karaca ve Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın da aralarında olduğu 27 kişi gözaltına alındı. Karaca dahil dört kişi tutuklandı. ABD’de yaşayan Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkartıldı.

2015

BANKASYA’YA EL KONULDU

3 Şubat’ta TMSF Bankasya’ya el koydu. Erdoğan’ın uzun süredir “battı batıyor” diyerek hedefe koyduğu Bankasya piyasadaki en güçlü yapıya sahip kurumlardan olmasına rağmen gerçeklikten uzak bahanelerle TMSF’ye devredildi.

SAVCI KİRAZ ÖLDÜRÜLDÜ

Cumhuriyet Savcısı M. Selim Kiraz Çağlayan Adliyesindeki makam odasında DHKP-C militanı olduğu belirtilen iki kişi tarafından rehin alındı. Güvenlik güçlerinin yaptığı operasyonda iki militan öldürülürken Savcı Selim Kiraz da hayatını kaybetti. Savcının Berkin Elvan cinayetini araştırdığı ve olayın sorumlusuna ulaşmaya çok yakın olduğu belirtiliyordu.

SURUÇ KATLİAMI

20 Temmuz 2015’te Kobani’ye insani yardım götürmek için bekleyen çoğu üniversite öğrencisi 34 kişi bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetti. IŞİD tarafında gerçekleştirildiği belirtilen eylemle ilgili güvenlik zafiyetleri soruşturulmadı.

10 EKİM ANKARA GARI KATLİAMI

Suruç Katliamı’nın üstünden henüz üç ay bile geçmeden üstelik Ankara’da yani ülkenin başkentinde cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısı gerçekleşti. Barış mitingi için Ankara’da toplanan kalabalık miting alanına girerken patlatılan bomba 103 kişinin ölümüne sebep oldu. Emniyetin saldırı istihbaratını çok önceden aldığı buna rağmen tedbir almadığı hatta olaydan önce birimleri alandan çektiği kanıtlansa da etkin bir soruşturma yürütülmedi.

7 HAZİRAN SEÇİMLERİ VE HENDEK SAVAŞLARI

7 Haziran 2015’te yapılan genel seçimlerde tek başına iktidar olamayan ve koalisyon da kuramayan/aslında kurmaya da niyeti olmayan AKP Güneydoğu’da mahallelere kurulan hendek ve barikatları bahane ederek büyük çaplı operasyonlar başlattı. Birçok sivilin de yaşamını kaybettiği operasyonlarda şehirler iç savaştaki Suriye kentlerini andırır hale geldi. İnsanlar bodrumlarda canlı canlı yakıldı, cesetler günlerce sokakta kaldı. Fakat AKP istediğini alarak 1 Kasım seçimlerinde tekrar tek başına iktidar oldu. Korku sopası işe yaramıştı.

NOKTA DERGİSİNE VE CAN DÜNDAR’A OPERASYON

MİT tırları meselesini hiç unutmayan Erdoğan Can Dündar’ı bir kenara yazmıştı, günü gelince Dündar tutuklandı. Meşhur selfili kapağı için de “yanlarına bırakmam” denilen Nokta dergisi genel yayın yönetmeni Cevheri Güven ve yazı işleri müdürü Murat Çapan 1 Kasım seçimlerinin hemen ertesi günü gözaltına alındı ve tutuklandı. İki gazeteci Silivri’de Can Dündar’la yan yana koğuşlarda tecritte tutuldu.

2016 VE SONRASI…

ANKARA ÇANKAYA VE GÜVENPARK SALDIRILARI

2016 bombalı saldırıların yaşandığı kanlı bir yıl olarak tarihe geçti.
17 Şubat’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait askeri servis aracının geçişi sırasında gerçekleştirilen saldırıda 29 kişi hayatını kaybetti.

13 Mart’ta Güvenpark’taki bombalı saldırıda ise ikisi saldırgan olmak üzere 38 kişi hayatını kaybetti.

7 Haziran’da Vezneciler’deki saldırıda 11 polis hayatını kaybetti.

28 Haziran 2016’da Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminalinde gerçekleştirilen saldırıda 44 kişi hayatını kaybetti.

VE 15 TEMMUZ…

15 Temmuz 2016’da Türkiye, tarihinin en kara günlerinden birini yaşadı. Akşam saatlerinde küçük bir grup askerin Boğaz Köprüsü’nü kontrol altına alması darbe girişimi olarak duyuruldu. O günün gecesinde ve ertesi gün devam eden olaylarda 249 vatandaş hayatını kaybetti.

Tatbikat var denilerek okullarından çıkarılan askeri öğrenciler ve terör saldırısı olduğu söylenerek kışladan çıkarılan erler; sözde darbeyi protesto edenlerce köprüden atılarak, boğazı kesilerek, linç edilerek öldürüldü.

Olaylar henüz devam ederken Erdoğan darbe girişiminin sorumlusunun Hizmet Hareketi olduğunu söyledi. Henüz olayların sıcaklığı sürerken binlerce kişi önceden hazırlanan listeler doğrultusunda tutuklandı. İşkence sıradan hale geldi, gözaltında ölümler yaşandı, temel hak ve özgürlükler hiçe sayıldı. Yüz binlerce insan tutuklandı, hüküm giydi. Hala devam eden süreçle ilgili sorular Türkiye’de asla sorulmadı, zaten AKP tabanının da böyle bir derdi yoktu.

Doğu Perinçek’in olaylardaki rolü ve Rusya ilişkisi gündem yapılmadı.

Olay günü Ankara semalarındaki uçakların kimliği sorgulanmadı.

Meclisin uçakla vurularak değil, içeriden bombayla patlatıldığı iddialarının üzerine gidilmedi.

Hakan Fidan ve Hulusi Akar görüşmesi irdelenmedi.

Sonuçta ordu tamamen pasifize edildi, yüz binlerce kamu çalışanı işten çıkarıldı, binlerce insanın mal varlığına el konuldu.

27 Temmuz’da onlarca gazeteci gözaltına alındı ve tutuklandı; bir kısmı hala tutuklu. Binlerce insan Türkiye’yi terk etti, Meriç’te ve Ege’de aileler yok oldu.

Şiddet dalgası 15 Temmuz’la da son bulmadı.

20 Ağustos’ta Gaziantep’te bir düğüne gerçekleşen saldırıda 57 kişi hayatını kaybetti.

10 Aralık’ta İstanbul’da gerçekleşen bombalı saldırıda 44 kişi hayatını kaybetti.

2016 sonrası ise Türkiye için kötülüğün önlenemez yükselişi oldu. Gazeteciler, milletvekilleri, siyasi liderler, STK temsilcileri… Kimse güvende değil. Ülke artık bir polis devleti haline gelmiş durumda. Pazarda fiyatları eleştirdiği için bile insanların evine polis baskını yapılabiliyor.

Ne özgürlüklerin kısıtlanması eleştirilebiliyor ne tepetaklak giden ekonomi. Sert, acımasız ve telafisi on yıllar alacak bir sona doğru hep birlikte gidiyoruz…

Tags: 15 Temmuz17-25 Aralık yolsuzluk2010'larda türkiyeAnkara garı katliamıdiktatörlükFeaturedMİT TIRLARIreyhanlı katliamıRoboskiSavcı Mehmet Selim Kiraztutuklu gazeteciler

Son Haberler

HÜDAPAR: Seçime AKP listelerinden gireceğiz

HÜDAPAR: Seçime AKP listelerinden gireceğiz

Erdoğan rüzgarı kaybetti: Erbakan ve Şimşek’ten sonra sırada kim var?

Yeniden Refah’dan U dönüşü: Cumhur İttifakı’na katıldı

Emeklilerden zam talebi: En düşük 8 bin 500 lira olsun

Bayram ikramiyesi 2 bin TL: 7 bin 500 TL üstündeki maaşlara zam yok

‘Ne işsizliği, iş çok’ diyen Erdoğan’ı İŞKUR yalanladı: 7 ayda 965 bin kişi işsizlik maaşına başvurdu

AKP’lilere 5 maaş: 100 işsizden 53’üne aylık bağlanmadı

Boldmedya.com bir International Journalists Association e.V. kuruluşudur. https://www.youtube.com/boldmedya kanalından görsel içerik de üretmektedir.

Bizi Takip Edin

  • Datenschutzerklärung

© 2018 - 2022 Bold Medya - Designed by INCREASES

No Result
View All Result
  • BOLD ÖZEL
  • Gündem
  • Analiz
  • Politika
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Medya
  • Spor
  • Kültür
    • Müzik
    • Sinema
    • Nostalji
    • Eskimez Yazılar

© 2018 - 2022 Bold Medya - Designed by INCREASES