Analiz
Türkiye-Mısır ilişkileri: Kahire’yi ikna için nelerden vazgeçildi?


Türkiye ve Mısır, 2013 senesinden bu yana kestikleri siyasi ilişkileri yeniden tesis etmek için başlattıkları süreci devam ettiriyorlar. 5-6 Mayıs günlerinde Kahire’de ilk kez aynı masa etrafında buluşan Türk ve Mısırlı diplomatlar, salı ve çarşamba günleri 2. tur görüşmeleri Ankara’da gerçekleştirecekler.
BOLD ANALİZ – Ankara ile Kahire arasında ikinci tur görüşmeler bugün Ankara’da başlıyor. Mısır’la diplomatik ilişkileri sekiz yıldır en alt seviyede tutan Ankara, Doğu Akdeniz ve Libya’da Türkiye karşıtı cephenin güçlenmesi üzerine Kahire ile başlattığı diplomatik teması sürdürüyor.
5-6 Mayıs tarihlerinde Kahire’de yapılan ortak iş birliği toplantılarının ikincisi bugün ve yarın Ankara’da yapılacak.
İlk tur görüşmelerde olduğu gibi Türk heyetine Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal, Mısır heyetine ise Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hamdi Loza başkanlık edecek.
Her iki ülkenin dışişleri bakanlıklarından yapılan açıklamalarda görüşmelerde ikili ilişkiler ve bölgesel konuların ele alınacağı bilgisi dışında bir ayrıntıya yer verilmedi. İlk turda olduğu gibi, Ankara’daki görüşmelerin ardından kısa bir ortak açıklama yapılması bekleniyor.
İLİŞKİLERİN NORMALLEŞMESİ İÇİN YOL HARİTASI HAZIRLANACAK
Ankara görüşmelerinin en temel konusu siyasi ilişkilerin normalleşmesi için bir yol haritası çıkarılması.
Cumhurbaşkanlığı Dış Politika Başdanışmanı İbrahim Kalın, 25 Ağustos’ta verdiği bir demeçte, Mısır ile ilişkileri doğru zemine oturtmak için görüşmelerin devam ettiğini ve bu alanda da yakında ‘somut adımların’ atılmasının öngörülebileceğini dile getirmişti.
Tarafların ‘karşılıklı güven’ ilişkisi kurup, ikili ilişkiyi ilerletip ilerletmeyeceği ise en büyük merak konusu.
Türkiye’nin 2013 yılında Mısır’da Abdülfettah Sisi’nin Mursi’yi darbeyle devirmesine sert tepki göstermesi, iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginliğe yol açmıştı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Mısırlı mevkidaşı Sami Şükrü arasında bu yıl Nisan ayında yapılan yoğun telefon görüşmeleri ile de iki ülke arasında yakınlaşmanın adımları atılmıştı.
Dış politikadaki yalnızlığı gidermek için AKP yönetimi, Mısır’ın yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve Suudi Arabistan ile yakınlaşmaya ve aradaki problemleri çözmeye çalışıyor.
İKİ ÜLKE KARŞILIKLI OLARAK BÜYÜKELÇİ ATAYACAK MI?
İki ülke arasında ilişkileri normalleştirmek için atılabilecek en somut adım, Türkiye ve Mısır’ın karşılıklı olarak büyükelçi atamaları ve 2013’ten bu yana maslahatgüzar seviyesinde yürütülen diplomatik ilişkileri normal düzeye çıkarmaları olarak görülüyor.
Sembolik öneminin yanı sıra büyükelçilerin atanması Türkiye ve Mısır arasında uzlaşılan olası bir yol haritasının daha etkin ve sorunsuz uygulanabilmesi için büyük önem taşıyor.
Büyükelçi atanması konusunun ilk tur görüşmelerinde de gündeme geldiği biliniyor. Ancak görüşmelerden sonra Mısır basınında yer alan yorumlarda Kahire tarafının bu adımın atılması için Türkiye ile başlatılan sürecin kalıcılığı ve somutluğu konusunda daha fazla kanıt ve eylem gerektiğini Türk tarafına ilettiği kaydedilmişti.
MASADAKİ KONULAR NELER OLACAK
Tarafların dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde Kahire’de masaya oturmasıyla başlayan diplomatik temas sürecinde öne çıkan üç ana gündem maddesi ise Doğu Akdeniz, Müslüman Kardeşler, Libya ve Tunus olması bekleniyor.
AKP yönetimi, son dönemde Mısır’la ve bölge ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirmek için 2013 yılından bu yana uyguladığı ‘agresif’ dış politikayı terk etmek zorunda kaldı.
Doğu Akdeniz, Müslüman Kardeşler, Libya ve Tunus politikalarında u-dönüş yaptı ve dış politikada kullandığı dili yumuşattı.
AKP, RABİA’YI UNUTTU
Türkiye ile Mısır arasında temasların artmasının ardından, İstanbul’dan yayın yapan Müslüman Kardeşler’in (İhvan) Mekameleen, El Sharq ve Vatan adlı televizyonlarının yayınlarına Ankara’nın talimatıyla müdahale edildi. İstanbul’dan yayın yapan Mısırlı muhalif kanallar uyarının ardından canlı yayın ve haber akışlarına son verdi. Kanallarda dizi ve dini programlar yayınlanmaya başlandı, Mısır yönetimi ve Sisi’ye eleştiren programlar yayından kaldırıldı.
Önce tonu düşürüldü yayınlar daha sonra tamamen yasaklandı. TV yayınları kesilen ancak sosyal medya araçları üzerinden faaliyetlerini sürdüren Mısırlı muhalif gazeteciler, Haziran ayından itibaren bu mecraları da kullanamaz oldular.
Kahire yönetiminin, İhvan’a ait kanalların ve sosyal medya kullanıcılarının Sisi yönetimine yönelik eleştirilerinden büyük rahatsızlık duyduğu ifade ediliyordu.
AKP Hükumeti, Nisan ayı sonunda Mısır’la ilişkileri normalleştirme adımları kapsamında TBMM’de Mısır ile parlamentolar arası dostluk grupları kurulmasına ilişkin meclis başkanlığına teklif sundu ve teklif TBMM Genel Kurulunda oylanarak kabul edildi.
AKP yönetimi, daha önce çok ciddi tepki gösterdiği İhvan mensuplarına yönelik idam kararlarına bu dönemde ses çıkarmadı. Nisan ayından sonraki dönemde toplam 34 İhvan mensubunun idam cezası Mısır mahkemelerince onandı ancak Cumhuriyet Halk Partisi bile idam cezalarına tepki verirken AKP iktidarından bu cezalara ilişkin bir açıklama yapılmadı.
TÜRKİYE, TUNUS’TAKİ GELİŞMELERE DE SESSİZ KALDI
Türkiye-Mısır ilişkileri açısından Mayıs ayından sonra yaşanan en önemli gelişmelerden biri de Tunus’ta Cumhurbaşkanı Kays Said’in 25 Temmuz’da Başbakan Hişam el-Meşişi’yi görevden alıp Meclis’in yetkilerini süresiz olarak dondurması oldu.
Müslüman Kardeşler ağıyla bağlantılı en-Nahda hareketinin lideri ve aynı zamanda Meclis Başkanı olan Raşid el Gannuşi, Cumhurbaşkanı Said’in kararını siyasi bir darbe olarak nitelemiş ve karşı çıkmıştı.
En-Nahda ve Gannuşi ile çok iyi ilişkileri olan Türkiye’nin Tunus’ta gelişmelere nasıl tepki vereceği merak konusu olmuştu. Siyasal İslamcı yönetimlerine karşı atılan bu tür adımlara geçmişte çok sert tepki verip darbecilikle suçlayan AKP hükumeti, Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklama dışında Tunus’taki gelişmeleri gündeme almamayı tercih etti.
Dışişleri açıklamasında “Tunus’ta Cumhuriyet Bayramının kutlandığı 25 Temmuz 2021 tarihinde halkın iradesini temsil eden Meclis’in faaliyetlerinin askıya alınmasından derin endişe duyuyoruz,” ifadelerine yer verildi. Tunus Cumhurbaşkanı Said’in doğrudan hedef alınmaması dikkat çekerken, açıklamada “Tunus anayasasının hükümleri çerçevesinde demokratik meşruiyetin en kısa sürede yeniden tesis edilmesini temenni ediyoruz,” beklentisi de kayda geçirildi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan da Tunus konusunda tepkisel bir açıklama yapmadı ve tam tersine Tunus Cumhurbaşkanı Said ile 2 Ağustos’ta telefonla görüştü.
Ankara’nın bu konuyu siyasi gündemine almaması başta Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır olmak üzere Arap dünyası ile ilişkilerini normalleşme çabalarına engel oluşturmaktan kaçınmak istemesinin bir göstergesi olarak görüldü.
BAE İLE YAKINLAŞMA
Türkiye’nin Mısır ile yürüttüğü süreç Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile de sürdürülmekte olan diplomatik çabadan bağımsız değil. Arap Baharı’nın oluştrduğu demokratik rüzgarın kendi monarşik yönetimlerini yıkacağı korkusunda olan Suudi Arabistan ve BAE, süreci tersine çevirmek için sembol ülke Mısır’da Sisi tarafından yapılan darbeyi desteklemiş ve sonrasında da ayakta kalması için önemli ekonomik destek sağlamışlardı.
Mısır ile BAE yönetimleri arasında o dönemden bu yana çok yakın ilişkiler kuruldu. BAE, Mısır’ın özellikle bölgesel konularda izleyeceği politikaları derinden etkileyecek düzeyde bir ağırlık oluşturdu.
Türkiye, 2013 yılından bu yana gerginlik yaşadığı, 15 Temmuz’un finansörü olmakla suçladığı BAE ile de yakınlaşma sinyalleri veriyor.
BAE’ni terör örgütlerine destekle suçlayan Türkiye, Veliaht Prens Muhammed bin Zayed el Nahyan’ın danışmanı Muhammed Dahlan hakkında İnterpol’den ‘kırmızı bülten’ talebinde bulunmuştu. Ankara, Dahlan’ı 15 Temmuz’u finanse etmek, anayasal düzeni değiştirmeye çalışmakla suçlamıştı.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan 18 Ağustos’ta BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnoun bin Zayed Al Nahyan’ı kabul etti. Erdoğan, BAE veliaht prensiyle de bu kabulün ardından görüştü. İki ülke dışişleri bakanları da aynı dönemde yoğun bir telefon diplomasisi yürüttü. Hem Ankara’dan hem BAE’den iki ülke yönetimlerin ikili ilişkileri geliştirme iradesini ortaya koyduğuna dair açıklamalar yapıldı.
Türkiye ile BAE arasında son dönemde üst düzeyde kurulan diyalog ve ilişkilerin hızlı bir şekilde ilerlemesi Ankara-Kahire hattındaki süreci de olumlu şekilde etkileyecek bir gelişme olarak görülüyor.
MISIR, LİBYA’DAKİ TÜRK ASKERİ VARLIĞININ TAMAMEN SONA ERMESİNİ İSTİYOR
Türkiye ve Mısır diyaloğunun önemli başlıklarından bir diğeri ise Libya. Bu ülkeyle çok uzun bir kara sınırı bulunan Mısır, BAE ve Fransa ile Rusya gibi ülkelerle birlikte ülkenin doğusunda konuşlu General Halife Hafter güçlerini destekliyordu. Hafter’e verilen desteğin önemli bir nedeni, başkent Trablus’ta konuşlu Ulusal Mutabakat Hükümeti’nde ağırlığın siyasal İslamcı figürlerin elinde olmasıydı.
Türkiye’nin 2019 sonunda Trablus ile yaptığı anlaşma sonucunda Libya’ya asker göndermesi ve Hafter’in ilerleyişini durdurması dengelerin tamamen bozulmasına ve BAE ile Mısır’ın tepkisine neden olmuştu.
Libya’da siyasi barış sürecinin sıkıntılara karşın devam etmesi, kurulan geçici hükümetin 24 Aralık seçimleri için çabalarını sürdürmesi, başta Türkiye, Rusya, BAE ve Mısır gibi dış güçlerin pozisyonlarında yumuşamaya yol açtığı görülüyor.
Libya’daki tarafların pozisyonlarını yumuşatmasına rağmen Mısır tarafı, Libya konusunun tamamen gündemden düşürülmesi için Türk askeri varlığının bu ülkeden çıkmış olması gerektiğini ifade ediyor.
MISIR, DOĞU AKDENİZ’DE KURDUĞU İTTİFAKLARI ÖNEMSİYOR
Türkiye’nin Mısır ile normalleşme amaçlarından biri de Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile yaşadığı münhasır ekonomik bölge tartışmasında elini güçlendirmek ve Doğu Akdeniz’deki yalnızlığına son vermek. Mısır ile Yunanistan’ın Ağustos 2020’de yaptığı gibi deniz yetkilendirme anlaşması imzalamak istediğini saklamayan Ankara, bu adımla Doğu Akdeniz’de aleyhine olan dengeyi değiştirmek niyetinde.
Mısır daha önce Güney Kıbrıs ile de benzer anlaşma imzalamış ve Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail, Filistin, Ürdün ve İtalya ile birlikte hidrokarbon faaliyetleri için işbirliği öngören East Med Forum’un parçası olmuştu. Mısır, bunun da ötesinde Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile ilişkilerini stratejik bir düzeye çıkarmış, imzaladığı savunma anlaşmalarıyla Türkiye’ye de mesaj vermişti.
Mısır, Türkiye ile normalleşme sürecinin Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la kurduğu savunma ve enerji alanlarındaki işbirliğini etkilemeyeceği mesajını daha önce Atina ve Lefkoşa’ya iletmişti.
Bu nedenlerle Mısır’ın Türkiye ile deniz yetkilendirme anlaşması için hızlı hareket etmeyeceği, siyasi sürecin inşa edilmesi sonucunda teknik çalışmaların başlatılabileceği ancak bunun da zaman alacağı ifade ediliyor.
Erdoğan 15 Temmuz’u finanse etmekle suçladığı Birleşik Arap Emirlikleri ile anlaşma yaptı


İlginizi Çekebilir
-
İki kez beyin ameliyatı geçiren hasta tutuklu Abdullah Aslan’ın hastalığı yeniden nüksetti
-
Financial Times yazdı: Ekonomi kötü, Erdoğan’ın Sisi’yle görüşmesi için baskı artıyor
-
Erdoğan imzalı yeni kaos: Ensar kardeşliğinden gönüllü geri dönüşe mülteci politikası
-
Ensar ve TÜRGEV’in ABD’de kurduğu TURKEN’in malvarlığı 1 milyar TL’yi geçti
-
Hukuksuz sürece dayanamayan KHK’lı avukat Emine Üzel Ahmadı intihar etti
-
Türkiye Tribünali, ‘kitlesel gözaltıların’ durdurulması için kampanya başlattı


İktidar yanlısı stk ve bazı siyasi partilerin hedef gösterdiği sanatçıların konserleri bir bir iptal ediliyor. AKP’li belediyelerin peş peşe iptallerinin ardından konu Meclis’e taşınırken, hedefin sanatçılar değil yaşam tarzı olduğu konusunda uyarılar geliyor.
BOLD – Sırasıyla Kürt sanatçı Aynur Doğan, Metin-Kemal Kahraman, Niyazi Koyuncu ve Apolas Lermi konserleri “değerleri paylaşmadığı” veya “sakıncalı” görülmesi bahaneleri ile AKP belediyeler tarafından iptal edildi.
HDP Milletvekili Oya Ersoy sanatçıların konserlerinin iptal edilmesini Meclis gündemine taşıdı. Ersoy, cevaplaması istemiyle Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a “Belediyelerinin konserleri iptal etmeleri konusunda talimatınız oldu mu?” diye sordu
Bugün de bazı parti ve stk’ların hedef göstermesi üzerine Uluslararası Isparta Gül Festivali kapsamında sahne alacak olan şarkıcı Melek Mosso’nun 3 Haziran’daki konseri iptal edildi.
AHLAKSIZLIĞI ÖZENDİRİYOR
İptal öncesi Yeniden Refah Partisi İl Başkanı Mehmet Kaya, konsere tepki göstererek, “Asım’ın neslini böyle mi yetiştireceksiniz?” ifadelerini kullandı.
Milli Gençlik Vakfı ve Anadolu Gençlik Derneği tarafından ortak yapılan yazılı açıklamada ise Mosso “Ahlaksızlığı özendiriyor” denilerek konserin iptal edilmesi çağrısı yapıldı. Açıklamada “Bu ve benzeri şarkıcıların Isparta’mız da yeri yoktur” denildi.
HEDEF YAŞAM TARZLARI
Sadece muhalif sanatçıların konserlerinin iptal edilmesi tepkileri de beraberinde getirdi.
Bazı milletvekilleri hedefin birkaç sanatçıdan ziyade “yaşam tarzı” olduğunu düşünüyor.
Birlikte mücadele çağrısı yapan TİP Milletvekili Barış Atay, “Sanatın herhangi bir disipliniyle uğraşan herkese sesleniyoruz. Bugün bu yasaklara hep beraber ses çıkarmazsak, hiçbirimiz bundan kaçamayacağız! Bu saldırıları bir kaç kişiye özel sanmayın. İktidarın ve yardakçılarının bu saldırıları; sanatadır, yaşam biçiminedir.
SANATÇI BULAMAYACAĞIZ
Sanatçı Ozan Çoban da “Onun konserini istemiyoruz bunun konseri olmasın diyenlere teslim olursak yarın konser verebilecek tek sanatçı bulamayacağız” diyerek uyardı.
Onun konserini istemiyoruz bunun konseri olmasın diyenlere teslim olursak yarın konser verebilecek tek sanatçı bulamayacağız. https://t.co/DOEdAS2SGQ
— Ozan Çoban (@cobanozan) May 25, 2022
Adalet can çekişiyor: Hukuk mizah malzemesi olmaktan öteye gidemiyor


Türkiye’nin geleceği üniversiteli gençler “beraber iftar yapmak” ve “aynı evde oturmak” suçlarıyla cezaevinde çürütülürken, mahkemede 100 kilo kokain kendisine yanlışlıkla geldiğini söyleyen baronlar serbest bırakılıyor. Adaletin can çekiştiği ülkede vatandaş kadar Adalet Bakanının da kafası karışık. AKP adaleti yine mizah dergisi Leman’ın kapağına konu oldu.
BOLD – Türkiye ekonomik krizle boğuşurken AKP iktidarı, kitleler halinde öğrencileri tutukluyor. Üniversite okumak için bir araya gelip ev tutan öğrencilerin tek suçu, aynı evde kalmak.
Dua eden, iftara katılan, Kuran ve hadis kitabı okuyan, komşusunun çocuğunun bisikletini tamir edeni örgüt üyeliğinden yargılayana AKP yargısı, “111 kilo kokaini bana yanlışlıkla yollamışlar” diyen yandaş holding patronunu ise serbest bırakıyor.
VATANDAŞIN KAFASI KARIŞIK
DHA’nın haberine göre, Bursa’da, 37 yaşındaki H.Ç. adlı kişi aldığı uyuşturucu madde, limon tuzu çıkınca dolandırıldığı gerekçesiyle, torbacıyı savcılığa şikayet etti.
Şikayet dilekçesinde 1,5 yıldır uyuşturucu kullandığını itiraf eden H.Ç., son 3 aydır ise kullanmadığını iddia etti.
Anlaştığı torbacı Ç.K.Y.’den metamfetamin aldığını, karşılığında da 200 TL’yi elden verdiğini belirten H.Ç., maddeyi kullandığında ise limon tuzu olduğunu anladığını söyleyip şikayetçi oldu.
ADALET BAKANI DA TARİF EDEMEDİ
Yargıtay 12 Mayıs’ta, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na 2012-2017 arasındaki bazı Twitter paylaşımları nedeniyle beş ayrı suçtan verilen dokuz yıl sekiz ay 20 gün hapis cezasının dört yıl 11 ay 20 günlük bölümünü onadı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “kararı tanımıyoruz” çıkışını eleştiren Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Diyor ki, ‘Tweet attı, hayatı karardı.’ Tweet attı diye hakkında soruşturma başlatılan bir Allah’ın kulu var mı, bilmiyorum… Yok. O zaman sormak lazım ‘Yahu bu tweet attı da, tweet’in içinde ne yazıyor?’ Soruşturma onun üzerine açılıyor” şeklinde savunmuştu.
MİZAH MALZEMESİ
Bozdağ’ın, “Türkiye’de tweet attı diye hakkında soruşturma başlatılan bir kişi yok. Tweet’in içinde yazandan dolayı soruşturma açılıyor” ifadeleri, karikatür dergisi LeMan’a konu oldu.
Derginin kapağında, mahkeme önüne çıkarılan bir sanığa hakimin “Yaz kızım. Sanığın tweet atmaktan beraatine. Tweet’in içine yazdıklarından 2 yıl 4 ay hapsine” demesi yer aldı.
Erdoğan yargısı suç olmayan eylemleri cezalandırıyor: Hedefte neden öğrenciler var?


Tayyip Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliğine karşı tavrının Rusya tehdidine yönelik seri önlemler almayı hedefleyen NATO içerisinde şimdilik bir çatlak meydana getirdiği görülüyor. Erdoğan’ın bu beklenmeyen çıkışı sonrası gözler haziran sonunda toplanacak NATO Liderler Zirvesi’ne çevrildi. Türkiye halihazırda söz konusu devletlerin başvurusunu veto edeceğini açıklayan tek üye ülke konumunda. Bunun Türkiye adına bir pazarlık kozuna döndüğüne dair genel kanı güçleniyor. Erdoğan istediklerini alabilecek mi? Bunu zaman gösterecek.
BOLD – NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 18 Mayıs 2022 tarihinde Finlandiya ve İsveç temsilcilerinin resmi başvurularını kabul ettikten sonra NATO üyelerinin çabuk karar almakta kararlı olduklarını ifade etti. İsveç ve Finlandiya’nın gelişmişlik endekslerinde üst sıralarda yer alması ve ordularının bir süredir NATO ile geliştirdiği ilişkiler hesaba katıldığında üyeliğe uygun olduğu düşünülüyor.
BALTIK DENİZİ NATO GÖLÜ OLACAK
Bununla birlikte bu devletlerin üyelik başvurularının kabul edilmesi halinde NATO’nun güvenlik kalkanında baltık bölgesindeki açık kapatılmış olacak, bu bölgede NATO etki alanı genişleyecek hatta Baltık Denizi bir bakıma “NATO gölü” olacak. Ayrıca pakta halihazırda 19 bin 250 personeli olan Fin ordusu ile 14 bin 600 personeli olan İsveç ordusu da dahil edilmiş olacak.
İSVEÇ ÜS KURDURMAYACAK
Rusya ise bu girişimi kendi güvenliğine yönelik bir tehdit olarak algılıyor fakat Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik kararlarına yönelik tepkisi farklılık arz ediyor. Basın toplantısında Finlandiya’nın üyelik başvurusuna yönelik bir soruyu yanıtlayan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova “Bütün parametreler temel alınarak bu karar her şeyden önce ordu tarafında alınacak” diyerek askeri bir karşılığının olabileceğini ima ederken, Dışişleri Bakanlığı İsveç’in başvurusuna yönelik tepkilerinin bu ülkeye yabancı askeri üsler ve silahların konuşlandırılmaması şartına bağlı olacağını açıkladı.
ERDOĞAN NE İSTİYOR?
Erdoğan, 19 Mayıs tarihinde gençlerle buluşmasında kendisine yöneltilen soruya verdiği cevapla veto kararının sebebini, söz konusu devletlerle yaşanan diplomatik sorunlarla ilişkilendirdi. Cevabında bu iki devletin “terör yuvası” olduğunu, Türkiye’nin mücadele ettiği “terör örgütlerine maddi ve silah desteği sağladığını” ifade etti. Ayrıca bu devletlerin Kıbrıs sorunu ile ilgili Türkiye’nin tezini desteklemediklerini belirtti. Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’ye göndereceği heyetleri kesin bir dille kabul etmeyeceğini belirtirken Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye’nin bu devletlerin üyeliğine kapıyı kapatmadığı ifade etti. Hem Erdoğan’ın hem de Kalın’ın beyanları, NATO ve söz konusu devletlerle yürütülmek istenen bir pazarlık girişimi olarak görülüyor. Peki Erdoğan’ın istekleri neler?
Bloomberg’de yer alan bir haberde bir Türk yetkililerin beyanlarına dayandırılarak talepler şu şekilde listelendi:
-Ankara, NATO üyeliği için herhangi bir yeni adayın, hem Türkiye içinde hem de Suriye ve Irak’ta sınırlarının ötesindeki terör endişelerini kabul etmesini istedi.
-Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmasına izin verilmeden önce yalnızca terör örgütü PKK’yı değil, ona bağlı kuruluşları (YPG) ve yapılanmaları da kamuoyu önünde kınamasını ve terör örgütü olarak tanınmasını talep etti.
-Türkiye’nin YPG’yi sınırdan geri itmek için, 2019’da Suriye’ye girmesinin ardından İsveç ve Finlandiya’nın diğer bazı Avrupa Birliği üyeleriyle birlikte Türkiye’ye uyguladıkları silah ihracatı kısıtlamalarına son verilmesi istendi.
-Türkiye, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri satın aldıktan sonra çıkarıldığı F-35 programına yeniden dahil olmayı talep etti.
-Yeni F-16 savaş uçaklarının ve modernizasyon kitlerinin verilmesi istendi.
-S-400’ler sebebiyle Türkiye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılması talep edildi.
MESELE HALKBANK DAVASI MI?
Ayrıca basına yansıyan bilgilere göre Türkiye’nin aralarında Gülen Hareketi mensuplarının da olduğu 33 kişiyi terör örgütü üyesi olmak iddiasıyla söz konusu devletlerden istediği ortaya çıktı. Gazeteci Adem Yavuz Arslan ise sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda ABD’ye giden bir heyetin yakın zamanda başlaması beklenen Halkbank davasını engellemek üzere çalıştığını ifade ederken bu davanın da esas olarak Erdoğan’ın pazarlık masasında olduğunu belirtti.
İÇ POLİTİKAYA MALZEME YAPTI
Erdoğan’ın çıkışı Türkiye’de muhalefetin de tepkisini çekiyor. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Bir dış politika konusunu oy devşirmek için iç politikaya malzeme etmeye başladı” dedi. Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise Erdoğan’ın çıkışındaki tutarsızlığa değindi. Babacan “Madem İsveç ile Finlandiya’ya böyle davranıyorsunuz; PKK’yı terör örgütü kabul etmeyen, başkentinde PKK’nın bürosu olan bir ülke var: Rusya. Rusya’ya neden meydan okumuyorsunuz?” dedi.
TÜRKİYE İLE İYİ OLACAĞIZ
19 Mayıs tarihinde İsveç başbakanı Magdalena Andersson ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinisto’yu Beyaz Saray’da ağırlayan ABD Başkanı Joe Biden’a “Türkiye’yi tekliflerini kabul etmeye ikna edebilir misiniz?” diye sorulduğunda ise “Türkiye’ye gitmiyorum ama sanırım iyi olacağız” dedi. Niinisto ise “NATO müttefiki olarak Türkiye’nin güvenlik endişelerinin giderilmesi konusunda mutabıkız. Terörü ciddiye alıyoruz ve her türünü kınıyoruz” dedi.
New York Times gazetesinde yayınlanan bir haberde NATO’nun başvuruları hızlandırılmış olarak işleme sokmasıyla ilgili ilk girişimi Türkiye’nin bloke ettiği ifade edildi. Planlanan takvime göre, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerine yönelik teknik sürecin Haziran sonunda yapılacak NATO Liderler Zirvesi’ne kadar tamamlanması ve devamında liderler tarafından üyeliklerinin onaylanması bekleniyor. Ardından İsveç ve Finlandiya’nın katılımının üye ülkelerin parlamentolarında tek tek onaylanması da gerekecek. Türkiye bu sürecin her aşamasında veto hakkını kullanarak söz konusu devletlerin üyeliğine engel olabilir. Bunu biraz da Erdoğan’ın yürüttüğü pazarlık politikası belirleyecek.


Şanlıurfa’da “düğün” operasyonu: “Nişanlımı tek kişinin ifadesiyle tutukladılar, haziranda düğünümüz vardı”


Melek Mosso: “Kendini bilmezlere kalmadı benim ahlakımı sorgulamak”


Kendi adıma artık hiçbir şey istemiyorum ama hukuksuzlukların en yakın şahidi ve mağduru evlatlarımız oldu
Öne Çıkanlar
-
Gündem2 days önce
Antalya gözaltında tutulan öğrenci ve öğretmenler tutuklandı
-
Politika2 days önce
İşte Erdoğan’ın Ensar’lı TÜRGEV’li “ABD’ye kaçış planı”: AKP’yi telaş sardı
-
Dünya2 days önce
Türk öğretmenleri Erdoğan’a iade eden Moldova eski Cumhurbaşkanı Dodon’a yolsuzluk şoku
-
Gündem1 day önce
Eski AKP İl Başkanı Temurci, 15 Temmuz’da silah dağıtıldığını doğruladı
-
Gündem2 days önce
“Kaçış planı” planları değiştirdi: Bugüne kadar seçime sıcak bakmayan AKP ilk kez “sandık” dedi
-
Gündem1 day önce
6 ay hapis yatan KHK’lı öğretmen Narin Ulutepe: Mücadele etmezsek haklarımızı alamayacağız
-
Dünya1 day önce
İsveçli aydınlardan “gazetecileri Erdoğan rejimine iade etmeyin” çağrısı
-
Analiz23 hours önce
Adalet can çekişiyor: Hukuk mizah malzemesi olmaktan öteye gidemiyor