Türkiye’nin dış politikada gündemini bir süredir milli güvenlik merkezli yapay sorunlar belirlerken; başta İran, Rusya ve Çin olmak üzere diğer devletler Türkiye içerisinde operasyon üzerine operasyon gerçekleştiriyor.
BOLD ANALİZ – Son yıllarda Türkiye’de casusluk romanlarını andıran gelişmeler yaşanıyor. Bundan Türkiye ile bir başka devlet arasındaki istihbarat savaşı anlaşılmasın. Türkiye başka devletlerin kendi arasındaki çekişmelerin gerçekleştiği bir sahaya döndü. Şimdi Türkiye’deki İsrail-İran çekişmesi gündemde. Erdoğan yönetimi ise milli güvenliği başka krizlerde arıyor ya da daha doğrusu milli güvenliği başka amaçlara feda ediyor.
HANGİ KRİZLER SEÇİMDE ERDOĞAN’A CAN SİMİDİ OLACAK?
Türkiye’nin dış politikada gündemini bir süredir milli güvenlik merkezli fakat yapay sorunlar belirliyor. Haziran sonunda NATO Liderler Zirvesi’nde Finlandiya ve İsveç’in adaylıkları veto edilecek mi? Bu ülkeler Suriye’deki Kürt Gruplara (PYD gibi) desteklerini kesecek mi? Kuzey Suriye’de Türk ordusu ne zaman, nasıl bir harekat düzenleyecek? Bölgedeki parametreler Türkiye’nin karşısına ne çıkaracak? Yazın Rodos açıklarında Türkiye petrol arama çalışmalarına başlarsa bu bir krize sebep olur mu? Yunanistan’ın Ege’de ve Trakya sınırlarındaki askeri hazırlığı Türkiye’ye yönelik bir tehdit mi? Bu ve benzeri sorular sıkça gündeme geliyor. Tabi tüm bu konuların gündemdeki ağırlığını ise başka bir soru belirliyor: Hangi kriz(ler) seçimde Erdoğan’a can simidi olacak?
TÜRKİYE’DE ADI KONMAMIŞ BİR KONTROLSÜZ AJAN KRİZİ VAR
Türkiye’de milli güvenliği ve asayişi uzun süredir etkileyen ve doğrudan ülke sınırları içinde olan önemli bir kriz var: Muhalif medyada sıkça yer alan “kontrolsüz göçmen krizi”. Bir de bununla ilişkili “kontrolsüz ajan krizi” var fakat henüz adı konmadı. Türkiye uzun süre Ortadoğu’da yabancı devletlerin ajanları için “eğitim sahası” olarak görülüyordu. Arap baharı ile başlayan sığınmacı akını ülke içindeki kontrol mekanizmalarını işlemez hale getirdi. Sığınmacıların geçmişi, işi, kimliği iyi takip edilemiyor. Örneğin IŞİD’in üst düzey liderlerinden Türkiye’ye yerleşip market işleten de var, trafik kontrolünde polisi şehit eden de. Bu atmosferde operasyonlar da kolaylıkla yapılıyor. Suriye iç savaşının başlangıcında Türkiye’nin korumasındaki ÖSO kurucusu Albay Mustafa Harmuş Adana’daki ofisinden Suriye’ye kaçırıldı. Suudi istihbaratı Cemal Kaşıkçı’yı kaçırmadan, direk ülke içinde kendi elçiliğinde infaz etti. İranlı muhalif Habib Chaab 2020 yılında İstanbul’dan karayolu ile İran’a kaçırıldı. Çeçen muhaliflerin zaman zaman Türkiye’de infaz edilmeleri artık normalleşti. Suriyelilere, Afgan ve Pakistanlılara ek olarak şubatta başlayan savaşla birlikte binlerce Rus ve Ukraynalı da Türkiye’ye geldi. Milyonlarca sığınmacı arasında ne kadar ajan olabileceğini tahmin etmek neredeyse imkansız. Tabi ucuz casusluğun yanında pahalı casusluk faaliyetleri de devam ediyor. Çin’in Uygur Türklerini takip etmenin yanında büyük ihaleler ve rüşvetlerle Türkiye’de önemli bir güce dönüşmekte olduğu iddia ediliyor.
LAPİD VATANDAŞLARINA TÜRKİYE’Yİ TERK ETME ÇAĞRISINDA BULUNDU
İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid geçtiğimiz günlerde Türkiye’de bulunan İsraillilere ivedi olarak ülkelerine dönme çağrısı yaptı. Gerekçe olarak ise İran’ın İsrail vatandaşlarına yönelik bir eylem planladığını duyurdu. Şimdiye kadar 21 uçak dolusu İsraillinin vatanına döndüğü öğrenildi. Peki İran’ın neden Türkiye’de bir eylem yapması bekleniyor?
TÜRKİYE İRAN’IN EN RAHAT OPERASYON SAHASI
Türkiye’de sadece İstanbul’da 113 bin İranlı’nın yaşadığı tahmin ediliyor. İranlılar legal/illegal sınırdan rahatça girebiliyor. Milyonlarca sığınmacının olduğu Türkiye’de dikkat uyandırmadan rahatça hareket edebiliyorlar. Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçebiliyorlar. İran’ın Türkiye içinde güçlü bir casusluk ağı olduğu düşünülüyor. İran’ın casusluk örgütü Selam ve Tevhid, geçtiğimiz mayıs ayında ABD tarafından terör örgütü olarak tanındı. Türkiye uzun bir süre bu örgütle mücadele ettikten sonra Erdoğan yönetimi bu örgütün varlığını inkar etmeye başladı, hatta yakın geçmişte bu örgüte yönelik operasyon yapan emniyet ve yargı personeli ağır cezalara çarptırıldı. İran’ın Türkiye üzerinde asimetrik bir gücü var. 17-25 Aralık operasyonlarının tapelerinde yer alan İçişleri bakanın “Reza gerekirse senin önünde yatarım!” cümlesi hala hafızalarda taze. Tüm bunlar değerlendirildiğinde Türkiye, İsrail vatandaşlarına yönelik en rahat eylem yapılacak ülkelerin başında yer alıyor. Peki İran eylemleri ile neyi hedefliyor?
İRAN “AHTAPOT DOKTRİNİ”NİN İNTİKAMINI ALIYOR
İranlı gazeteci Savash Porgham, AFP’ye yaptığı açıklamasında İran’ın hedeflerini ”İranlılar, Türk topraklarında her zaman suikast ve adam kaçırma eylemi gerçekleştirdi. Ancak onlar şu ana kadar genellikle İranlı muhalifleri hedef aldı. İsraillileri hedef alarak İran’ın iki amacı olabilir. İlki misilleme, bir İranlı yetkili sivil ya da askere yönelik suikastın intikamını almak. Ya da para için adam kaçırma” olarak ifade etti.
DW Türkçe’ye konuşan İRAM Dış Politika Koordinatörü Dr. Bilgehan Alagöz’a göre İran, İsrail’in geliştirdiği Ahtapot Doktrini’nin intikamını almak üzere bir dizi eylemler gerçekleştirmek istiyor. Ahtapot doktrini İran’ın bölge ülkelerdeki (Yemen, Suriye, Irak, Lübnan gibi) uzantılarının yani kollarının faaliyetlerini durdurmak için ahtapotun başına yani İran içindeki kişi ve kuruluşlara yönelik hamleler yapmayı hedefliyor. Alagöz son bir ayda İran’da çok sayıda gelişmenin olduğunu (bunlar arasında en dikkat çekenleri Parçin Askeri Tesisi’ne yönelik patlayıcı yüklü drone saldırısı ve İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun üst düzey komutanlarının şüpheli şekillerde ölümleri) belirtti.
Kulis: Kılıçdaroğlu ile Bahçeli arasında ‘erken seçim ve adaylık’ pazarlığı