BOLD – Dünyaca ünlü ekonomi profesörü Doran Acemoğlu, T24’ten Cansu Çamlıbel’e bir röportaj verdi. Acemoğlu, Erdoğan’ın siyasetinden Türkiye’deki demokrasi sorununa, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in politikalarından Türkiye’nin gelecek 10-15 yıldaki durumuna ilişkin görüşlerini aktardı.
Türkiye demokrasisi tamamen ortadan kalkmadığını belirterek “Ancak epey zayıfladı, kalitesi düştü, en önemlisi medya olmak üzere bazı ayakları kırıldı” diyen Acemoğlu, medya ile birlikte diğer ayakların da bağımsız yargı ve başkanlık sistemi olduğunu belirtti.
SEÇİMLERDE BAŞKAN DEĞİŞİKLİĞİ OLSAYDI ÜLKE EN AZINDAN NEFES ALIRDI
Acemoğlu, şunları söyledi: “Gelecek beş sene içinde muhalefet gelse de -altı kutuplu, yedi kutuplu bir şekilde- bugün yaşanan sıkıntıları çok hızlı bir biçimde çözebileceğini sanmıyorum. Muhalefette de ben benzer zayıflıkları görebiliyorum. Hangi lider gelse, hemen ‘Tamam, medyaya tam bağımsızlık veriyoruz. Lütfen beni özellikle eleştirmeye başlayın’ diyecekti? Hatırlarsanız 10 sene önce Barack Obama ABD Başkanı iken White House Correspondents Dinner’da (Beyaz Saray Muhabirleri Yemeği) bir konuşması vardı. Orada gazetecilere, “Beni sürekli eleştirdiğiniz ve sürekli tetikte tutarak daha iyi çalışmamı sağladığınız için size çok teşekkür ederim” dedi. Türkiye’de bunu gerçekten içten olarak söyleyecek bir lider yok şu anda. Ben zaten seçimden önce de değişim olsa Türkiye demokrasisinin bir sene içinde iyileşeceğine inanmıyordum. Ama şunu görmek lazım; Erdoğan’ın kişisel özelliklerini bir yana koysanız da dünyanın her tarafında, herhangi bir lider bir ülkede 10-15 sene iktidarda kaldığı vakit bunun olumsuz etkilerini görüyoruz. Mesela Afrika’da 10 sene üzerinde kalan çok lider var. Buralarda öncelikli olarak ekonominin kötüye gittiğini görebiliyoruz. Elbette demokrasinin üzerinde de etkisi oluyor, çünkü gücü kontrol etme ölçekleri artıyor. Liderin çevresindekiler -aynı Erdoğan’da ya da Putin’de olduğu gibi- ufak bir halka yaratıyorlar. Bu halka içindekiler gerçekleri, eleştirileri, farklı fikirleri içeri geçirmek yerine, sadakat üzerinden işleyen bir sistemde çok dar bir çevrenin fikirlerinin etkisinde kalıyorlar. Bu tür bir yönetim anlayışı ne demokrasi ne ekonomi açısından olumlu sonuç doğurur. Tabii Türkiye’de bunun üzerine bir de yolsuzluk sorunu var, bir de demin anlattığım üç ayaklı erozyon var; medya, yargı ve başkanlık sistemi kaynaklı. Dolayısıyla da seçimlerde bir başkan değişikliği olsaydı bu ülkeye en azından bir nefes aldırırdı.
KILIÇDAROĞLU’NA ELEŞTİRİ
Doran Acemoğlu, röportajında Kemal Kılıçdaroğlu’nu da şu sözlerle eleştirdi: “Ben, bu kadar seçim kaybeden bir ana muhalefet partisi genel başkanın parti başında kaldığı başka bir ülke bilmiyorum. On bir mi oldu, on iki mi oldu kaybedilen seçim sayısı? Varsa bilen, buna bir örnek versin.”
MEHMET ŞİMŞEK UMUTLANDIRMIYOR
Acemoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e de ekonomi konusunda güvenmediğini şu sözlerle dile getirdi: “Eğer ben yapısal problemlerden bahsediyorsam, 10 sene boyunca bu yapısal problemleri daha da kötü hale getiren bir Ekonomi Bakanı’ndan nasıl umutlanayım? Birincisi bu. Öte yandan Sayın Erdoğan’ın 2024 seçimlerine çok önem verdiği aşikâr. İnanıyor musunuz ki yerel seçimlere yaklaşıldığında saray faiz politikasına karışmayacak ve yine enflasyonu arttıracak harcamalarda ve politikalarda bulunmayacak?”
İMAMOĞLU’NA ÖVGÜ
Ünlü ekonomist, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında da şu sözleri sarf etti: “Sonuçta Erdoğan’a ve Erdoğan’ın seçtiği kuvvetli adaylara, en kuvvetli, en başarılı şekilde karşı bir alternatif geliştiren CHP’li politikacı belki de İmamoğlu. 2019 İBB seçimi, CHP’nin son 10 yıl içindeki en büyük zaferi bence. Ve baktığınız zaman Ekrem İmamoğlu’nun gerçekten çok önemli yetenekleri var. Kutuplaştırıcı bir kişiliği yok. Türkiye’de önemli olan karizma ve halkla konuşabilme gibi unsurlarda kuvvetli. Genç, dinamik. Bunlar çok önemli şeyler.”
GENÇLERİN YURTDIŞINA GİTMESİ BİR ÇÖKÜŞTÜR
Acemoğlu, iyi yetişmiş gençlerin yurtdışına gitmesini ise bir çöküş olarak değerlendirdi: Ben beyin göçünün, orta düzeyde olduğu zaman bir ülkeye çok büyük bir negatif etkisi olduğunu düşünmüyorum. Robert Kolej olsun, Alman Lisesi olsun, Galatasaray Lisesi olsun; bunların mezunlarının yüzde 20’si, yüzde 30’u yurtdışına gitse aslında Türkiye için çok kötü bir şey değil. Çünkü yurt dışında yeni teknolojileri öğrenip, yeni şeyleri Türkiye’ye getirme durumları olur. Ama yurtdışına giden mezun oranı yüzde 90’lara geldiğinde bu artık çöküştür.
ERDOĞAN’DAN BÜYÜK BİR DEĞİŞİM BEKLEMİYORUM
Şu anda sağda İYİ Parti’nin bu kadar düşük oy alması da gösteriyor ki, AKP bir şekilde gelecek senelerde de sağın merkezi olmaya devam edecek. AKP’nin çok iyi başardığı şey şu; yerel ağını çok iyi kurmuş bir parti, ülkenin dört köşesinde olan bir parti. AKP gelecek beş sene de belki on sene de büyük olasılıkla devam edecek. Ama ne yön seçecek; bunu benim bilmem mümkün değil. Kimse seçecek bu yönü? Bunu da bilmem mümkün değil.
Bunları söylemekle beraber, ben şu kısa vadede Erdoğan’dan büyük bir değişim beklemiyorum. Sayın Erdoğan, her ne kadar geçmişte çok büyük esneklik gösterip politikalarını değiştirse de şu anda yapılması gereken yapısal reformları hiçbir zaman öne çıkartmadı. Yolsuzluğu kontrol etmek olsun, devlet desteğinin çok daha yandaşlara değil; politik çizgiden bağımsız verilmesi olsun, demokrasiye, sivil topluma ve bağımsız medyaya ön açmak olsun… Bunlar hiçbir zaman Erdoğan’ın ve çevresindeki ufak grubun önem verdiği şeyler olmadı. O yüzden de çok kısa dönem içinde de büyük bir değişim beklemiyorum.”