BOLD ANALİZ – Tahran Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncelikli gündemi Suriye harekatı idi. Erdoğan bu sefer harekatı, Rusya’nın Ukrayna savaşını formüle ettiği şekilde, bir “özel askeri operasyon” olarak sundu. Hem Erdoğan’ın söylemlerin retoriği hem de harekatın kapsamı Rusya’nın ki ile paralellik arz ediyordu. Fakat ne İran ne de Rusya buna razı oldu. Bununla birlikte İranlı yetkililer bu operasyonun bölgede terör örgütlerinin etkisini artıracağını ifade etti.
NEDEN ONAY İSTİYOR
Bu harekat için onay almak Türkiye adına 2 noktada çok önemliydi. Öncelikle Erdoğan yönetimi harekatı diplomatik zeminde meşrulaştırmak adına Astana Süreci tarafları olan bu ülkelerin onayını almaya ihtiyaç duyuyordu. Bu şekilde karşılaşacağı tepkileri de tek başına göğüslemek durumunda kalmayacaktı. İkinci olarak, Erdoğan yönetiminin İran ve Rusya’nın desteğini alamaması durumu (ya da daha doğrusu İran ve Rusya’nın harekata karşı çıkması durumu) sahada Türk ordusunun büyük kayıplar vermesine neden olacak.
ORDUYU SURİYE’DE NE BEKLİYOR
Kamuoyuna yansıyan haberlere göre Kuzey Suriye’deki Kürt gruplar büyük bir direnişe hazırlanıyor. Şam yönetimi de bu yerel güçlerle anlaştı ve onlara askeri, lojistik destek sağlıyor. Bölgede İran destekli Şii örgütler de var. İran ile paralel olarak onlar da Türk askerine karşı çıkacak. Bu şekliyle kara harekatı Türk ordusunda büyük kayıplara neden olacak. Harekat istenenden çok daha uzun sürecek. Bunu önlemenin en önemli şartlarından biri Türk ordusuna hava desteğinin sağlanması. Hava sahasının ise neredeyse tamamı Rusya’nın kontrolünde ve Rusya hava sahasını Türkiye’ye açmayacak. Savaş uçakları ve SİHA’lar bu şartlar altında karada ilerleyen orduya yardımcı olamadıkları gibi Rus ve Suriye hava kuvvetlerinin hedefi haline gelecek.
AKP’NİN YURTİÇİNDEKİ BASKILARI ARTACAK
Böyle bir askeri harekat Türk toplumu tarafından benimsenmiş değil. Muhalefet partileri açıkça bunun bir seçim propagandası olduğunu dile getiriyor. Halkın refleksi de bu yönde. İktidar kendisine olan desteğinin gittikçe azaldığının farkında. Yurt genelinde 15 Temmuz kutlamalarına iştirakteki ilgisizlik bunun somut göstergesi oldu. Cumhur ittifakı milliyetçi kitleyi istediği gibi konsolide edemiyor. Bir askeri harekat şüphesiz iflas etmek üzere olan Türk ekonomisinde büyük bir tahribata sebep olacak. Erdoğan yönetimi harekatı ve algıyı istediği gibi yönetemez ise buradan oy devşiremeyeceği gibi daha büyük bir krizle yüzleşmek durumunda kalacak. Bu da iktidarın daha baskıcı politikalar gütmesine neden olacak.
IRAK BM’YE GİDİYOR
Dün Irak Dohuk’ta sivil yerleşim yerinde meydana gelen saldırıda 9 kişi yaşamını yitirdi. Devamında Irak’ın çeşitli yerlerinde ve Türkiye’nin diplomatik kurumlarının önünde protestolar başladı. Irak yönetimi Türkiye’yi Birleşmiş Milletler’e (BM) şikayet edeceğini açıkladı. Türk askeri gücünün ise derhal Irak topraklarından çekilmesini talep etti. Bu durum uluslararası kamuoyunda da Türkiye’ye karşı büyük tepkiye neden oldu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Türkiye’nin saldırıdan sorumlu olmadığını iddia etti.
SALDIRI BÖLGENİN NABZINI ORTAYA KOYDU
Türkiye uzun süredir Ortadoğu’daki geri kalmış devletlerde mali yardım ve MİT destekli kamu diplomasisi faaliyetleri ile bir algı çalışması yürütüyor. Gelinen nokta ise bu çalışmaların iflas ettiğini gösteriyor. Erdoğan yönetimi bir süredir Irak ve Suriye’de ölümlerin, talanların ve istikrarsızlığın sorumlusu olarak görülüyor. Türk ordusu büyük çaplı bir harekata hazırlanırken saldırı sonrası yapılan açıklamalar ve eylemler bölgenin nabzını bir kez daha ortaya koydu: Hem Irak hem de Suriye meşru yönetimleri ve halkları topraklarında Türk askerini istemiyor.