6 aydır Silivri Cezaevinde bulunan KHK’lı akademisyen Nuriye Gülmen’in kız kardeşi Beyza Gülmen, herkesi duruşmaya davet etti. “Hak ihlallerine hep birlikte ses çıkarmalıyız” dedi.
BOLD – İstanbul Okmeydanı’ndaki İdil Kültür Merkezine 5 Ağustos 2020’de yapılan polis baskınında gözaltına alınan ve 11 Ağustos’ta tutuklanan KHK’lı akademisyen Nuriye Gülmen 5 Şubat’ta ilk kez hakim karşısına çıkacak.
Ablasına birçok kez haksızlık yapıldığını söyleyen kız kardeşi Beyza Gülmen, İstanbul Çağlayan Adliyesi 28. Ağır Ceza Mahkemesinde 09.00’da başlayacak mahkeme öncesinde “adaletin yanında olan, bu ülkede bir şeylerin yanlış gittiğini düşünen ve bu ülkeye dair umudu olan herkesi duruşmaya davet etti. Ablasının araştırma görevlisi olmak için çok emek verdiğini ifade eden Beyza Gülmen “Yaşadığımız hak ihlallerine karşı ses çıkarmalıyız.” dedi.
HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun kanalı ÖFG TV’ye dün akşam konuk olan Beyza Gülmen “Ablam araştırma görevlisiyken de birçok haksızlığa maruz kaldı. Berkin Elvan’ı, Ali İsmail Korkmaz’ı sahiplendiği için, sendikal eylemlere katıldığı için baskılara maruz kalmıştı” dedi.
MAHKEME İLK İDDİANAMEYİ REDDETTİ
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesinin ablası hakkında yazılan ilk iddianameyi reddettiğini vurgulayan Beyza Gülmen, “Somut bir delil olmadığı için, yapılan eylemlerle ablamı ilişkilendiremediği için reddetti. Daha sonra iddianamenin altına ablamla ilgili 5 cümle ekleyip bir üst mahkemeye taşıdılar. 29. Ağır Ceza kabul etti. Örgüt talimatıyla açlık grevi yaptı, örgüt talimatıyla Direnişler Meclisi adına eylem ve etkinliklerde bulundu diye ekleme yapıldı. İddianame dediğimiz şey bunlardan oluşuyor. Bu hukuksuz iddianame ile yargılanacak” diye konuştu.
Nuriye Gülmen, 25 Ocak’ta cezaevinden yazdığı mektubunda İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin, iddianamesini CMK 174/1-a ve CMK 170 maddelerine aykırı olduğu için reddettiğini söylemiş ve gerekçeyi de şöyle açıklamıştı:
‘İddianame içeriğinde arama sonrasında materyallerin şüphelilerle ilişkilendirilmediği, şüphelilerin eylemlerinin anlatılmadığı, iddianamede söz konusu örgüt hakkında uzun uzun bilgilere yer verilmiş olmasına karşılık şüphelilerin üzerine atılı suçun şüphelilerle ilişkilendirilmediği, hangi eylemlere üzerlerine atılı suçları gerçekleştirdiklerinin anlaşılmadığı, salt şüpheliler hakkında istihbari bilgilere yer verilmiş olması, eylemlerinin somutlaştırılıp söz konusu arama yapılan yerde çıkan suç unsuru sayılabilecek maddelerle ilişkilendirilmemiş olması, göz önünde bulundurularak reddine karar verilmiş olup…’ Hukuksuzluk o kadar sıradanlaştı ki adaletsizlik içinde bir hukuka uygunluk kırıntısı görünce şaşırmadan edemiyoruz.”
KHK EYLEMLERİNİN MEŞRU ZEMİNİNİN OLUŞMASINDA ÖNCÜ OLDU
Nuriye Gülmen, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde araştırma görevlisiyken 1 Eylül 2016’da çıkarılan 672 sayılı ilk KHK ile ihraç edildi. 9 Kasım 2016’da bir A4 kağıdına “İşimi Geri İstiyorum” yazarak Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı’nın önünde eylemlere başladı. İnsanlar KHK’lıyım demeye korkarken, “KHK’lıyım” diye sokaklarda haykırdı ve meşru mücadele zemininin ortaya çıkmasında öncülük eden isim oldu.
Daha sonra Semih Özakça ile birlikte 1 yıl açlık grevi yapan Gülmen, OHAL Komisyonu’nun dosyalarını öne alacaklarını ve okuyacaklarını söylemesi sonucunda grevi bıraktı. Ancak Yüksel’deki eylemler devam etti. KHK’lı Acun Karadağ, Nazan Bozkurt, Mehmet Dersulu, Mahmut Konuk, Gülnaz Bozkurt ile haklarını aramaya devam ettiler. Ağustos 2020’de Gülmen’den sonra Acun Karadağ, Nazan Bozkurt, Mehmet Dersulu, Mahmut Konuk da tutuklandı. Karadağ ve Konuk geçtiğimiz günlerde serbest bırakıldı.
BEYZA GÜLMEN: “ABLAM ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ OLMAK İÇİN ÇOK EMEK VERDİ”
“İlk KHK’lar çıkınca herkes şok olmuştu. Bir memurun soruşturma geçirmeden atılamayacağını ben de KHK mağduriyetleri yaşanmaya başlayınca öğrendim. İnsanlar bir gecede isimleri çıkmış, yayınlanmış ve ihraç olmuşlar. Ablam da bu şekilde önce açığa alındı, sonra ihraç edildi. 9 Kasım 2016’da Ankara Yüksel Caddesi’nde bir A4 kağıdına “İşimi Geri İstiyorum” diye yazıp sokağa çıktı.
Abam ihraç edilmeden önce de birçok hukuksuzluğa maruz kaldı araştırma görevlisiyken. Berkin Elvan’ı, Ali İsmail Korkmaz’ı sahiplendiği için baskılara maruz kalmıştı. Sendikal eylemlere katıldığı için ‘Nuriye Gülmen işe kaçta geliyor, gidiyor, ne yapıyor’ gibi. Tez yazarken de zorluklarla karşılaştı. Hocası önce tezini okuyacağım dedi, sonra okumam, ne yaparsan yap gibi bir tavır takınmıştı. Bütün bunların üstüne ihraç edilince doğal olarak direnmeyi seçti.
KHK’ların en başından beri haksız, hukuksuz bir uygulama olduğunu biliyordu ve gerçekten bir okumak, araştırma görevlisi olmak için neler çektiğini, emekler verdiğini ailece biz biliyoruz. Bildiğiniz gibi 1 yıla yakın açlık grevi yaptı, Semih Özakça’yla birlikte. OHAL Komisyonu’nun dosyalarını öne alacaklarını ve okuyacaklarını söylemesi sonucunda grevi bıraktı. Sonra Acun Karadağ, Nazan Bozkurt, Mehmet Dersulu ile direnmeye devam ettiler.
Yeni bir delil ellerinde yok. Bir önceki davada suçlama örgüt talimatıyla açlık grevi yapmaktı. Bunda da aynı şeyler yazıldı. Ablam bir mektup yazmıştı. İddianamesini orada anlatmıştı. Bir örgütün tarihçesi var. Onun altında ablamla ilgili örgüt talimatıyla açlık grevi yaptı, örgüt talimatıyla Direnişler Meclisi adına eylem ve etkinliklerde bulundu. bu kadar. İddianame dediğimiz şey bunlardan oluşuyor.
“HAKKINDA GÖZALTI KARARI YOKTU”
Ablam tutuklandığında İdil Kültür Merkezi’ndeydi. Grup Yorum ile röportaj yapmak için oraya gitmişti. Biliyorsunuz Grup Yorum’un iki üyesi açlık grevi nedeniyle öldü. O sırada kültür merkezine baskın yapılıyor, gözaltına alınıyor ve kaçma şüphesi gerekçe gösterilerek tutuklanıyor. Ablamın herhangi bir yakalama, gözaltı kararı yoktu. Direnişçiler Meclisi haksızlığa uğrayan herkesi birleştiren bir platform. Yüksel Direnişçileri adaletsizliğe uğrayan birçok insana ses oldular. Bu kadar saldırmaları ve tutuklamaları biraz da bundan.
Tabi ki yenilmedik. Bu direnişi bitirmek için onlarca şey yaptılar. İşkenceler yaptılar. Nazan ablanın göz kemiğini kırdılar, Gülnaz ablanın saçlarını yoldular, Mehmet abiye gaz sıktılar en yakın mesafeden, Acun hocaya kalp pili taktılar. Neler neler yaşadılar. Bu da direnişi bitirmek içindi. Tutuklamalar da öyle tabi ki. Yüksel’deki direniş nedeniyle para cezası kestiler, o davalardan beraat ettiler. Tutuklasalar da direniş bitmeyecek. Şu anda somut olarak bir kazanım elde edememiş olabiliriz ama ben ileride işlerine geri döneceklerine inanıyorum.
“İDDİANAMELER HUKUKSUZ VE BOŞ”
Ablam için dilekçe vermeye gitmiştim. Orada öğrendik ki mahkeme iddianameyi reddediyor. İstihbarat bilgilerine dayanılarak yazılmış ve mahkeme bu iddianamenin hukuka uygun olmadığını söylüyor. Bu yüzden reddediyor. Üst mahkeme 29. mahkeme bunu kabul ediyor. Bu da bize dosyaların ne kadar hukuksuz ve boş olduğunu gösteriyor. Ülkede yaşadığımız hak ihlallerine karşı ses çıkarmalıyız. BU yüzden adaletin yanında olan, bu ülkede bir şeylerin yanlış gittiğini düşünen ve bu ülkeye dair umudu olan herkesi ablamın duruşmasına bekliyoruz.”