BOLD – T24 yazarı Çiğdem Toker’in ‘Türkiye’den BAE’ye “seç seç al” ikramı’ başlıklı yazısı AKP Hükûmetinin iki yüzlülüğünü gözler önüne serdi.
İki yıl önce Merkez Bankası ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında bir swap anlaşması imzaladığını hatırlatan Toker, “İkili Para Takası anlaşması adıyla imzalanan metinde nominal büyüklük de karşılıklı olarak 18 milyon dirhem ve 64 milyar TL olarak açıklandı. Bu tutar o günkü döviz kuruyla, yaklaşık 5 milyar dolara karşılık geliyordu. Anlaşma üç yıllıktı ve karşılıklı uzlaşıyla uzatılabilecekti. (Halen yürürlükte olan bir anlaşmadan söz ediyoruz.)” ifadesi kullandı.
“HANİ BAE DARBE SORUMLUSUYDU”
Erdoğan ve AKP Hükûmetinin iki yüzlülüğüne vurgu yapan Toker, “Bir ara 15 Temmuz darbe girişiminde sorumluluk da atfedilen BAE ile bu anlaşmanın nasıl imzalandığı merak edildi doğal olarak ama bir çok kişinin de bu ani yakınlaşmanın tamamen “duygusal” (!) sebeplerden kaynaklandığını bilecek kadar AKP iktidarın konusunda fikri vardı artık. Bugün TBMM’de görüşülecek olan Türkiye ile BAE arasındaki Stratejik İşbirliği Çerçeve Anlaşması, o günlerde başka bir kimlik kazanan ilişkilerin bir sonucu.” dedi.
“TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR YANINDA YÜZLERCE DÖNÜM ARAZİ”
Söz konusu anlaşmanın BAE’ye hangi alanlarda büyük imtiyazlar verdiğini daha önce açıkladığına işaret eden Toker, “Eklenmesi gereken bir düzenleme de şu ki, Türkiye BAE için listelenmiş enerji projelerini gerçekleştirebileceği sahaları önceden belirleyip ona tahsis edilecek. Peki Türkiye’nin dört bir yanında yüzlerce dönüm anlamına gelecek bu sahalar BAE’ye ne zaman tahsis edilecek?” diye yazdı.
“ANLAŞMA TBMM’DE GÖRÜŞÜLMEYE BAŞLAYACAK”
Toker, AKP’nin Türkiye’nin kaynaklarını BAE’ye nasıl peşkeş çekeceğini şöyle anlattı: “Meclis’te görüşülmeye başlanacak olan bu anlaşmanın, kanunla uygun bulunup yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde. Yani ülkemiz topraklarının bir kısmı mart ayı sonuna kadar enerji projeleri yapsın diye BAE’ye tahsis edilecek. Bu “seç seç al” anlamına gelen ikram gibi bir düzenleme olduğunu söyleyebiliriz. Yanı sıra, Türkiye BAE’nin ona tahsis edilen Türk topraklarında yapacağı projeler için bir de ayrıca ulusal iletim hattını her an hazır tutacak. Bu da anlaşmaya bir madde olarak konulmuş durumda.
Türkiye’de bir enerji, havalimanı gibi altyapı projeleri gündeme geldiğinde, hayata geçirilmesinin ne kadar uzun bürokratik işlemler gerektirdiğini biliriz. Sadece Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu bile bir -iki yıldan önce hazırlanıp -yargı süreçleri de dahil edildiğinde- tamamlanamaz. Türkiye BAE’ye arazi tahsis ettikten sonra bunları yapması için de bürokratik kolaylık sağlama sözü veriyor.
Altın tepsi içinde binlerce megavatlık santral, yüzlerce dönüm arazi, milyarlarca dolarlık projenin BAE’ye sunulmasının tek nedeninin, yazının başında söz ettiğim swap anlaşması olamayacağını düşünüyorum. Kamuoyunu ikna etmek üzere rezervleri dolu göstermeye yarayan swapların politik amacı, sınırlı bir süreyi kapsar.
Bu stratejik çerçeve anlaşmanın ardından başka “faydalar” olmalı.”