BOLD – Türkiye 15 Temmuz 2015 tarihinden sonra hızla hukuktan ve insan haklarından uzaklaştı. Bu durum dünyada insan haklarının üstün olduğu gelişmiş ülkelerin tepkisini çekmeye devam ediyor. Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri ve hukuksuzluklarla ilgili bu ay peş peşe önemli raporlar yayınlanmaya başladı. Almanya’nın geçtiğimiz günler yayınladığı rapordan daha kapsamlı bir raporu Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı resmi internet sitesinde paylaştı. Raporda yazılan gerçekler bugün Ankara’da ses getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika görüşmesinin tartışıldığı son günlerde bomba gibi Ankara’nın gündemine düşen rapora, Türkiye Dışişleri Bakanlığı hemen tepki verdi.
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nın 200’e yakın ülkenin 2023 yılındaki insan hakları raporunda bu yıl Türkiye’ye ayrı ve geniş bir yer verildi. Cezaevlerindeki insanların yaşadıkları işkencelerden, hukuk adamlarının ve medyanın yaşadığı baskılara, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan süreçten, depremdeki kısıtlamalara kadar Türkiye’deki son bir yılda yaşana insanlık dışı hemen her detay raporda örnekleriyle dile getirildi.
Raporda yer alan önemli başlıklardan bazıları şu şekilde; “Zorla kaybetme; hükümet tarafından veya hükümet adına işkence veya zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya ceza; keyfi tutuklama veya gözaltı; yargının bağımsızlığıyla ilgili ciddi sorunlar; siyasi mahkumlar veya tutuklular; başka bir ülkedeki bireylere karşı ulus ötesi baskı; Gazetecilere yönelik şiddet ve şiddet tehdidi, gazetecilerin haksız tutuklanması veya yargılanması, sansür veya ifadeyi sınırlamak için cezai iftira yasalarının uygulanması veya uygulama tehdidi dahil olmak üzere ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü üzerindeki ciddi kısıtlamalar; internet özgürlüğüne ciddi kısıtlamalar; sivil toplum kuruluşlarının ve sivil toplum kuruluşlarının örgütlenmesi, finansmanı veya işleyişine ilişkin aşırı kısıtlayıcı yasalar da dahil olmak üzere, barışçıl toplanma özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğüne önemli müdahale; cinsel şiddet, işyeri şiddeti, çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik, kadın cinayeti ve bu tür şiddetin diğer biçimleri de dahil olmak üzere kapsamlı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet…”
2023 yılında hükümetin veya onun temsilcilerinin keyfi veya hukuka aykırı cinayetler işlediğine dair güvenilir raporlarının mevcut olduğu belirtilen raporda güvenlik güçlerinin, polisin ve gardiyanların neden olduğu ölümler detaylarıyla bildirildi. Cezaevlerindeki durumla ilgili geniş bir başlık açılan raporda, “Zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele” diye başlayan cümleler şu şekilde devam etti; “Yerel ve uluslararası hak grupları bazı polis memurlarının, cezaevi yetkililerinin ve askeri ve istihbarat birimlerinin bu insanlık dışı uygulamaları kullandığını bildirdi. İnsan hakları örgütleri ve İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), mahkûmların bazen içme suyuna, uygun ısıtma, havalandırma, aydınlatma, yiyecek ve sağlık hizmetlerine yeterli erişime sahip olmadıklarını bildirdi. İnsan hakları örgütleri ayrıca hapishanelerin aşırı kalabalıklaşmasının ve kötü sağlık koşullarının sağlık risklerini artırdığını belirtti. STK’lar ve muhalif politikacılar, cezaevi yöneticilerinin, özellikle terör suçlamalarından hüküm giymiş mahkumların söz konusu olduğu davalarda, mahkumlara ve ziyaretçilere karşı cezalandırıcı olarak çıplak aramalar yaptığını bildirdi. Bazı insan hakları aktivistleri ve avukatlar, mahkumların ve tutukluların bazen keyfi olarak aile üyelerine ve avukatlara erişimlerinin engellendiğini belirtildi. Kanun, bir şüphelinin keyfi veya gizlice tutulmasını yasaklasa da, hükümetin bu yasaklara uymadığına dair çok sayıda rapor var…”
Raporda yürütme organının, ülke genelindeki mahkemelerde hakim ve savcıları görevlendiren ve yeniden görevlendiren ve onların disiplininden sorumlu olan yargı organı olan Hakimler ve Savcılar Kurulu üzerinde güçlü bir nüfuza sahip olduğu kaydedildi. Raporda Temmuz ayında 15 bin 539 tutuklunun Gülen Hareketi’yle bağlantılı oldukları iddiasıyla cezaevlerinde kaldığını duyurdu. STK’lar, yaklaşık 8 bin 500 kişinin özellikle PKK ile bağlantılı oldukları iddiasıyla yargılama öncesi tutuklandığını veya mahkumiyet sonrasında hapsedildiğini tahmin ediyor ifadelerine yer verildi.
Raporda ayrıca savcıların, medya çalışanları, insan hakları savunucuları, muhalif politikacıların ve hükümeti eleştiren STK’lar ve insan hakları aktivistleri, ülkenin terörle mücadele yasasının “terörizm” teriminin aşırı geniş bir şekilde yorumladığına ve bu durumun gazetecilere, aktivistlere ve diğerlerine yönelik seçici soruşturmalara yol açtığını kaydedildi. Hükümetin, çok az delile dayanarak terörizmle bağları olduğu iddiasıyla ülke dışında bulunan belirli kişileri hedef almak için INTERPOL kırmızı bültenlerini kullanmaya çalıştığına dair güvenilir raporlar olduğunu kaydetti.
8 Şubat akşamı, 6 Şubat’ta yaşanan iki depremin ardından yapılan kurtarma çalışmaları sırasında, hükümet Twitter’daki bant genişliğini kısıtladı veya kasıtlı olarak internet kullanıcılarının veri aktarımını, hükümetin yetersiz gördüğü adımlar nedeniyle tahminen yüzde 90 oranında yavaşlattığı belirtildi.
Raporda Türk yargısının, büyük yolsuzluk davalarının soruşturulması ve kovuşturulması da dahil olmak üzere, hükümetin müdahalesine maruz kaldığı anlatılarak şu ifadeler kullanıldı; “Hükümet yasayı etkili bir şekilde uygulamadı ve bazı yetkililer cezasız kalarak yolsuzluk uygulamalarına girişti. Hükümetteki yolsuzluğa dair münferit raporlar vardı.”