ORHAN KAYA | BOLD ÖZEL
IJA sürgündeki gazetecilerin kurduğu çok sayıda üyesi olan ve dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet gösteren bir gazetecilik platformu. Özellikle Türkiye’deki medyaya baskının dünyaya anlatılması ve hak ihlallerinin duyurulması adına önemli faaliyetlere imza atıyor. IJA, 2 Mart’ta hem yeni projelerini anlatacak hem de başarılı gazeteci ve yayıncıların, okuyucu ve takipçileri ile buluşmasını sağlayacak. İsveç’te mesleğine devam eden KHK ile kapatılan Meydan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Levent Kenez ile IJA’nın 2 Mart’ta yapacağı yayını konuştuk.
Medyanın bağımsızlığı biz gazeteciler için çok önemli. 2 Mart’taki program hakkında neler söyleyeceksiniz?
Yurtdışında ülkesini terk etmek zorunda kalan gazetecilerden çok azı mesleğe devam edebiliyor. Bu yılların tecrübesinin yok olması demek. 20-30 yıllık gazeteciler en verimli dönemlerinde maalesef başka işlerle uğraşıyorlar. Halbuki çok büyük bir potansiyele sahipler. O yüzden IJA türü kurumların varlığı, bu tecrübeyi aktarmak adına çok önemli.
MUHALİF GAZETECİLER İKTİDARIN ÇİZDİĞİ KIRMIZI ÇİZGİNİN ETRAFINDA DOLAŞABİLİYOR
Türkiye’de büyük bir baskı ve otosansür var. Türkiye’de gazetecilerin özgürce haber yapması mümkün değil.. Türkiye’de muhalifmiş gibi görünenler de iktidarın çizdiği kırmızı çizginin etrafında dolaşıyorlar. Gülen Hareketi ve Kürtlere yönelik mağduriyetler hakkında medyada çok büyük bir duyarsızlık var. O yüzden bunları dile getirebilme adına yurtdışındaki gazeteciler çok önemli bir görevi ifa ediyorlar. Hem gazeteciliğe devam edilebilmesi açısından da bu önemli. Gazetecilik neticede bir kamu hizmeti, kamu adına bilgileri öğrenme ve kamuya aktarma işi yapıyoruz. Gazeteciler hükümetlerin denetlenmesi adına önemli görev ifa eder. Bu yüzden özgür medya kuruluşlarının desteklenmesini, Türkiye’ye demokrasinin gelebilmesi ve özgürlükler adına önemsiyorum. Bir de elbette son dönemde çok büyük insan hakkı ihlalleri ve mağduriyetler var. Türkiye’deki iklimden dolayı mağduriyetleri dile getiren yayın organı neredeyse hiç yok.
GAZETECİLİK PART TİME YAPILACAK BİR İŞ DEĞİL
Yurtdışında gazeteci olarak çalışmanın zorlukları neler? Siz 15 Temmuz sonrası neler yaşadınız?
Herkes aynı mağduriyeti yaşadı. Herkes bir sarsıntı yaşadı. Hayatını yeniden kurma, düzeni oturtmayla alakalı. Herkesin büyük hikayeleri var. Doğal olarak ilk zamanlarda insanların hayata tutunmayla ilgili problemi vardı. Kısıtlı imkanlarla herkes amatörce mesleğini devam ettirmeye çalıştı. Zamanla bazı imkanlar oluştu ama bu arzu ettiğimiz yeterlilikte değil. Gazetecilik, part time yapılacak, ikinci bir iş olarak yapılacak bir meslek değil. Bütün mesainizi vermediğiniz zaman hakkıyla yapamayacağınız bir meslek. O yüzden gazetecilerin işlerini tam hakkıyla yapabilmeleri için tamamen mesleklerine konsantre olmaları gerekiyor.
YAYINLARA DEVAM ETMEK İÇİN İZLEYİCİLERİN DESTEĞİ ŞART
Artık geleneksel medyanın yerini Youtube ve internet medyası aldı. Siz de Youtube’dan yayın yapıyorsunuz. Bu yayınlar daha mı zor?
Youtube benim için yeni bir mecra. Yazılı medyadan gelince eski alışkanlıklarınızı değiştirmeniz, teknik olarak da yeni şeyleri bilmeniz gerekiyor. Bir de bir çok işi artık tek başınıza da yapmanız gerekiyor. Ama kendi adıma alıştım diyebilirim. Youtube’daki temel zorluk diğer sosyal mecralardaki olduğu gibi sizin kitlelere ulaşmanızı engellemek için yapılan teknik kısıtlamalar. Sürüdürülebilir olmak ve yayınlara devam etmek için izleyicilerin destekleri bu konuda şart.
YURTDIŞINDAKİ GAZETECİLER BASKICI REJİMİ RAHATSIZ EDİYOR
‘Gazeteciler kendilerine maaş arıyor’ diye düşünenler var. Ancak gerçekte olan ise yayın yapan gazetecilerin örneğin Cevheri Güven, Abdullah Bozkurt, Bülent Keneş gibi isimler Türkiye’deki istihbarat tarafından takip ve taciz ediliyor. Mesleğinizi yaparken neleri göze alıyorsunuz?
Demek ki bu gazetecilerin çalışmaları baskıcı rejimi rahatsız ediyor ki bu gazetecilerle uğraşıyorlar ben böyle görüyorum. Şahsen şu şu fedakârlıkta bulunuyorum demek istemem. Ama genel olarak gazeteciliğe devam ediyorsanız tamamen Türkiye odaklı bir çalışma yürütüyorsunuz, bu da ister istemez hayatınıza yansıyor. Bulunduğunuz yerde dilinizi geliştirmeyi ve entegrasyonu gerçekleştiremiyorsunuz. Bunu büyük bir fedakarlık olarak görmüyorum. Maaş peşinde olsa bu insanlar, bambaşka yollara giderdi. Çok daha stressiz, dertsiz bir iş bulur ve hayatlarını devam ettirebilirlerdi. Ama bu işlerle uğraşma hem stres hem güvenlik riski ve yıpratıcı bir sürü şey.
Erdoğan rejimi, Gülen Hareketi geçmişi bulunan gazetecilerin yayınlarını Türkiye’de engelliyor. Buna rağmen özellikle Türkiye’deki hak ihlallerini önleme anlamında yurtdışındaki gazetecilerin yayınlarının etkili olduğunu düşünüyor musunuz?
Mağdurların sesi olmak gazetecilerin faaliyetlerinden bir tanesi. Sırf bu amaçla gazetecilik olmaz. Zaten insan hakları ihlallerini aktarırken duyurmuş oluyoruz. Bunların duyurulması ve bilinmesi önemli. Sosyal medyada denk geliyorum bazı mağduriyetler haber olduktan sonra çözülmüş. Bazen sokak röportajlarında fark ediyorum, sadece yurtdışından yayın yapanların aktarabilecekleri bilgileri paylaşıyor insanlar.