ORHAN KAYA | BOLD ÖZEL
Kemal Karanfil, 17-25 Aralık sonrasında kurulan sulh ceza mahkemelerinde görev yaptığı sırada Anayasa Mahkemesi’ne bu mahkemelerin Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürdü. Davayı açınca görevden alındı ve Eskişehir’den Zonguldak’a sürüldü. 15 Temmuz hadisesinden bir gün sonra 16 Temmuz’da gözaltına alınıp tutuklandı. 15 ay hapis yattıktan sonra baskı rejiminden kaçarak yurtdışına yerleşti. 15 Temmuz sonrası HSYK tarafından ihraç edilen eski hakim Kemal Karanfil, Bold Medya’ya çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Türkiye’de sulh ceza hakimi olarak görev yaparken bir anda ihraç olup tutuklandınız. Yaşadıklarınızı anlatabilir misiniz?
16 Temmuz akşamı askerden önce polisler biz hakimlerin evine geldi. Gelen 2 polis yaptıklarının suç olduklarını biliyorlardı. Utangaç bir halleri vardı. Yeşil pasaportum vardı yurtdışına çıkabilirdim. Ama hukuksuz işim yoktu. En fazla açığa alacaklarını düşündüm. Bu kadar canavarlaşacaklarını düşünmedim. O da benim hatam. 15 ay tutuklu kaldım. Duruşmalarda hakimlere boyun eğmeden yaptıklarının haksız ve hukuksuz olduğunu anlatarak savunma yaptım. Hepsi bilerek gönderilmişti. Zonguldak’ta tutuklandım. 3 gün sonra baktım cezaevine bir hakim arkadaş geldi. Ali A. Normalde Yargıda Birlik’e destek veren birisiydi. Sen niye tutuklandın dedik. ’15 Temmuz akşamı sizleri tutuklamamı istediler. Darbeye teşebbüsten tutukla dediler. Delil yok niye tutuklayacağım’ demiş. Bu hakimi 3 gün sonra görevden alıp tutukladılar. Bizi tutuklayan Zonguldak Sulh ceza hakiminin daha sonra intihara teşebbüs ettiğini öğrendim. 15 ay sonra oyçokluğuyla tahliye oldum. Tahliye olunca Sayın Gergerlioğlu ile tanıştım. KHK Platformlarında mücadele ettim. Cezaevinde kötü muamaleye maruz kaldım. Şikayetçi oldum. Mahkeme onları değil beni mahkum etti. Mahkemenin bu kararı, benim için bardağı taşıran son damla idi. Zira herşey, kamera görüntüleri, dr raporu lehime olduğu halde, rejim yargısı onları değil, beni yani mağduru mahkum etmişti.‘ Bu ülkede hukukun zerresi dahi kalmamış‘ deyip yurtdışına çıkma kararı aldım.

YARGILAMA DEĞİL GÜDÜMLÜ ROKET GİBİ KARAR VERİLİYOR
Hakkınızda açılan dava da ne tür iddialar vardı. Türkiye’de savcılar iddianamelerde akla hayale gelmeyen idddialarda bulunuyor.
Ben iddianameyi okuduğumda bunun bir hukukçuya ait olmadığını gördüm. İlk 60 sayfa sanki istihbarat raporu gibi. Tezvirat kokuyor. Hukukçu ağzıyla yazılmamış akla mantığa aykırı şeyler var. Kendi hezeyanlarını yazan bir metin. Daha sonra 2-3 sayfa kişilerle ilgili istihbarat raporları. Bylock, Bank Asya hesabı, cemaat okullarına çocuğunu gönderip göndermediği ile ilgili, yani suça ilşkin değil, Cemaatin yasal kurumları ile bir şekilde irtibatın olup olmadığı gösteren unsurlar serpiştirilmiş. Savcı şüphelinin lehinde ve aleyhinde olan delilleri de toplar. Cemaatle ilgili veya diğer siyasi davalardaki iddianamelerde bu süreçte böyle objektif bir iddianame okuyamadım. Daha çok ellerine tutuşturulan yazıların altını imzalamışlar gibi geliyor. İzin verildiği ölçüde rötuş yapmış olabilirler. İradeleri dışında iddianame hazırlamayan veya karar vermeyen görevden alınıyor. Yargılama safahatında ise delil araştırması yapılmadı. ByLock iddiası var getirin inceleyelim diyorsunuz. Talebin reddine… Hakkınızdaki iddia var, gelsin dinleyelim diyorsunuz. Talebin reddine… Yargılama değil daha çok uzaktan güdümlü roketin kilitlenmesi gibi ben bunu cezalandıracağım kafaya koymuşlar. Sizi duymuyorlar bile. Mesela darbe davalarında kamera kayıtlarını, uçuş raporlarını istiyorlar ama reddediliyor. Yani delil araştırması yapılmıyor. O nedenle bunlara İddianame veya mahkeme kararı demek zor. Türkiye’de politik davalarda mahkeme veya yargı diye bir şey yok. Dünya tarihinin akademik seviyesi en yüksek bir cezaevi dönemi oldu. Birisi diyor ya, cezaevlerinde bilgi yarışması yapılsa Türkiye açık arayla birinci olur. Doktor, , öğretmen, hakim, savcı, mühendis var. Adeta bir fırsatını bulup okuyan fakir anadolu çocuklarına ‚‘ Okumak he ! O makamlara ancak bizler geliriz‘‘ dercesine cezalandırıldığını görüyoruz 15 Temmuz sonrasında.!
15 Temmuz’dan beri yargı hukuksuzlukların baş aktörlerinden bir tanesi. Bu süreçte yaşananlarla ilgili bir yargıç olarak neler söylersiniz?
15 temmuz’dan sonra da Saray’ın hakimleri tarafında halka karşı cübbe giyerek resmen terör eylemi işlendi. Hakimlerin yaptığı faaliyetler 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasıın 1. Maddesindeki terör tanımına giriyor. Çünkü yasada terör, Anayasal düzeni ve temel hak ve hürriyetleri devirmeye yönelik cebir ve şiddet içeren faaliyetler olarak tanımlanıyor. Bu Saray yargıçları ve Yargıda Birlik Derneği’nin üyeleri, hukuksuz, zalimliğe varan kararlara imza attılar. Yargıda Birlik Derneği, Çoğu 2014 HSYK seçimlerinde AKP’nin yargıya egemen olmak için Ergenekon ekibiyle beraber kurdurduğu, ne yazıkki CHP’den ulusalcı tayfanın da destek verdiği bir dernek. YBD hakimleri tarafından bu terör eylemleri işleniyor. Somut örnek vereyim. Örneğin Anayasa’da imza attığımız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, dokunulması mümkün olmayan temel haklara dokunarak, adeta insanlara neden bu hakkı kullandın diyerek 6 yıl 3 ay veya daha fazla ceza veriyorlar. Nedir bu haklar… Örneğin inanç hürriyeti, eğitim öğrenim hakkı düşünce hürriyeti.. İnsani yardımlaşmayı bile terör faaliyeti sayacak kadar bunlar canavarlaşmış maalesef meslektaşlarım diyemeyeceğim bu kişileri. Bunlar hakim değil, bunlar tam bir militan. En temel anayasal hakları suç saymak suretiyle terör suçu işliyorlar. Başka türlü izahı mümkün değil.

Türkiye’de 15 Temmuz sonrası 2 milyona yakın kişiye terör soruşturması açtılar. Bunun hukukla izahı mümkün mü?
Bu soruşturma ve davalara yargılama diyemeyiz. Çünkü yargılama, en azından yasa çerçevesinde olmalı. Ceza kanununun en temel ilkesi kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesidir. 1200’li yıllardaki Hammurabi Kanunları, Magna Carta’da dahi yer alan, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini bile bu süreçte safdışı bıraktılar. Türkiye, giderek taş devrinde bile olmayan şeyleri bu hakim ve savcılar kendi halkına layık gördüler.
Eskiden hukukçular siyasilerle yan yana gelmekten korkarlar çekinirlerdi işte hani tarafsızlığını bozulacak diye. Şimdi ise işte Tayyip Erdoğan’la veya bir taşrada bir il başkanıyla yan yana görünmek için sıraya giriyorlar. Hukukçular tarafsız ve bağımsız olmalı, her türlü güç odağına karşı böyle bir hukukta ilke var. Bu hakimlerin o siyaset karşısındaki taraf olma durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunların bir kısmı belki yüzde kırkı-ellisi baskı altında karar veriyorlar. Çünkü kararlara imza atmaya örneğin ByLock delil olamaz diyen Gaziantep İstinaf Mahkemesi Başkanı başkanlıktan alındı ve Antalya’ya sürüldü. İstedikleri kararları vermeyen hakimleri tenzili rütbeyle sürdüler. Mesela ben de istedikleri kararları vermediğim için önce sürgün sonra ihraç torbasına koydular. Diğer yüzde elli ise Erdoğan’ı ya halife ya da başbuğ olarak görüyor. Cemaat mensuplarını da halifeye isyan eden Baği’ler isyan edenler olarak görüyorlar. Bizlere ceza vermeyi de cihat olarak görüyorlar. O kadar efsunlaşmışlar ki. Hukuk kurallarını bir tarafa bırakmışlar, partilerinin talimat ve teşvikleriyle hareket ediyorlar. Aynı IŞID mensupları gibi.
TÜRKİYE’DE POLİTİK DAVALARDA YARGI DİYE BİR ŞEY YOK
Gülen Hareketi davalarındaki kararlar nasıl veriliyor?
Ölçüleri hukuk değil. Sarayda bir ekip var, 1 Eylül 2018 tarihinde Doğu Perinçek Habertürk’te bunu itiraf etti. Bu içtihatları geliştiren bizleriz‘ dedi. Saray’da Fahri Kasırga, Mehmet Uçum, Kenan İpek gibi ekipler bu durumda nasıl karar verileceğine dair şablon kararları hazırlayıp servis ediyorlar diye düşünüyorum. Türkiye’de yargı diye bir şey yok ki. Yargının en önemli özelliği tarafsız ve bağımmsız olmasıdır. Bağırsaklarından veya kuyruğundan Saray’a bağlı olanlara yargı denmez onlar ancak Saray celladı olabilir. Türkiye’de özellikle politik davalarda, siyasi davalarda yargı diye bir şey yok. Mahkeme değli onlar. Mahkemenin olmazsa olmaz bağımsızlığıdır.
15 Temmuz sonrası açılan davaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yani bu davaların politik dava olduğunun en büyük kanıtı, dava dosyalarını iddianameler okuduğunuzda isnat edilen fiillerin, yasalarda suç olmayan eylemler olduğunu görüyorsunuz. Mesela sohbet yapmak ya da zekat sadaka vermek gibi. Bakıyorsunuz AKP’ye biat eden tarikat ve cemaatler de sohbet, zekat gibi eylemleri yapıyor. Fakat onlara bir şey yapılmıyor. Bu zaten ceza kanunlarında suç değil. Bir fiil bir kişiye göre suç diğerine göre suç değilse davalar politik demektir.
BİNLERCE AVUKATI HAKİM YAPTILAR
Türkiye’de karı-koca tutuklamaları yapılıyor, çocuklar ortada kalıyor. Bu tip tutuklamalar hakimin vicdanına nasıl sığıyor?
Anlamakta zorlanıyorum. Ben de hakimlik yaptım. Bırakın anne babayı tutuklamayı bir erkeği tutuklarken bile evli olup olmadığını çocuklarının olup olmadığını sorardım. Çocukları varsa tutuklama yerine alternatif tedbirler uygulardım. Mahkum ederken de ceza yerine denetimli serbestlik kararları verirdim. Ama şimdi bakıyorum. Suç olmayan fiillerden dolayı karı kocayı tutukluyorlar. Hakimin özelliği tarafsız bağımsız olacak duygularını siyasi görüşünü davalarına yansıtmayacak. Yansıttığı zaman hakim olamaz. Adalet Bakanlığı son dönemde bu tipleri hakim yaptı. Binlerce avukatı hakim yaptılar.
2014’TE HSYK SEÇİMLERİNDE HAKİM VE SAVCILARI FİŞLEDİLER
Bir gecede 3 bine yakın hakim ve savcıyı açığa alıp ihraç ettiler. Siz de ihraç edilenler arasındasınız. Bununla ilgili tanıklığınız var mı?
2014 HSYK seçimlerinde Yargıda Birlik adaylarına oy vermeyenler tek tek fişlendi. Her şehirde fişlemeyi yapacak 2-3 kişi görevlendirildi. Eskişehir’de görevlendirelenleri biliyorum. Bu fişlemeler kullanıldı. Bizleri ihraç etmek için kendilerince bahane arıyorlardı. Çünkü suçumuz yok, işimizi düzgün yapıyoruz. Onlara göre Allah’ın lütfu lazımdı. 15 Temmuz’u tertip etiler. O gece önceden hazırlanan listelerle aynı akşam 2746 hakim savcıyı açığa aldılar. Normalde bir kişi oturup bu kadar hakim ve savcıyı sicilleriyle yazmaya kalksa 3 günde yazamaz.Aylar Önce ölen kişiler vardı. 3 ay önce ölen Balıkesir Hakimi Ahmet savcı gibi. Bunlar lisltelerin aylar önce hazırlandığını gösteriyor. Bunlara tanık olan, HSYK üyelerinden bizzat duyan meslektaş var. 2013’ten beri kamuda düzgün çalışan insanları fişleyip ihraç ettiler. Özellikle Gülen cemaati başta olmak üzere ne kadar düzgün insan varsa bunların ihracını kafaya koymuşlardı. Onun için bir darbe gerekliydi onu da yaptılar. Onu da gariban insanlara fatura ettiler. Aklı başında olan insanlar bunu görüyor. Ancak bunları farketmeyip propagandanın etkisinde kalıyorlar maalesef.
Şu anda yargıya kim hakim, kim kontrol ediyor?
Şu anda Erdoğan ve ortak olduğu Ergenekon ekibi kontrol ediyor.
AZILI MAFYA BABALARINI ÇIKARDILAR GARİBANLARI BIRAKMADILAR
Türkiye’deki af tartışmasıyla ilgili ne söylersiniz? KHK’lıları da kapsayan bir af çıkar mı?
Doğrusunu söylemek gerekirse eşkıyalardan bir iyilik geleceğini düşünmüyorum. Ümit verip milleti oyalıyorlar. En azılı teröristlere ve hırsızlara 3 kez af çıkarttılar. 2016’dan beri cezaevlerini boşaltıyorlar. En azılı mafya babalarını çıkardılar ama gariban insanları kapsam dışı bıraktılar. Dilerim yaparlar, içeride çok masumlar var. Ama ben bu insanlarda bunu göremiyorum. (KHK’ları kapsayan af çıkar mı) İnşallah. Cumhuriyetin 100’ncü yılında olursa güzel olur. AKP’nin içinde vicdanlı insan kaldı mı bilemiyorum.
ESKİ YARGITAY BAŞKANLARI YANLIŞA YANLIŞ DERDİ, ŞİMDİKİLER CÜBBE İLİKLİYOR
Yargıtay Başkanı’nın bunca hukuksuzluğa sessiz kalışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yargıtay Başkanı bana eskiden Kemalciğim diye hitap ederdi. 2014 HSYK seçimlerinden önce Ethem Sancak’ın kadrosundan Yargıtay üyesi oldu. Erdoğan’a aşığım diyen Sancak’ın akrabası. Safını da AKP’den yana belirledi. Ve ben HSYK seçimlerinde AKP’nin listesine destek vermeyip eleştirince bana tavır aldı. Yargıtay başkanı olacak biri değil. Taraflı birisi. Eski Yargıtay başkanları siyaseti eleştirebilirdi. Yanlışa yanlış derdi. Ama şimdiki başkanlar cübbe ilikliyor.
Türkiye’de mağdurlara tavsiyeniz var mı?
Öncelikle yurtdışına gelebilenler bir dakika durmasın ülkeyi terk etsin. Yurtdışına çıkamayanlar mağdurlar imkanları varsa çocuklarına dil öğreterek yurtdışında okul okuma imkanları var. Buraya çocuklarını ve eşlerini gönderebilirler. Almanya’da meslek eğitimi alıp en az 2500 euro maaşla iş bulabilirler. Burada yetişmiş gençlere fırsatlar var. Ümitsiz olmasınlar kendilerine de bir gün Allah bir kapı açıcaklardır.
AKP REJİMİ TÜM KURUMLARI ÇÖKERTTİ, TÜRKİYE YAKIN VADEDE DÜZELMEZ
Türkiye’de yakın vadede hukuka dönüş bekliyor musunuz?
Yakın dönemde zor görünüyor. Türkiye’nin en büyük sıkıntısı AKP rejimi Ergenekon ile ittifak ederek tüm kurumları çökertti. Askeriya, sağlık, yargı, eğitim… İşin acı tarafı türkiye’de adam gibi muhalefet yok. AKP’nin bu kadar hukuksuzluğuna rağmen 20 yıldır iktidarda olması muhalefetin de dizayn edilmiş olmasından kaynaklanıyor. Türkiye yakın vadede düzelmez. Allah’tan bir inayet gelirse ancak düzelir. Muhalefet yok, medya yok. Bazı medya kurumları muhalif gibi görünüyor ama iktidara çalışıyor. Son seçimlerde gördük. Kılıçdaroğlu’nun samimiyetine güveniyordum en azından dürüst diyordum. Fakat bakıyorum seçimlerden sabıkalı Ergenekon’dan ceza almış AKP’den çuvalla para alan Tuncay Özkan’ı getirip seçimden sorumlu kişi olarak görevlendiriyor. Bir önceki seçimde Mehmet Ali Çelebi’yi getirdi. Seçmenlerinin canla başla çalışarak topladıkları oyları yayınlamadılar. Anadolu Ajansından beslendiler. Muhalefet güven vermiyor.
İBRAHİM OKUR VE BİROL ERDEM’İN YATACAK YERİ YOK
HSYK eski Daire Başkanı İbrahim Okur’u tanıyor musunuz?
Ülkenin bu hale gelmesinde yargıda iki isim çok önemil. Biri İbrahim Okur diğeri Birol Erdem. İkisi mesleklerinin hakkını verselerdi ülke bu hale gelmeyebilirdi. Bunların yatacak yeri yok. İbrahim Okur yanılmıyorsam etkin pişmanlıktan faydalandı ama yine yıllarca tahliye etmediler. Ergenekon davalarına bakan hakimleri atadığı için yatırdılar. 17-25 Aralık’tan sonra Birol Erdem ile beraber AKP’ye çalıştı. Bakanlık ve milletvekilliği vaat ettiler. 2014 HSYK seçimleri öncesinde, kritik başsavcıları değiştirdiler. Yerlerine AKP’nin istediği isimleri getirdiler. Bu HSYK seçimlerini iktidarın kazanmasına yol açtı.