BERK YILDIRIM | BOLD
Siyasî gelişmeleri sebep-sonuç ilişkisiyle tahlil etmek yerine, komplo teorileriyle düşünmeye yatkın bir zihin, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışını, ‘Erdoğan’ı iktidarda tutmak için atılmış bir adım’ olarak nitelendirirdi. Kemal Bey politik bir hata yaptı ve geçmişle helalleşme adı altında, zaten çoktan rafa kaldırılmış bir sorun için kanunî güvence istedi. Erdoğan da Kılıçdaroğlu’nun elini gördü ve yükseltti: ‘Referanduma gidelim, başörtüsüne anayasal koruma getirelim’. Hem CHP’nin bu iyi niyetli ama siyasî gerçeklikle bağdaşmayan hamlesine hem de hapishanelere atılan ve polis şiddetine maruz bırakılan başörtülü kadınlar üzerinden, Erdoğan’ın ikircikli ve sahte politikasına ışık tutmakta fayda var.
ERDOĞAN’A HAYAT ÖPÜCÜĞÜ
Erdoğan, hem kendisinin ve kurduğu kirli çarkın hem de ulusalcılarla tesis ettiği ‘kutsal ittifak’ın geleceğini belirleyecek bir seçime gidiyor. Ya Türkiye tarihinde yeni bir sayfa açılacak ya da otoriter tek adam rejimi, adamakıllı bir Orta Doğu diktatörlüğüne evrilecek. Enflasyonun yüzde 200’e yaklaştığı, yıllar sonra vatandaşın cebinin gerçek anlamda yandığı, yüzbinlerce ailede Erdoğan rejiminin mağdur ettiği en az bir kişinin olduğu böyle bir konjonktürde, Erdoğan’a hayat öpücüğü gerekiyordu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası oluşan ortamda gelen Putin destekli diplomasi hamleleri ve yine Moskova’dan akan sıcak para Erdoğan’ın elini biraz olsun rahatlatırken, CHP’nin başörtüsü teklifi de tek adam rejimi için bir anlamda pastanın üzerindeki çilek oldu. Başörtüsü meselesi tamamen halledilmiş olsa da, konu her açıldığında, 28 Şubat sürecini yaşayan kuşağın zihninde bazı sembolik anlar ve kareler beliriyor. Mesela bunlardan biri, daha sonra CHP’den milletvekili olan, dönemin İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Nur Serter’in, öğrencilerin başörtülerini çıkarmaları için kurduğu ikna odaları. Bir diğeri ise bir öğrencinin başındaki örtüyü çıkarmaya çalışan kadın polisin verdiği tarihî poz. Silahlı Kuvvetler’in meseledeki katı lâikçi tutumu ve tüm devlet dairelerini kapsayan başörtüsü yasağı da cabası. Yaşanan bu utanç verici tabloda, CHP ile birlikte bugün Erdoğan’ın yanında saf tutan ulusalcıların payı büyük.
BAŞÖRTÜSÜ TARTIŞMASI AKP’YE KOZ
Çankaya Köşkü’ne, eşi başörtülü bir Cumhurbaşkanının çıkmaması için düzenlenen Cumhuriyet mitingleri de hafızalardaki tazeliğini koruyor. İşte Kemal Bey’in ıskaladığı tablo bu. Başörtüsü mevzusunu ısıtmak, seçim meydanlarında AKP’nin tepe tepe kullanacağı bir mağduriyet kozunu, gidip kendi ellerinle rakibine teslim etmekten öteye bir anlam taşımıyor.
TÜM ÖVGÜYÜ O ALDI
Başörtüsü meselesi, ulusalcıların ve askerin karşı çıkmasına rağmen liberallerin, sosyal demokratların ve tabii milliyetçi-muhafazakâr kesimin mutabakatı, sivil toplum kuruluşlarının etkin çabalarıyla çözüldü. Bu süreçte haliyle, siyasetin doğası gereği tüm övgüyü Tayyip Erdoğan aldı. Fakat zaman herkese, Erdoğan’ın başörtüsünü bir din ya da özgürlük meselesi değil, tamamen politik bir malzeme olarak gördüğünü öğretti.
ERDOĞAN’IN BAŞÖRTÜLÜ POLİSLERİ BAŞÖRTÜLÜ KADINLARI COPLADI
Başörtülü hakimler, valiler, başsavcılar, askerler, polisler Erdoğan’ın tesis ettiği yeni rejimin birer simgesi haline dönüştü. Erdoğan, tek adam rejiminin üzerini devasa bir başörtüsüyle kapattı. Tek adam rejiminin hakimleri, rejimin emriyle, kendileri gibi düşünmeyen başörtülü kadınları, hem de karınlarındaki bebeklerle hapishaneye yollamakta tereddüt etmedi. Erdoğan’ın başörtülü polisleri, başörtülü kadınları copladı, yerlerde sürükledi. Bunların hepsi, Erdoğan’ın ve ona destek veren ikiyüzlü muhafazakârların gözlerinin önünde yaşandı. Rejimin müttefiki ulusalcılar, bu kareleri zaten büyük bir hazla seyrederken, Erdoğan ve AKPli milletvekilleri de zulme açık destek verdiler.
ERDOĞAN, BAŞÖRTÜSÜNE DİNÎ BİR MESELE OLARAK BAKMIYOR
Erdoğan için başörtüsü, kafasındaki tek adam rejimini tahkim etmek için kullandığı bir araçtan ibaret. Erdoğan, başörtüsünü dinî bir vecibe olarak değil, siyasî bir aksesuar olarak görüyor. Kurduğu rejime itaat eden başörtülüleri makam ve paraya boğarken, baş eğmeyenleri ise hapislikle ve işkenceyle cezalandırıyor. Bununla birlikte, 28 Şubat’ı yaşamış ve AKP’ye destek vermeye devam eden seçmen gözünde ‘kahraman’ pozisyonunu korumaya devam ediyor. Hele siyasî İslamcılar, devletin başörtüsüyle fethedildiğini düşünüyor. Bu fethin muzaffer komutanı olarak da Erdoğan’ı görüyorlar. Hülasa-ı kelâm, Kemal Bey Erdoğan’a çalıştığı yerden sordu ve alacağı cevap da belli. CHP liderinin soruları değiştirmesi şart.