ERSOY ÇELİK | BOLD ANALİZ
Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA) Galata Köprüsü’nde düzenlediği “Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lanet” eylemi, Bilal Erdoğan’ın “şehzade” olduğu ilanının yanı sıra, bir yumruklama olayı ile de hafızalara kazındı. Miting sonrası Şişhane’de, “Kelime-i Tevhid” bayrağı taşıyan İsmail Aydemir, yumruklu saldırıya uğradı. Yumruğu atan Ege Akersoy, bölgede görev yapan trafik polisi tarafından yakalandı. Üniversite öğrencisi Akersoy, Karaköy Polis Merkezi’ndeki işlemlerinin ardından sevk edildiği hakimlikçe tutuklandı. Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği son sınıf öğrencisi olan Akersoy, savcılık ifadesinde, babasının emekli binbaşı olduğunu ve ve milliyetçi duygularla yetiştirildiğini belirtti. Geçtiğimiz günlerde, Suudi Arabistan’da Fenerbahçe ile Galatasaray maçında “Atatürk fotoğrafı” taşınmasına mani olunması nedeniyle yaşanan olaydan etkilendiğini ifade etti. Yumruğu da kendisini savunmak için attığını söyledi ama İsmail Aydemir’in kanlar içindeki hali öyle söylemiyor.
ERDOĞAN, TOPLUMU BİLİNÇLİ ŞEKİLDE PROVOKE EDİYOR
Akersoy’un attığı yumruğun yanı sıra, tutuklanması da tartışmaları beraberinde getirdi. Şiddet olayının anlık gelişip bittiğini ve İsmail Aydemir’in burnunun kanaması şeklinde hafif yaralanmayla sonuçlandığını belirten hukukçular, tutuklamanın hukuki dayanağının olmadığını ve siyasi nitelikli bir karar olduğunu ifade ettiler. Üstelik, başta eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik olan saldırılar olmak üzere, benzer bir çok hadisenin geçiştirilmiş olması ve hatta Erdoğan’dan bizzat destek bulması nedeniyle, Akersoy’un tutuklanmasının aşırı bir karar olduğunu kaydetti hukukçular ve siyasiler. Evet, benim de katıldığım ve son derece yerinde bulduğum bir tespit bu. Erdoğan, Gezi Parkı eylemlerinin gerçekleştiği 2013 yılından bu yana, sistematik olarak şiddeti körüklüyor, toplumlu bilinçli bir şekilde provoke ediyor. “Yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyorum” diyerek, insaf sahiplerini hayretler içinde bırakan yaklaşımını açığa vuruyor.
📌Elinde yeşil bayrakla Gazze mitingine giden adamı yumruklayan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi E.A. çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. pic.twitter.com/H3De0f68uB
— BOLD (@BOLDmedya) January 1, 2024
MUHALEFET DE YUMRUK ATANIN KİMLİĞİNE BAKIYOR
Erdoğan’ın toplumsal olayları ve siyasal şiddeti gayet şuurlu ve sistemli bir şekilde teşvik ve tahrik ettiği gerçeği konusuna, AKP’liler de dahil olmak üzere, itiraz edecek pek bir kimse yoktur zannederim. Zira, AKP’deki trolleşmiş zihniyetliler de biliyor Erdoğan’ın bu oyununu ve de destekliyorlar. Muhalifler Erdoğan’ın insafla, vicdanla, ahlakla ve adalet duygusuyla taban tabana zıt bu taktiğini biliyorlar da, ne yapıyorlar şiddet olayları karşısında? Ege Akersoy’un İsmail Aydemir’e attığı yumruk sonrası başlayan tartışmalar gösterdi ki, maalesef onlar da yumruk atanla yiyenin kimliklerine bakıyor. Atan kendilerinden yiyen de muhaliflerinden ise “Bendensen, vur gözüne hasmımızın” moduna bağlıyorlar. Mesela, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir, “Anayasaya baş kaldıran, anayasal düzeni yıkmaya çalışan hilafet yanlıları mı tutuklanmalı yoksa daha yaşamının baharında olan ve burası Türkiye Cumhuriyeti diyen Türk genci mi tutuklanmalı?” şeklindeki tweetiyle, söz konusu “partizan” yaklaşımın sözcülüğünü de üstlendi. Başka siyasilerin de benzer paylaşımları var, hepsini tek tek yazmaya gerek duymuyorum.
Anayasaya baş kaldıran, anayasal düzeni yıkmaya çalışan hilafet yanlıları mı tutuklanmalı yoksa daha yaşamının baharında olan ve burası Türkiye Cumhuriyeti diyen Türk genci mi tutuklanmalı?
Ya da polisin yanında hilafet bayrağı açarak ona tokat atma cesareti gösteren hilafet…
— Ali Mahir Başarır (@alimahir) January 1, 2024
“VATANSEVERLİK” DEYİP MEŞRULAŞTIRMAK VİCDANLA BAĞDAŞMAZ
Başta da ifade ettiğim üzere, Ege Akersoy’un tutuklanmasına karşı çıkmak başka, attığı yumruğu sahiplenmek başka. Tutuklama kararı elbette hem hukuki hem de vicdani yönden eleştirilmeli. Ama atılan o yumruğu “vatanseverlikle” ve “milli duygularla” özdeşleştirip meşrulaştırmanın akılla, insafla, vicdanla bir alakası yok. Provokasyonları ve daha ötesinde siyasi suikastleri, toplumun içinde bulunduğu iklim üretir. Sürekli kin ve nefret pompalanan, “kendi adaletini kendin uygula” mesajı verilen toplumda, sokaklar Polat Alemdar’dan Süleyman Çakır’dan geçilmez hale gelir. Tiktok’da bir kaç dakika gezindiğinizde, önünüze hemen başta Alaaddin Çakıcı’nınkiler olmak üzere, türlü türlü mafya babalarının sultanlar gibi karşılanıp ağırlandığını gösteren videolarla karşılaşıyorsunuz. Mafyanın, şiddetin, haydutluğun bu denli teşvik edildiği, insanların gözünün içine sokulduğu, Güney Amerika’daki birkaç ülke hariç, başka bir memleket var mıdır? Hiç sanmıyorum.
İstanbul'un göbeğinde #Hilafet bayrakları açanlar yerinde hak arayan işçiler, öğrenciler, emekliler, sağlık çalışanları olsaydı bibergazlı ve bol gözaltılı müdahale olurdu değil mi @AliYerlikaya ?
Her fırsatta "Atatürk ortak değerimiz" diyorsunuz ya. İşte bugün İstanbul’da…
— Av. Deniz Yücel (@avdenizyucel) January 1, 2024
DESPOTLAR ŞİDDETİN HER ZERRESİNDEN FAYDALANMAYI BİLİR
Şiddete sahip çıkmanın, ahlakla ve vicdanla bağdaşmamasının yanında, stratejik sonuçları da var elbette. Despotların, diktatörlerin güçlü oldukları sürece, her zaman işlerine gelmiştir şiddet ve provokasyonlar. Ortalık karışınca güvenlikçi politikalar öne çıkar, ki bu durum diktatörlerin en sevdiği iklimdir. Kendisine tabi olanları konsolide eder, kemikleştirir; hasımlarını da şeytanlaştırır. Toplumda hemen herkes diktatörün kanatlarının altına sığınmaya çalışır. Ayrıca diktatörde provokasyonun faturasını, varsa muhaliflerine kesme iktidarı da olduğu için, şiddetin her zerresinden istifade etmeyi bilirler. Erdoğan da 10 yıldır Türkiye’de bu yöntemi uyguluyor. Kin ve nefret pompaladığı kitlesinden biri muhaliflere saldırıp darp ettiğinde zafer naraları atıyor; tek tük de olsa karşıdan biri şiddet uyguladığında ise mağduru oynuyor, “Ezilenlerin hamisi” olduğu algısını işliyor. Dolayısıyla AKP’lilerden biri vursa da rant, darp edilse de rant Erdoğan için. Şiddet her halükarda Erdoğan’a yazıyor.
MUHALEFET ERDOĞAN’IN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK İSTEMİYORSA…
Siyasette ahlaki değerlerin pek bir geçerliliğinin, kıymetinin olmadığını ne yazık ki, defaatla tecrübe ettik, yaşayarak gördük. Muhalefete ahlaktan, vicdandan, insaftan bahsetme lüzumu görmüyorum. Ama muhalefet en azından stratejik düzeyde de olsa, mantıklı hareket etmek durumunda. Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmek istemiyorlarsa tabi.