ERSOY ÇELİK I BOLD ANALİZ
Türkiye son 4-5 yıldır sürekli mafya babalarının gündemi güçlü bir şekilde belirlediği üçüncü dünya ülkelerinden biri durumunda. Kimi zaman Alaattin Çakıcı ön plana çıkıyor, kimi zaman da video yayınları ve sosyal medya paylaşımlarıyla Sedat Peker. Sadece bu iki mafya babası da değil; irili ufaklı o kadar çok çete ve mafya babası türedi ki istatistiğini tutmak, kimin kim olduğunu bilmek bile çok zor. Hemen hergün lüks AVM’lerde ve sokaklarda mafya çatışması ve cinayet haberleri düşüyor ajanslara. Türkiye, Western filmlerini aratmayacak şekilde silahların konuştuğu ve çetelerin rahat rahat cirit attığı bir Vahşi Batı platosu artık.
NE OLDU DA TÜRKİYE VAHŞİ BATI’YA DÖNDÜ?
Peki neden böyle oldu? Bundan 10 yıl öncesine kadar bırakın mafya babalarını, mahalle arası sokak çeteleri bile nefes alamazken, ne oldu da birden bire Türkiye mafyanın atış alanı haline geldi? Evet, bu sorunun cevabı 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları sonrasında yaşanan hukuk cinayetlerinde, zulümlerde ve Erdoğan’ın bu zulümleri gerçekleştirebilmek kurduğu ittifaklarda saklı. Erdoğan, yolsuzluk ve hırsızlıkların üstünün örtülebilmesi için, daha önce Ergenekon davası sanıkları nezdinde derin devletle perde arkasından yürüttüğü temasları alenileştirdi ve derin devletle ittifak kurdu. Dolayısıyla derin devletin bonusu olan tetikçi mafya babalarıyla da müttefik olmuş oldu.
SEDAT PEKER MUHALİF, ÇAKICI MUHAFIZ OLDU
Derin devletin kontrolünde mafya babalarıyla Erdoğan’ın kurduğu ittifakın en bilinen ismi Sedat Peker’dir, bilindiği üzere. Birkaç yıl öncesinde şehir meydanlarında miting düzenliyor, muhaliflerin kanıyla banyo yapacağını ilan ediyordu. Sonra araya nüfuz kavgası girdi ve Peker, Erdoğan’ın olmasa da AKP’nin en amansız muhaliflerinden biri haline geldi. 2016’ya kadar yazdıkları mektuplar ve mahkemelerdeki ifadelerinden Erdoğan’a ve ailesine hakaret yağdıran Alaattin Çakıcı ise Peker’in aksine, Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın sıkı muhafızı oldu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit etmeye başladı.
MAFYA DEVLETİN HİMAYESİNDE KAN KUSTURUYOR
Türkiye şu anda, 90’lı yıllarda bile görmediği siyaset – polis – mafya üçgeninin dehşetini yaşıyor. Mafya babaları düğün törenlerinde gövde gösterisi yapıyor, racon kesiyor. Ayhan Bora Kaplan’ın yıllarca AKP’nin ve Süleyman Soylu’nun ve hatta eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ın himayesinde masum insanlara kan kusturduğu, şehir eşkiyalığı yaptığı gerçeği, emniyetin son operasyonuyla birlikte yadsınamaz bir şekilde ortaya çıkıyor ama devletin tepesinde kimsenin yüzü kızarmıyor. Yüksek Kocaman pişkin pişkin çıkıp “Operasyonu F.cü polisler yapmış olabilir” diyor.
SİNAN ATEŞ TORBACILARA ÖLDÜRTÜLDÜ, KİMSEDE “ÇIT” YOK
Artık sokaklarda caddelerde hiç kimse güvende değil. Üç kişi bir olup bir adama çullansalar, kurşunlasalar, insanlar dönüp bakamıyor, korkuyor. Çünkü emniyete de adalete de onları kontrol eden siyasi iktidara da güvenmiyor. Zira mafyanın ağababaları emniyetin, adliyenin ve siyasetin zirvelerini işgal etmiş durumda. Ankara’nın göbeğinde eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş, uyuşturucu torbacılarına öldürtülüyor, tüm işaretler MHP yönetimini gösteriyor; ama kimse gidip katilleri azmettiren gerçek katillere hesap sormuyor. Devletin başındaki Erdoğan hesap sormuyor, hatta suikasti MHP’yi ve Devlet Bahçeli’yi kontrol altına almak için kullanıyor.
“ÇALIYOR AMA ÇALIŞIYOR” DEMENİN BEDELİ OLACAKTI ELBETTE
Evet, her şey 17-25 Aralık yolsuzluklarının üstünün örtülmesi ve operasyonu gerçekleştiren savcı ve polislerin tutuklanıp cezaevine gönderilmesi ile başladı. Erdoğan, hırsızlıkları örtmek için derin devletle işbirliği yapıp mafyaya yol verdi, Türkiye vahşi batıya döndü. Şimdi bu durumun sıkıntısını sokağa çıkmaya korkan halk ödüyor. Kusura bakmasınlar ama “Çalıyor ama çalışıyor” demenin bir bedeli olacaktı tabi.