BOLD – Meclis Komisyonu tarafından hazırlanan 15 Temmuz Raporu, aslında kimsenin nerede ve ne durumda olduğunu, içeriğinde neler olduğunu bilmediği bir rapor değil. Komisyon tarafından hazırlanan ve bastırılan rapor, bugüne kadar hem komisyon üyelerinin elinde bulunuyordu hem de her ne kadar TBMM Genel Kurulu’na intikal etmemiş olsa da dönemin Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a fiziken teslim edilmişti.
Komisyon Başkanı eski AKP Milletvekili Reşat Petek’in bugün şahsi internet sitesinde “tam metin” diyerek yayınladığı raporun içeriğinde 15 Temmuz’un gizli kalmış herhangi bir yanını aydınlatacak bilgi de yer almıyor. Rapor eklemeler yapıldı-yapılmadı, düşülen şerhler yayınlandı-yayınlanmadı şeklinde tartışılan kısımları ile birlikte düşünüldüğünde bile kamuoyunda bugüne kadar tartışılmamış herhangi bir başlık, konu ya da içerikle ilgili ufuk açacak yeni bir ışık da sunmuyor.
RAPOR, SOKAKTAKİ TARTIŞMALARIN KALLAVİ BİR DİLLE RAPORA DÖKÜLMÜŞ HALİ
Bu açıdan rapor, kamuoyun iktidar ve muhalefetin ve onun temsilcilerinin gerek miting meydanlarında gerek TV kanallarındaki tartışmalarda ve gerekse her iki grubun taraftarlarının hem sosyal medyada hem de çay sohbetlerinde sürekli tekrarladıkları ve dile getirdikleri tartışmadan öteye de gitmiyor: Kim daha çok suçlu, kim daha çok savundu, kim daha çok destekledi…
Rapor, işte bu eksende dönen bütün tartışmaların, TBMM Komisyonu tarafından – belki de yazarları milletvekili oldukları için – daha hukuki ve kallavi cümlelerle yazıya dökülmesinden başka bir şey değil. Hiçbir muhatabına da ne yeni bir anlam veya ne de pratik bir fayda sağlamıyor.
Bu açıdan değerlendirince Reşat Petek’in gazeteci İsmail Saymaz’a konuşmasıyla başlayan, muhataplardan eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın da yine gazeteci Saygı Öztürk’e konuşarak cevap vermesiyle ve bugün Petek’in raporu yayınlamasıyla devam eden rapor tartışmaları, anlam ve pratik olarak hiçbir fayda içermiyor. Herhangi bir işaret de taşımıyor gibi gözüküyor.
Tartışmalardan bir anlam çıkarılacaksa, konuyu gündeme geliş zamanı ile birlikte değerlendirmek gerekiyor.
AYKIRI SESLER VE KAYBETME İHTİMALİNİN YÜKSELMESİ İLE BİRLİKTE GELEN RAPOR
Komisyon raporunun etrafından dönen tartışmaların, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “AKP artık birinci parti değil” diyerek net bir dille özetlediği, AKP ve iktidar ortağı MHP’nin bütün anketlerde çok ciddi oranlarda oy kaybettiğinin görüldüğü, “yarın seçim var” denilse AKP’nin kaybetmeye çok yakın olduğu, AKP’nin ülke ekonomisini yönetmede ciddi bir şekilde başarısız olduğu ve ekonomik krizin seçim sandığına ciddi biçimde yansıyacağı bir dönemde; ve parti içinden Metin Külünk, Hayati Yazıcı gibi isimlerin ekonomi yönetimini eleştirmesinin, parti içinden birçok ismin sesini yükseltmeye başlamasının ve hatta bazı üst düzey isimlerin Ankara’daki varlıklarını elden çıkarmaya başladığı iddialarının hemen arkasından yaşanmış olması açısından önem taşıyor.
Parti içinden yükselen itiraz ve eleştirel sesleri iki anlamda değerlendirilebilir. Ya gerçekten samimi bir şekilde gördükleri yanlışları yine partilerinin ve liderlerinin “iyiliği” için dile getiriyorlar. Ya da yarın gerçekleşmesi oldukça muhtemel bir yönetim değişikliğinde “bakın ben aslında böyle demiştim, onları uyarmıştım” diyerek kendilerini temize çıkarma çabasıyla gelecekteki muhtemel iktidara şimdiden göz kırpıyorlar.
YENİ İKTİDARIN TEK DERDİ EKONOMİ OLMAYACAK
Reşat Petek’in durumu da ekonomi alanında olmasa bile, kendisini şimdiden olası bir iktidar değişikliğine hazırlamak için siyasi bir manevra olarak görülebilir. Çünkü olası bir iktidar değişikliğinde yeni yönetimin en büyük derdi belki ekonomi olacak, ama tek derdi ekonomi olmayacak.
Ele alınacak dosyaları Erdoğan’ın bir zamanlar akıl hocalarından olan Ahmet Taşgetiren daha geçtiğimiz haftaki yazısında “Yarına Bırakılan Dosyalar” başlığı ile sıralamıştı. Taşgetiren’e göre olası bir iktidar değişikliğinde gündeme gelecek 20 dosya bulunuyor. Ve bu 20 dosyanın neredeyse dörtte üçü bir şekilde 15 Temmuz’un öncesi, kendisi ve sonrası ile ilişkili.
Ve bu dosyaların yeni iktidar tarafından ele alınması durumunda, Reşat Petek gibi somut belgelerin altında imzası olan isimlerin hesap vermek durumunda kalacaklarını tahmin etmek zor değil.
Özetle Reşat Petek, “ben raporu gizlemedim, kurallara uydum, nizami davrandım ve hatta teamüllerin dışına bile çıktım ve tamamını kamuoyuna açıkladım” diyerek yarının AKP’li olmayan olası yeni iktidarına göz kırpıyor.