NBA yıldızı Enes Kanter, iki hafta önce Bişkek’te kaçırılan Kırgız vatandaşı eğitimci Orhan İnandı’nın yaşadıklarını The Washington Post’a yazdı. Kanter yazısında, “Kim yapıyor olursa olsun, ABD’nin bu tür kaçırılma olaylarına karşı duruşa önderlik etmesi ve uluslararası desteği sağlamasının zamanı geldi” dedi.
BOLD – Enes Kanter, Hakan Fidan’ın başında olduğu Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından kaçırılan ve 15 gündür haber alınamayan Orhan İnandı olayını Washington Post gazetesi için yazdı.
2017’de Endonezya’da kendisinin de kaçırılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını aktaran Kanter, Washington Post‘taki yorum yazısında, dünya liderlerine Türkiye’nin uluslararası arenadaki kaçırma ve zorla alıkoyma eylemlerine bir dur demeleri çağrısı yaptı.
Kanter ayrıca Türkiye’nin, delil göstermeden suçladığı Fethullah Gülen’in yeğeni Selahattin Gülen’i de Kenya’dan kaçırıp hapse attığını belirtti.
Yazıda şu ifadeler yer alıyor: “2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana, Türkiye’nin dünyadaki diplomatik misyonları kendi vatandaşlarına yönelik ajanlık faaliyeti yürütüyor, muhaliflerin aktivitelerini gözetliyor ve onları kaçırıyor. Uluslararası kamuoyunun bu hamlelere karşı etkili bir tepki verememesi Türkiye hükümetinin de bu küresel yasa dışı işleri yürütmeye devam etmesini kolaylaştırıyor.”
NBA yıldızı Kanter, aynı zamanda bu vakanın The Washington Post’ta yazarken Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülen Cemal Kaşıkçı vakasına benzerliğini de gündeme getirdi.
Belarus’ta geçen haftalarda uçağı indirilerek tutuklanan muhalif aktiviste karşı AB’nin hızlıca gösterdiği tepkiyi ve uyguladığı yaptırımları hatırlatan Kanter, şu çağrıyı yaptı:
“Binlerce Türk muhalif son beş yılda Erdoğan’ın baskıcı rejiminden kaçtı ve her biri bir sonraki kaçırılma vakasının kurbanı olmaktan korkuyor. Bu sadece yabancı ülkelerde güvence bulan Türkler için korku dolu bir atmosfer yaratmakla kalmıyor, o ülkelerin egemenliğini de baltalıyor.
ABD için bu türlü adam kaçırma ve örtülü iade işlemleri karşısında, her kim yaparsa yapsın, inisiyatif alma ve uluslararası destek bulma zamanı. Türkiye’nin başka ülkelerdeki yasadışı faaliyetlerini göz ardı etmek, olsa olsa başka diktatörlerin de bu yolları denemeye başlamasına yol açar.”
ENES KANTER’İN THE WASHINGTON POST’TAKİ YAZISININ TAMAMI:
Washington Post’taki “Türkiye’nin uluslararası zulüm ve adam kaçırma kampanyası durdurulmalı” başlıklı yazı şöyle:
“2017’de okul çocukları için bir basketbol kampı yapmaya gittiğim Endonezya’da, sabah saat 2:30 civarında otel odamın kapısının yüksek sesle çalınmasıyla uyandım. Menajerim telaşla bana ‘Ülkeyi hemen terk etmeliyiz’ dedi.
Türk istihbarat ajanlarının beni yakalayıp Türkiye’ye geri göndermek için yola çıktıkları ortaya çıktı. Üç saat sonra, Singapur’a ve ardından Romanya’ya acil bir uçuşta kendimizi bulduk. Türkiye beni tutuklama şansını kaçırdı ama pasaportumu iptal etti ve beni Romanya’da mahsur kalmaya zorladı.
Geçen ay Türk ajanlar tarafından kaçırılan ve ülkenin başkentindeki Türk Büyükelçiliği’nde tutulduğuna inanılan Kırgızistan’daki Türk eğitimci Orhan İnandı’nın aksine ben şanslıydım. Uluslararası çağrılara rağmen, İnandı’nın akıbeti hala bir sır.
Bu (Suudi Arabistan’ın) Cemal Kaşıkçı (yı ortadan kaybetmesi) tarzı gözaltı, Türkiye’nin Türk muhalifleri bulma, kaçırma ve geri getirme amaçlı küresel çaptaki kampanyasının bir parçası.
Eski (ABD) ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn’e 2016 yılında Türk din adamı Fethullah Gülen’in zorla (ABD’den) kaçırılmasına yardım etmesi için milyonlar teklif edildi. Türk hükumeti, Pensilvanya kırsalında yaşayan Gülen’i ülkenin tüm sıkıntılarından dolayı sorumlu tutuyor.
Geçen ay Türkiye, istihbarat ajanlarının Gülen’in Kenya’da bir öğretmen olan yeğenini yakalayıp Türkiye’ye geri getirdiğini açıkladı. Türk hükümeti yıllardır Gülen’in ABD’den iadesini talep ediyor ancak Washington Türkiye’nin Gülen’in elle tutulur bir yanlış yaptığına dair herhangi bir kanıt sunmadığını söylüyor.
Gülen’in öğretilerinden ilham alan Türk eğitimci İnandı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Kırgızistan’a giderek bugün ülkede en başarılı bilim-temelli olarak bilinen okulları açtı.
(Bu yüzden bugün) Kırgızistan’da milletvekilleri ve yetkililer de dahil olmak üzere on binlerce insanın kaçırılan eğitimciyi bulmak ve serbest bırakmak için seferber olmasına şaşmamalı.
İnandı’nın durumu, kaçırılan ve Türkiye’ye getirildiğinde kaçınılmaz şekilde tutuklama ve olası işkencelerle karşı karşıya kalan 100’den fazla Türk vatandaşına benziyor. Freedom House’a göre, Türkiye son altı yılda dünyanın bütün ülkelerinden daha fazla sayıda yurtdışından insan kaçırdı.
2016’daki başarısız askeri darbe girişiminden bu yana, Türkiye’nin dünyadaki diplomatik misyonları büyük ölçüde vatandaşlarını gözetlemeye, faaliyetlerini takip etmeye ve muhaliflerin kaçırılmasını organize etmeye odaklandı. Uluslararası toplumun bu kaçırmalara ortak bir tepki gösterememesi, Türk hükümetini bu küresel yasa dışı faaliyetlerini sürdürmeye teşvik etti.
Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’nda öldürülmesi üzerine uluslararası tepkilerin en ön saflarında yer alan Türkiye’nin, ABD dahil dünyanın birçok ülkesinde benzer suç faaliyetlerinde bulunması şaşırtıcıdır. Bir zamanlar ABD’nin en yakın müttefiklerinden biri olan Türkiye, son on yılda Batı’dan uzaklaşmaya devam etti ve giderek artan bir şekilde Rusya’ya yakınlaşıyor.
Başkan Biden’ın cumhurbaşkanı olduktan üç ay sonra Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan’ı aramaya karar vermesi şaşırtıcı değildi, bu Washington’un Türkiye’den duyduğu hoşnutsuzluğun açık bir örneği idi. Bu ilişkinin bozulması büyük oranda Erdoğan’ın kendi isteği doğrultusunda Türkiye’yi dönüştürmek için muhalefet üzerindeki baskıyı arttırması nedeniyle gerçekleşti.
Erdoğan, iktidarını pekiştirmek amacıyla, 2016’dan bu yana çeyrek milyondan fazla insanı muhalefeti cezalandırmak için kullanılan muğlak terör suçlamaları ile mahkum etti. Baskı o kadar sınır tanımıyor ve amansız ki ben de dahil olmak üzere yurtdışındaki Türk muhalifler ‘Erdoğan’ın uzun kollarını’ hissettik.
Belarus geçen ay Litvanya’ya giden bir uçağı rotasını değiştirmeye zorlayıp muhalif bir gazeteciyi kaçırdığında, Avrupa Birliği öyle birleşik bir cephe sergiledi ve Minsk’e yaptırım uyguladı ki bu uluslararası suç faaliyetleri konusundaki kırmızı çizgileri vurgulamak için önemli bir önlemdi.
Bu tür bir somut uluslararası tepki, Türkiye’nin bitmek bilmeyen küresel adam kaçırma kampanyasında eksiktir. Son beş yılda binlerce Türk muhalif Erdoğan’ın baskıcı rejiminden kaçtı ve her biri bir sonraki kaçırılacak ben olabilirim korkusuyla yaşıyor.
Yabancı ülkelerde sığınak bulan Türkler için bu durum korkulu bir ortam yaratmakla kalmıyor, bu ülkelerin egemenliğini de sarsıyor. Kim yapıyor olursa olsun, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu tür kaçırılma olaylarına karşı duruşa önderlik etmesi ve uluslararası desteği sağlamasının zamanı geldi.
Türkiye’nin diğer ülkelerdeki yasadışı eylemlerini görmezden gelmek, sadece diğer diktatörleri de aynısını yapmaya teşvik eder.”
PROTESTOLAR DEVAM EDİYOR
26 yıl önce ailesiyle birlikte Kırgızistan’a göç eden Orhan İnandı, 31 Mayıs akşamı Hakan Fidan’ın başında olduğu Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından evinin önünde kaçırıldı. Arabası evinden 7-8 kilometre uzaklıktaki bir mahallede kapıları açık halde bulundu. Arabada İnandı’nın ceketi, iki telefonu ve gözlüğü vardı.
Eşi Reyhan İnandı’nın yaptığı açıklamaya göre 15 gündür haber alınamayan Orhan İnandı Bişkek’teki Türk Büyükelçiliği’nde tutuluyor. Dünyaca ünlü insan hakları kuruluşları, uluslararası gazeteciler ve Avrupalı parlamenterler İnandı’nın kaçırılmasını ikinci Cemal Kaşıkçı vakası olarak değerlendiriyor.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi ise 11 Haziran’da Orhan İnandı için Türkiye’yi de bağlayan bir ‘tedbir kararı’ verdi. Buna göre İnandı’nın ortaya çıkarılması, işkence ve kötü muamele varsa buna maruz bırakılmaması, mani olunması, fiziksel ve zihinsel bütünlüğünün korunması, ailesiyle irtibatının sağlanması, ailesine bilgi verilmesi gerekiyor.
Günlerdir hükumet meydanında Orhan İnandı’nın ortadan kaybolmasını protesto eden Kırgız halkı ve meclisi de İnandı’nın bulunması için çağrı yapıyor. Protestolar bu sabah da hükümet meydanında sessiz bir şekilde devam ediyor.
Öte yandan geçen hafta Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunan Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Erdoğan’a Orhan İnandı hakkında sorular sordu. Erdoğan ise İnandı’yı tanımadığını, hiçbir bilgiye sahip olmadığını söyledi. Gülen Hareketi taraftarları hakkında hiçbir şey duymak istemediğini de sözlerine ekledi.
‘Orhan İnandı’yı konuşturmak için MİT Türkiye’den kimyasal ilaç gönderdi’
‘Orhan İnandı’yı konuşturmak için MİT Türkiye’den kimyasal ilaç gönderdi’